| Konu: | Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 21.10.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 10'ncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Kanun teklifinin bu maddesi, 4634 sayılı Şeker Kanunu'nun 11'inci maddesi üzerinde bir değişikliği düzenliyor. Bu vesileyle, pancar üretimi yapan çiftçilerimizi, özelleştirilen şeker fabrikalarımızın mağdur edilen işçilerini ve yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Nedir Şeker Kanunu'nun ilgili maddesinde yapılan değişikliğin amacı? Madde gerekçesinde açıklanan hâliyle şöyle: "Tarım ve Orman Bakanlığının şirket ve fabrikalar ile piyasada mal ve hizmet üreten, pazarlayan ve satan, gerçek ve tüzel kişilikler nezdinde yaptığı inceleme, araştırma ve denetim görevi sırasında istenilen bilgilerin yanlış, eksik veya yanıltıcı olarak verildiğinin saptanması veya hiç verilmemesi ya da yerinde inceleme ve denetim imkânının verilmemesi hâllerinde uygulanacak idari para cezalarının belirlenmesi amaçlanmaktadır." Tabii ki her sektörün, kurumun, kuruluşun yaptığı iş ve işlemlerde kontrole tabi tutulması ve denetlenebilir olması şarttır ancak komisyonda kanun teklifinin bu hâliyle geçmesi durumunda yaşanacaklara yönelik getirilen haklı bir eleştiri de şudur: Şeker piyasasında büyük şirketler denetlenememektedir. Şeker Kanunu'nda yapılan değişiklikle aslında denetlenemeyen büyük şirketlerin değil küçük şirketlerin denetiminin önü açılmaktadır. Bugüne kadar özellikle şeker pancarı üreticileri, şeker fabrikaları, özelleştirmeler söz konusu olduğunda yaşanan hatalı uygulamalar hâlâ hafızamızdayken kanunla bir değişiklik yapıp para cezaları artırıldığında kimin cezalandırılacağı konusu şüphelidir.
Sayın milletvekilleri, iktidar hiçbir stratejiye dayanmayan kamuya ait 25 şeker fabrikasının 10 tanesini özelleştirmiştir. Pancar üretimi yapan çiftçilerimizin, özelleştirilen şeker fabrikalarında mağdur edilen işçilerin sorunlarının çözümsüz kalması bir yana fabrikalarda ciddi bir üretim kaybının yaşandığı ortaya çıkmıştır. 2019-2020 pazarlama yılında satışı yapılan 10 fabrikanın 5 tanesi kendilerine tanınan kota kapsamında üretim yaparken 5 tanesinde ise yaklaşık 100 bin ton eksik şeker üretilmiştir. Özelleştirme ihale şartnamesine göre yüzde 90 kotanın altında şeker üretimi yapan fabrikaların şeker kotalarının TÜRKŞEKER'e devredilmesi gerekmektedir ancak 2020-2021 pazarlama yılı çerçevesinde kotanın altında üretim yapan 5 şeker fabrikasının yaklaşık 100 bin ton şeker kotası TÜRKŞEKER'e devredilmemiştir. Bunun adı fabrikaları alan firmalara geçilen kıyaktır. Şeker üretimi düşmüştür, özelleştirilen fabrikalarda ciddi bir yatırım ve iyileştirme yapılmamıştır. Özelleştirilen şeker fabrikalarında üretim verimlilikleri sağlıklı bir şekilde incelenmemekte, fabrikaların kendi verileri üzerinden üretim rakamları değerlendirilmektedir. Tehlike kapımızdadır. Türkiye'de üretilmediği hâlde üretilmiş gibi gösterilen şekerden dolayı büyük bir şeker açığına girersek bu hiç de sürpriz olmayacaktır. Bu durumda yine kanun teklifiyle ilgili yapılan eleştiriyi tekrarlamak durumundayım: Şeker Kanunu'nda yapılan değişiklikle aslında denetlemeyen büyük şirketlerin değil küçük şirketlerin denetiminin önü açılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, dikkat çekilmesi gereken başka bir konu daha var. 24 Aralık 2017 tarihinde Şeker Kurumu bir kanun hükmünde kararnameyle kapatıldı. Şeker Kurulu, Şeker Kurumunun karar organıydı ve kotaları tespitini, iptalini ve transferleri hakkında karar alma ve uygulama yetkisine sahipti. Şeker Kurulu, sorunlara karşı sektörde, gerek kotaların tahsisi ve gerekse şeker pancarı ve nişasta bazlı şeker üretiminde temsilcilerin sektörün paydaşlarından oluşması nedeniyle bir denge unsuru olmuştu. 7 kişiden oluşan Şeker Kurulunun 3 temsilcisi Sanayi Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığından, diğerleri Türk Şeker Fabrikaları AŞ, PANKOBİRLİK, Konya Şeker ve Cargill temsilcilerinden oluşuyor idi.
Kurum kapatıldı ne oldu? Kurumun görevleri, Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde bulunan Şeker Dairesi Başkanlığına geçti. Kotaların tespiti, denetim, iç fiyat, arz-talep dengesi ve spekülatif etkileri dikkate alarak şeker ticaretine ilişkin kurallar, alandaki aktörlerin temsilcileri yerine sadece Tarım Bakanlığı tarafından belirlenmektedir. Bu değişikliğin birkaç anlamı vardır: Zaten özelleştirmelerle perişan olan pancar üreticisinin, başta PANKOBİRLİK olmak üzere sektör temsilcileri vasıtasıyla kullandığı söz söyleme ve karar verme süreçlerine katılım hakkı son bulmuştur. Peki, sektör temsilcilerinin tamamı mı söz söyleme hakkından mahrum kalmıştır? Tabii ki hayır, Cargill hâlâ kendi deyimleriyle "basiretli tüccar" olarak baskı unsuru olmaya devam etmektedir. Kurumun kapısına kilit vurulduktan sonra, Cargill yetkililerinin sektördeki belirsizliğin ortadan kalktığına dair sevindiklerini açıklaması, Kurumun kapanma kararıyla ilgili bilinmezlikleri bilinir kılmaktadır.
İkincisi, şeker hem sanayi hem de tarımsal öneme sahip stratejik bir ürün olma özelliğini korumaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkanım, sözlerimi tamamlayayım.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Hatta malum salgın döneminde dezenfektan kullanımı; maske, hijyen, mesafe üçlemesinin koşullarından biri hâline gelmiştir. Malum, etil alkolün ana ham maddesi şeker pancarıdır. Karar alma sürecinde Sanayi Bakanlığıyla ilişkili kurum olan Şeker Kurumunu kapatıp sadece Tarım Bakanlığına bağlı bir daire başkanlığına şekerle ilgili görev ve sorumlulukları yüklemek şekeri sanayi dalından koparıp sadece tarım odaklı ele almak demektir. Şeker sadece tarımsal bir ürün değildir. İktidar şeker pancarı üreticisinin, özelleştirilen fabrikalarda çalışan işçilerin sesini duyamadığı gibi şeker pancarı bitkisinden kaç sektörün faydalandığını da kavrayamamıştır.
Değerli milletvekilleri, son olarak, Türkiye'nin şeker politikası dünya pazarındaki yerimizi de belirleyecektir. Şeker üreticisine kota koymak, kurala uymayana ceza yazmak yeterli bir politika değildir. Kota kadar önemli olan denetimdir. Denetimi yetersiz kota sistemi ise art niyetli ve kâr hırsıyla hareket eden firmalara haksız kazanç sağlama imkânlarını yaratacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)