GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:8
Tarih:21.10.2020

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, teşbihte hata olmaz, bir söz vardır: Deveye sormuşlar "Boynun niye eğri?" O da "Nerem doğru ki." demiş. Şimdi, biz de AKP'ye diyoruz ki bu kadar yanlış, yanılgılı bir tarım ve orman yasasını niye getirdiniz ki? Onun da "Ben, hangi işi doğru yaptım ki burada benden doğru bir iş bekliyorsunuz?" diye ifade ettiğini duyabiliyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, dün de ifade etmeye çalıştık, iki gündür de arkadaşlarımız uzun uzun anlatıyorlar. Bu tarım meselesi bir iktidara, tek kişiye bırakılmayacak kadar önemli bir mesele; hepimizin yaşamını çok yakından ilgilendiriyor, geleceğimizi yakından ilgilendiriyor fakat görüyoruz ki bu konuda kör, sağır, dilsiz ve duyarsız bir tutumda ısrar ediyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, içinden geçtiğimiz son, pandemi dönemi, aslında bizim birçok sorunu görmemizi sağladı, örneğin gıda krizini, örneğin kıtlığı; örneğin gıda enflasyonu gibi şeylere daha yakından bakmamızı sağladı. Bugün, Türkiye şunu çok açık ve net gördü: İşte, sokağa çıkma yasağı ilan edildi, pandemi nedeniyle herkes evine kapandı, ne oldu? İnsanlar marketlere koştular ve gıda stoklamaya başladılar, neden? Çünkü, gıda vardı yani birileri buğday ektiği için, birileri o buğdayın hasadını yaptığı için, değirmende öğüttüğü için biz, gidip marketten un alabildik. Un kendiliğinden tarlada yetişen bir şey değil. Birileri domates fidesini toprakla buluşturduğu için, biber fidesini toprakla buluşturduğu için, biz gidip markette biberi, domatesi, patlıcanı alabildik. Peki, bütün bunların olmadığı koşullarda biz, böyle bir durumda nereden nasıl gıda alacağız değerli arkadaşlar? Buna dair bir fikriniz, bir yaklaşımınız var mı? Hayır, yok.

Şimdi, bakın, Türkiye'de bunların yapılması için yani üreticinin üretmesi için, çiftçinin üretime devam etmesi için bazı koşullar gerekiyor. Biz, her yıl kaybedilen tarım alanlarıyla yüz yüzeyiz. Bir taraftan toprak erozyonla kaybediliyor ama diğer taraftan sanayiye açıldığı için, diğer taraftan yanlış bir şekilde tarım politikaları uygulandığı için tarım alanları sürekli daralıyor. Bugün, daha doğrusu her geçen gün üreticiler topraktan, tarımdan, kırdan ve üretimden kopuyorlar, koparılıyorlar. Buna dair bir önleminiz var mı? Hayır, değerli arkadaşlar.

Bakın, sadece TÜİK verilerinde Türkiye'deki tarım alanları son on sekiz yılda yüzde 12,3 daralmış değerli arkadaşlar, sebze bahçeleri alanı yüzde 15 küçülmüş ve 2002'de 7 milyon 458 bin kişi tarımda istihdam edilirken bu sayı 2020 Şubat ayında 4 milyon 157 bin kişiye düşmüş, yani 3 milyondan fazla bir kayıp var ve siz, bu kaybı hiç önemsemiyorsunuz.

Peki, bu kayıp ne oluyor? Bu insanlar buharlaşıyor mu? Artık köyünde tarım ve hayvancılıkla uğraşmıyor; sebze ekmiyor, buğday ekmiyor. Ne oluyor? Köyünü terk ediyor değerli arkadaşlar, büyük şehirlere gidiyor ve "Ne iş verirsen yaparım ağabey." diyen niteliksiz emekçi oluyor; aslında, iş gücünde ara eleman oluyor. Yani bu insanların her biri sermaye için ucuz iş gücü oluyor ve siz, bu politikaları ne yazık ki destekliyorsunuz, bunun önüne geçmek için de hiçbir önlem almıyorsunuz.

Şimdi, dün de söyledim, bu ülkenin neye ihtiyacı var? Bir tarım reformuna ihtiyacı var; sürdürülebilir, gerçekten üreticiyi destekleyen, üreticinin girdi maliyetlerini düşüren, dışa bağımlılığı azaltan bir tarım politikasına ihtiyacı var. Bugün sizin Maliye Bakanınız dolara bakmıyor ama mazotu satanlar dolar üzerinden alıyorlar ve dolar üzerinden onu pompaya yansıtıyorlar. Bir çiftçi gidip tarlasını ekip biçmek için bir depo, iki depo mazot harcadığında üçüncüyü alamaz noktaya geliyor. Sonuç ne oluyor? Sonra, gidiyor, özel bankalara borçlanıyor, borç yükü artıyor. Bu sefer ne oluyor? Gelip traktörünü haczediyorlar, tarlasını haczediyorlar ve üretimini sürdüremeyen çiftçi ülke için de kendi için de millî gelir için de bir kayıp oluyor.

Başka ne yapıyorsunuz değerli arkadaşlar? Yaptığınız yanlışlardan biri: Bakın, bölgede DEDAŞ ve DSİ, halkın üzerinde gerçek anlamda ceberut bir sistem yürütüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurunuz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bugün, DEDAŞ'ın elinde olan Mardinli, Urfalı üreticiler onlar nedeniyle üretemez hâle gelmiş. Siz kendi alacaklarınızı, devletin alması gereken vergiyi bir kalemde yandaş şirketler lehine silerken bu üreticilerin borçlarına dair hiçbir akıl geliştirmiyorsunuz değerli arkadaşlar. Örneğin, şöyle demiyorsunuz: "Ya, küresel bir salgın var, biz bu borçları millîleştirelim, biz bu borçları devletleştirelim ve bu DEDAŞ zulmünden üreticimizi kurtaralım, ikinci ve üçüncü ürünü tarlada yanmasın."

Başka ne yapıyorsunuz değerli arkadaşlar? Üreticilerin borçları nedeniyle verdiğiniz teşviklere DEDAŞ'ın haciz koymasının önünü açıyorsunuz. Ya, Allah aşkına bir şeyi kalkındırmak için üç kuruş para veriyorsunuz, ondan sonra en pahalıdan elektriği satıyorsunuz, ona da DEDAŞ gidip haciz koyuyor. Bu, vicdana sığar mı değerli arkadaşlar; hepinize soruyorum.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)