| Konu: | Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 27.10.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan Gıda, Tarım, Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Sağlık eski Bakanımız Osman Durmuş Beyefendi'yi saygıyla anıyorum, Allah rahmet eylesin, Allah sevenlerine, ailesine sabırlar versin, mekânı cennet olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan teklifte tarım topraklarının sıkı denetimi, gıda güvenliğini sağlayacak yaptırımlar, yerli tütüne destek gibi olumlu bulduğumuz kısımlar olsa da teklif pek çok eksikliklerle doludur. Teklifin düzenlediği kanunlardan ziyade, Türk tarımının düzenleme bekleyen kemikleşmiş sorunları bulunmaktadır. İktidar, tarımdaki sorunları çözmek yerine, suni gündemlerle kamuoyunu meşgul etmektedir. İYİ PARTİ olarak isterdik ki bu kürsüden yaptığımız veya yapılan uyarılar dikkate alınıp bu doğrultuda düzenlemeler yapılsın ancak ne yazık ki AKP, yine istişareden uzak, çiftçilerimizin, muhalefetin, meslek kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerini dikkate almadan çiftçimizin beklediği kanunlar yerine bu teklifi getirmiştir. Bu nedenle, teklif yine istenileni vermeyecektir, çiftçiye nefes aldıramayacaktır.
Değerli milletvekilleri, tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgın süreci göstermiştir ki tarım, tüm ülkeler için en önemli konuların başında gelmektedir. Ancak AKP iktidarının geride kalan on sekiz yılında, Türk tarımı bitme noktasına gelmiştir, ithalat üzerine kurulu AKP tarım politikası iflas etmiştir. Ne yazık ki bu iflas ülke çiftçisini, hayvancısını da iflasa sürüklemiştir. Bugün, çiftçimizin yüzde 80'i borçludur. 2003 yılına göre çiftçilerimizin borçları 40 kat artmıştır.
Değerli milletvekilleri, bir devletin gücü üretimden geçer, sadece tüketen bir devlet yıkılmaya mahkûmdur. Ne yazık ki bugün çiftçilerimiz toprağını terk ediyor; son on yılda çiftçi sayımız yüzde 38 düşmüş, 400 binden fazla insanımız toprak işlemeyi bırakmıştır.
Süt üreticileri, hayvanlarını kesime gönderip süt üreticiliğini bırakmaktadır. Artan maliyete direnemeyen besiciler ise hayvancılığı bırakmaktadır, nasıl bırakmasın ki? Dolar bugün 8 lira 15 kuruş oldu. Çiğ süt fiyatlarının belirlendiği günden bugüne, döviz yaklaşık yüzde 40, üreticilerimizin maliyeti ise geçen seneye göre yüzde 37 artmıştır. Bakınız, geçen yıl bir torba yemin fiyatı 49 TL idi, bu yıl 82 TL'ye yükseldi, samanın tonu 1.500 TL'yi geçti, mısır silajı bir yılda yüzde 21,1 zamlandı, yoncaya gelen zam yüzde 15,2'yi buldu. Marketlerde süt ve süt ürünlerine günlük zam gelirken üreticiden 2,30 TL'ye alınan süte bir yıldır zam yapılmadı, nisan ayı dâhil olmak üzere süt desteklemeleri ödenmedi, Et ve Süt Kurumuna verilen etin parası ancak üç ay sonra ödeniyor.
Tarımdaki durum daha da vahim. Şeker pancarı sökümü yapılıyor, fabrikalar şeker pancarı alım kampanyalarını başlattı ama şeker pancarının alım fiyatı açıklanmıyor, çiftçi ürünün fiyatını hâlâ bilmiyor. Elektrik ve sulama gibi girdi fiyatları sürekli artıyor. Pandemi sürecinin uzaması ve döviz kurlarındaki sürekli artışlar ve şeker pancarı alım fiyatının bir türlü açıklanmaması pancar çiftçisini endişeye sevk etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türk çiftçisi zor durumda, döviz kurlarındaki artıştan kaynaklı akaryakıt, gübre, ilaç, tohum, elektrik, su gibi girdi maliyetlerinin yükselmesi, plansız programsız yapılan ithalatlar yüzünden çiftçimiz bugün üretemez, üretse de para kazanamaz hâle gelmiştir. İktidar, tükenmişlik ve umutsuzluk hâlini çiftçiye de yansıtmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Avrupa'nın en geniş tarım alanlarına sahip Türkiye'yi tarımda ithalata muhtaç bir ülke hâline getiren iktidarın hatalı politikaları yüzünden 2002'den bu yana tarım alanlarının yüzde 12'sini yitirdik, tarımsal üretimde dünyanın en büyük 2'nci ülkesi olan Hollanda'nın yüz ölçümü kadar tarım alanını kaybettik, tarım alanları ranta kurban verildi. İktidarın işi gücüyse şov yapmak. "İktidara geldiğimizde tarımsal üretim 37 milyar lirayken 216 milyar liraya çıkardık; 6 kat artırdık." diyorlar. Peki, bu süreçte çiftçimizin borcu ne duruma gelmiş? 2002 yılında tarım kesiminin toplam borcu 2 milyar 600 milyon lirayken bugün 45 kat artmış ve 119 milyar lira olmuş; üretim parasal olarak 6 kat, borçsa 45 kat artmış. Lafa gelince "Başarı var." diyorlar ama bunları söylemiyorlar.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin onda 1'i kadar toprağa sahip olmayan Hollanda, 100 milyar dolar tarım ihracatı yapıyor; Fransa, Almanya, İspanya, İtalya, Belçika, İngiltere hatta Polonya bile Türkiye'den daha çok tarım ihracatı yapıyor. Toprak, iklim, su bizde ama parayı başka ülkeler kazanıyor. Geçtiğimiz günlerde Hazine Bakanının açıkladığı 3'üncü Yeni Ekonomi Programı'nda, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi, tarımın sorunlarına çare olacak bir tek cümle dahi yok. Çiftçi üretemez, ürettiğinden kazanamaz durumdayken bütün girdiler dövize endeksli ve döviz her gün artıyorken hazineden sorumlu damat "Ben dövize bakmıyorum." diyor.
Değerli milletvekilleri, tarımın yapısal sorunları çözülmeden atılan her adım boşa gidecektir. Üretimi artırmadan, çiftçiye para kazandırmadan gıda enflasyonunu da tarımın diğer problemlerine de çözüm bulamazsınız, bulmanız imkânsızdır. Resmî verilere bakıldığında, büyümeden istihdama, üretimden dış ticarete, ekonomide tarımın payı azalıyor. Ülkemizde tarımsal üretim azalırken istihdamda da tarımın payı sürekli azalmaktadır. Tarımda millî yerine ithalata dayalı politika uygulanıyor. Hububattan bakliyata, yem ham maddelerinden yağlı tohumlara ve son yıllarda patates, soğan gibi üretimi en kolay olan ürünlere kadar birçok tarım ürününü ithal ediyoruz. Daha geçtiğimiz hafta Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle buğday, arpa, mısır gibi hububat ürünlerinde ithalatta uygulanan gümrük vergisi bu yılın sonuna kadar sıfırlandı. Çiftçimizden en yüksek 1,6 TL'den alınan buğday aradan daha iki ay geçmeden 2,4 TL'den ithal ediliyor. Yine çiftçimiz kaybetti, yine ülkemizden döviz çıkacak, Türkiye kaybedecek. İşin daha garip tarafı ise aynı kararnameye göre Suriye'ye hububat hibe edilmesi için Toprak Mahsulleri Ofisine yetki verildi; buğdayı, arpayı, mısırı ithal edip Suriye'ye hibe edeceğiz. Yine çiftçi mağdur edilip bu işleri yapan yandaşlar zengin edilecek.
Hayvancılıkta hayvan materyali, yem, canlı hayvan, kasaplık, besilik sığır, küçükbaş hayvanlar, sperma, ilaç, kırmızı et, saman dâhil her şey ithal ediliyor oysa bu ürünlerin hepsi Türkiye'de kolaylıkla üretilebilecek ürünlerdir.
Değerli milletvekilleri, iktidar tarımı yok saymayı bırakırsa, gerekli düzenlemeleri yapıp millî bir politika oluşturursa ihracatta rekorların kırılacağı bir tarım sektörü yaratılabilir, bu hayal değildir. Sahip olduğumuz tarım potansiyeli buna olanak vermektedir.
Değerli milletvekilleri, gelin, tarımımızı içine düştüğü bu zor durumdan hep birlikte kurtaralım. Pandemi sürecinde bütün dünyanın üzerine titrediği tarım kesimini AKP yok saymaktan vazgeçsin, yeni ve millî bir tarım politikası oluşturalım. Tarımsal üretim için kullanılan mazotta ÖTV'yi kaldıralım, elektrikte çiftçi için destek sağlayıp çiftçimizin tarımda kullandığı elektrikte indirimli tarifeye gidelim. Elektrik faturasına yansıyan yüzde 1 Enerji Fonu bedelini, yüzde 2 TRT payını, yüzde 18 KDV'yi kaldıralım; üreticinin gelirini artıracak, ithalatta bağımlılığı azaltacak düzenlemeler yapalım. Sulama problemlerini çözelim, çiftçiyi suyla buluşturalım ve destekleri artıralım. Çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve bankalara olan borçlarını faizsiz, uzun vadeli yapılandıralım. Sürdürülmesi en önemli unsur olan meraların -yıllardır hayvancılık konusunda meralarımız en önemli konudur- imara açılmasını, talan edilmesini önleyelim. Çiftçilerimizi kuraklıktan, dondan, hastalıktan, aşırı sıcaklardan korkmayacak şekilde, tüm doğal afetlerden koruyacak yasal düzenlemeler yapalım. Çiftçiye doğrudan etki etmeyecek düzenlemeler yerine, çiftçimizin beklentilerini karşılayacak düzenlemeler yaparak tarımı hak ettiği yere getirelim. Doğru politikalarla, doğru planlama ve bakış açısıyla tarımı ayağa kaldıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
DURSUN ATAŞ (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Tarım, krizde olan ekonomi için tünelin ucundaki ışıktır diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)