| Konu: | Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 27.10.2020 |
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasa teklifinin 27'nci maddesinde makaron ve yaprak sigara kâğıdına ilişkin bir düzenleme var. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 3'üncü maddesine bu ibareler de eklenerek artık tütün üreticisiyle birlikte makaron ve yaprak sigara kâğıdına da ağır cezai yaptırımlar getiriliyor. Yasa teklifine dediğimiz gibi baktığımızda bu durum ortaya çıkıyor. "Kayıt dışılık ve vergi kaybı" adı altında getirilmek istenen düzenleme büyük sigara tekellerinin çıkarını temsil ederken küçük üreticiyi yok etmeyi hedefleyen bir uygulamadır. Bu sebeple bu duruma karşı çıktığımızı belirtiyoruz ve yerli tütün üreticilerinin desteklenmesi gerekirken böyle bir düzenlemenin daha da sorunları içinden çıkılmaz hâle getireceğini beyan ediyoruz.
İzlemekten utandığınız görüntüler vardır. Duyduğunuzda sağır olasınızın geldiği sözler, yerin dibine geçmek istediğiniz, boğazınızın düğümlendiği, kahrolduğunuz. Bir yerimiz açıkta kaldığında, bir açığımız ortaya çıktığında, bir fotoğrafımız paylaşıldığında değil de bir acıyı, bir yokluğu gördüğümüzde, şahit olduğumuzda yaşadığımız utançtan bahsediyorum. Diğerini bilemem ama böyle utanmayı unutmamak kıymetli.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki birileri utanmayı unutunca bakiyesi bize kalıyor, biz utanıyoruz. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın kendisine derdini anlatınca dilenci muamelesi yaptığı kanser hastası Dilek Özçelik "Çaresizliği hiç yaşamamışsınız." dediğinde kahrolmuştuk mesela. 34 kişinin parçalandığı Roboski için "Uludere bir operasyon kazasıdır." açıklaması yapıldığında sağır olasımız gelmişti. Soma'da madencinin hayatını kaybettiği faciadan sonra madencinin tekmelenmesini gördüğümüzde yerin dibine geçmek istemiştik. İnşaattan düşen, göçük altına kalan, barajda boğulan işçi için "mukadderat" denmesine utanmıştık.
Emeklemeyi bitirip yürümeye başladığımız yani aklımız ermeye başladığı andan itibaren bize yoksullukla alay edilmemesi gerektiği öğretildi. Yoksul evlere gittiğimizde hep tok olduğumuzu söylememiz gerektiğini duyarak büyüdük. Bir dilim ekmeğini bizimle paylaşan sofralarda hep "Çok doyduk." dedik.
Birinin yoksulluğuyla alay etmemek gerektiği bir yerlerde yazmaz ama biliriz. Geçim derdinin şakası olmaz. Yarayla dalga geçmez yarayı bilen, yokluğu yok saymaz yokluğu gören. Bir insan açlığını söyleyecek duruma geldiyse gururunu bir kenara bıraktığını biliriz. Bu yüzden mesela "Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin." deriz. "Bir ekmeğe muhtaç" sözü daha çok mecazi anlamda kullanılır ama bunu söylediğinde kimseye "Abartıyorsun." demeyi aklımızdan geçirmeyiz çünkü çok zor durumda olduğunu anlatmaya çalışmıştır gururunu, onurunu bir yana bırakıp; onun yerine biz utandığımızdan başımızı eğeriz. Bir ekmek 2 lira, bir kilo çay 30 lira, asgari ücret 285 dolar. "Ucuz olsun." diye ekmek almak için marketlerin akşam saatlerini bekleyenler de var, evinde kendi yapanlar da; meyve, sebze için pazarın dağılmasını gözleyenler her gün artıyor. Çayı keyif için değil, ekmeğin yanına katık için içiyor binlerce insan yani "Boğazından kuru kuru geçmesin." diye çünkü en ucuz zeytin 25-30, en ucuz peynir 30-35 lira, asgari ücretli çalışanın olduğu 4 kişilik bir aile için bırakın eti, kıymayı, sadece peynir, ekmek ve zeytin yese ayda bin lira ediyor.
"Eve ekmek götüremiyoruz." demek abartı, "Alım gücümüz düştü." demek normal, tıpkı "Zam geldi." demenin yalan, "Fiyat güncellendi." demenin normal olduğu gibi. Fiyat güncellemesinin çalışanların maaşlarında neden yapılmadığı sorusu da malumunuz, sürekli başka bir niyetten soruluyor iddiasıyla cevaplandırılıyor ve elbette itibardan da tasarruf edilmiyor.
Bu arada ekmek bile askıda; halkın birbiriyle dayanışma için askıda ekmek, simit, yemek paylaşması şahanedir lakin iktidarın insanların bir ekmeğe muhtaç kaldığını görmemesi kahırdır. Komşusu açken tok yatılmayan evlerden, açlığın görmezden gelindiği, "Açım." diyenin duyulmadığı, görülmediği günlere geldiysek bu utanç iktidarın. Allah kimseyi açlık, yoksulluk, daha kötüsü aymazlık ve arsızlıkla terbiye etmesin diyoruz.
Neyzen Tevfik'in de dediği gibi "Ekmek herkese yetecekti aslında. Tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami." Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk, o yüzden anlaşamıyoruz. Hizmeti de lütuf gibi sunmaktan vazgeçin. Bu çilekeş millet her şeyin en iyisine layık ve en iyisine layıkken sadakaya muhtaç edilmemeli, bu halkın duyguları da emeği de sömürülmemeli. Halklarımızı, yoksulluğa, sefalete maruz bırakan bu iktidardan birlikte kurtaracağız.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)