| Konu: | (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) No.lu Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 03.11.2020 |
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, tam bu saatlerde İzmir Bayraklı'da bir can pazarı yaşanıyor. Çok büyük bir acı yaşandı, hâlâ umutlarımızın doksan bir saat sonra kurtulan Ayda bebek gibi yeşermesini bekliyoruz. Başta yaşamını yitiren 109 yurttaşımıza başsağlığı diliyorum ve 1.027 yaralı yurttaşımıza da acil şifalar diliyorum. Yine, yaşanan bu can pazarı sırasında yani hâlihazırda enkazda çalışma yürütülmeye çalışılan bu koşullarda bir taraftan da insanlar çadırlarda yaşamlarını korku içerisinde devam ettirmeye çalışıyorlar. Ben, bu süre içerisinde büyük bir emekle, büyük bir özveriyle kurtarma çalışmalarını yürüten ekiplere buradan teşekkür etmek istiyorum.
Yine, aynı zamanda "Dayanışma yaşatır." diyerek, orada deprem mağduru yurttaşlarımızla yan yana olan insanlarımıza, kurumlarımıza da teşekkür etmek istiyorum. Evet, dayanışma yaşatır. Tabii gözümüz, kulağımız, kalbimiz İzmir'de, Bayraklı'da, enkazda ve oradan iyi haberler bekliyoruz. Tabii bu koşullarda konuşmak gerçekten çok zor, çok güç çünkü bitmiş bir süreç değil, hâlen sürüyor ve iyi haberler bekliyoruz.
Evet, tüm dünyada her birimizin ortaklaştığı bir gerçek var, bu gerçek şu: Deprem öldürmez, öldüren aslında halk ve doğa sağlığını dikkate almayan politikaların ta kendisidir yani bu siyasetin ta kendisidir. Denetimsizlik, önlemsizlik öldürür, deprem değil. Dolayısıyla bugün belki de her zamandan çok daha fazla meselenin siyasetini konuşmaya ihtiyacımız var. Bugün döktüğümüz gözyaşları kuşkusuz çok ama ben en sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Bu yıkımlara sebep olanlarla, bunu bir politika hâline getirenlerle aynı acıyı yaşamıyoruz, aynı gözyaşını dökmüyoruz. Eğer bugün bu meselenin çözümünü ciddiyetle ele almaz isek, bu meselenin çözümünü etraflıca tartışmaz isek yaptığımız hamasetin hiçbir kıymetiharbiyesinin olmadığının altını çizmek istiyorum.
Evet, Türkiye bir deprem ülkesi, MTA diri fay haritasına göre büyüklüğü 5,5 üzeri depreme neden olabilecek 486 fay hattı var bu ülkede. Türkiye'nin yüz ölçümünün yüzde 92'sinin deprem bölgesinde olduğu biliniyor. Yine nüfusun yüzde 95'inin de bu deprem tehlikesi altında yaşadığını bilim insanları ortaya defaatle koydu. Büyük sanayi merkezlerinin yüzde 98'i ve barajların yüzde 93'ü deprem bölgelerinde bulunuyor. Yani tablo bu kadar net ve acı.
Peki, tablo buyken gerçeklik ne? Türkiye bir inşaat çöplüğüne dönmüş durumda. Türkiye beton ekonomisiyle ayakta durmaya çalışan bir ülke. Peki, tablo buyken ortada ne var iktidar açısından? Kader edebiyatı var, dua var, inşallah, maşallah var, rant var, talan var. Ha, bir de şu var: Depremi, kıyametin alameti olarak gören, sarayın taşıyıcı kolonu olmuş Diyanet İşleri Başkanı var.
1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye deprem bölgesi haritasında İzmir Bayraklı bölgesi birinci derece deprem alanı olarak belirtilmiş. Peki, Bayraklı şimdi nasıl bir yer? Bayraklı sözüm ona İzmir'in kalkınan, inşaat şampiyonu bir ilçesi. Yapılan onca uyarıya rağmen yani TMMOB Şehir Plancıları Odasının uyarılarına rağmen Adalet Sarayı dahi orada yapılmakta ısrar edildi ve belediye, Adalet Sarayı ile benzer çok sayıda kurum orada; yeni binaları zaten söylemeye gerek yok. Dolayısıyla ortada bir sürpriz yok, ortada beklenmeyen bir tablo yok; bağıra bağıra "Geliyorum." diyen bir deprem meselesi var. Aslında bunun adı bir kitle katliamıdır, bunun adının net olarak koyulması lazım, bu bir katliamdır. TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, bölgenin tarım alanı ve sulak alan olduğunu belirtiyor. Yani Bayraklı ilçesi, diyelim ki, bundan yaklaşık otuz sene öncesine kadar bamya tarlası ve zemini de son derece kaygan bir zemin. Aynı zamanda, İzmir'in çoğu zemininin de dolgu, balçık ve alüvyondan oluştuğu biliniyor. Dolayısıyla böyle bir coğrafya, böyle bir yer zemininin üzerine kurulan bir kent ya da ilçenin yönetim meselesinin sonuçlarıyla karşı karşıyayız.
Şimdi, iktidar ne yaptı, özellikle 1999 sonrasında ne yaptı? Deprem vergisi topladı. Toplanan deprem vergisinin miktarı 70 milyar 895 milyon TL. Şimdi, tabii, uzunca zamandır soruyoruz: Deprem paraları nerede? Bu deprem paralarını kim çaldı? Bu deprem paraları nereye hortumlandı? Fakat, maalesef, hiçbir yanıt alamıyoruz. Aldığımız yanıtlar yanıt niteliğinde olmamakla beraber ibretlik olması açısından söylüyorum, dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek diyor ki: "Vergileri duble yollara harcadık." Yani Karadeniz'in o duble yolları da bunlardan bir tanesi, hâlâ can kayıplarına sebep oluyor. Yine, dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan "Milleti kandırmaya gerek yok, bunlar bütçenin ihtiyacı için toplandı." demişti yani açıktan söylemişti fakat en ibretliği de AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan sorular karşısında şöyle söylüyor: "Bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok." Yani buna zamanınız yok da neye zamanınız var? Hortumlamaya zamanınız var. Neye zamanınız var? İşçi sınıfının, emekçilerin tırnaklarıyla kazandığı hakları gasbetmeye zamanınız var. Dolayısıyla işte bu süreçte, iktidarın, AKP iktidarının yaptığı icraatlar bunlar değerli arkadaşlar.
Şimdi, bir de ne yapmış AKP iktidarı? 2018 yılında İmar Yasası çıkmış. Bakın, arkadaşlar, toplamda 10 milyon 79 bin kişi yararlanmış bundan; İzmir'de ise 811.452 kişi yararlanmış. Bu, Türkiye'de 22 milyon konuttan yaklaşık 11 milyonunun kaçak ve güvencesiz olduğunu ortaya koyuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - İstanbul, imar affında 1 milyon 747 bin konutla ilk sırada, İzmir ise 811.452 başvuruyla, nüfusa oranla Türkiye birincisi. İzmir'de her 2 konuttan 1'i İmar Kanunu'na aykırı.
Evet, iktidar kıdem tazminatını gasbetmekle meşgul bugünkü koşullarda ve biz bunun yanında şunu soruyoruz, emeğin haklarını gasbeden iktidara soruyoruz, beton ekonomisiyle ülkeyi, kentleri mezarlığa çeviren iktidara soruyoruz: Deprem paralarını ne yaptınız ve bu sorunu çözmek için ne yapacaksınız? Biz şunları söylüyoruz: Bir: Deprem paralarının nereye gittiği açıklanmalıdır. İki: Deprem toplanma alanları açıklanmalıdır. İstanbul'da binlerce toplanma alanının yok olduğunu, buharlaştığını biliyoruz, inşaat alanına çevrildiğini biliyoruz. İmar affı sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmalıdır, iptal edilmelidir ve dolayısıyla bu imar affına konu konutlar yeniden ele alınmalı, yıkılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Bitiriyorum.
Evet, deprem master planı çıkarılmalıdır, etkin yapı denetimi hazırlanmalıdır ve dediğim gibi imar affı iptal edilmelidir. Evet, yüreğimiz İzmir'le ama biz bu depremin bir siyasi iktidarın beton ekonomisinin, inşaat ekonomisinin sonucu olduğunu düşünüyoruz. Acilen TMMOB başta olmak üzere tüm odalarla, tüm bilim insanlarıyla yan yana gelinerek bu süreç ele alınmalı, araştırma komisyonumuz da bütün bu tarafları dinleyerek gereğini yapmalıdır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)