| Konu: | (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) No.lu Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 03.11.2020 |
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de sözlerime İzmir'de yaşanan bu büyük acıyı paylaştığımı söyleyerek, yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum. Yaralıların bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyorum.
Edirne'den Ardahan'a kadar bütün Türkiye'de kalpler İzmir için çarptı, bu enkazların altındaki yaşamların bir an önce kurtarılması için çarptı. Her kurtarılan, büyük bir sevinç yarattı. Mucize beklentisi hâlâ şu anda da sürüyor. Umarım, şu anda enkazın altında olan kişiler de kurtarılırlar.
Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu hepimiz biliyoruz, yeni öğrendiğimiz bir şey değil. Çok büyük trajediler yaşadık, çok büyük cinayetler yaşadık bugüne kadar. Bu depremleri, fay hatlarını ciddiye almayan, yaşam hakkını ciddiye almayan bir iktidar zihniyetinden kaynaklanan bir şekilde, bugüne kadarki iktidarların geliştirdiği politikaların halkın yaşam hakkını korumamasından kaynaklandı.
Şimdi bizler, burada, bir konsensüs içerisindeyiz, bir araştırma komisyonu oluşturma konusunda ortak bir karar veriyoruz ama değerli arkadaşlar, neyin araştırmasını yapacağız? Aslında, Türkiye'de deprem konusunda bir şeyler eksik biliniyor da biz onu mu araştıracağız? Aslında, bizim konuşmamız gereken şey siyasi tercihlerdir. Siyasi tercihleri, bir avuç beton lobisine ve rant ekonomisine, AKP-MHP blokunu ayakta tutacak sermaye blokuna peşkeş çeken yani bu ülkenin bütün varlıklarını, her şeyini, canını da peşkeş çeken bu siyasi anlayışı sorgulamadan nasıl bir araştırma yapacağız ve nasıl bundan sonraki yaşamları koruyabileceğiz?
Fay hatlarının nereden geçtiğini, İzmir'de çoklu fay hatlarının olduğunu, bunların çok fazla büyüklükte depremlere tekabül ettiğini biliyoruz. Bakın, bir depremin büyüklüğünü bile bilimsel olarak ortaya koyamıyoruz. Depremin büyüklüğü 6,9 ama 6,6 diye lanse ediyoruz, buralardan bile çıkar sağlıyoruz. Deprem vergileri konuldu, 99'dan beri bu deprem vergileri halktan toplanıyor ama deprem vergilerini alıp bunu iktidarını ayakta tutacak inşaatçı politikalara peşkeş çekenlerin zihniyeti ile aslında pandemi döneminde IBAN dağıtan zihniyet aynı zihniyet. Bu zihniyeti değiştirmediğimiz zaman biz böyle çok ölürüz, bu halk böyle çok ölür. Bu zihniyetle mücadele etmek gerekiyor diye düşünüyorum, buradan hareket etmeliyiz.
Bakın, AKP'nin küçük ortağı olan parti lideri diyor ki: "Keşke halk riskli yerlerde oturmayı tercih etmeseydi." Yani, halk saraylarda oturmayı tercih edebilirdi de tercih etmedi mi? Elbette ki, halk başına geleceklerin farkında. Bakın, ben enkaz alanlarını dolaştım ve oradaydım. Emrah Apartmanı'nın hikâyesini dinledim, tam bir "rantçı müteahhit" politikası orada da işlemiş. Aslında apartman sakinleri birçok kez oturmuş, tartışmışlar: "Bu bina çürük, bu binanın yıkılması gerekir." Bu gerçeği hepsi biliyor fakat o binanın yıkılması ve yerine barınabilecekleri güvenli konutun yapılması konusunda hiçbir yardım alamamışlar, hiçbir destek alamamışlar. Yani bunları bireylere mi bırakacağız biz? Bireylere bırakabileceğimiz bir konu değil. Bir insanın barınma sorununu çözebilecek gücü olmayabilir, o zaman o çürük binaların içerisinde oturmalı mı? Bu "deprem vergisi" dediğimiz şey bunun için toplanmadı mı? Gidiyoruz, bir de bakıyoruz bir gün, imar barışı olmuş. Arkadaşlar, neyle barış yapılıyor? İnsanların ölümüyle barış yapılır mı? "Barış" sözü hep ölüm üzerine geliyor bu iktidar tarafından. Bir operasyon yapılıyor, adına "barış operasyonu" deniyor ama aslında cinayetler işleniyor, ölümler oluyor. Bir af yapılıyor, ona "imar affı" deniyor "imar barışı" deniyor, aslında halkın ölmesinin... Şu ana kadar 109 kişi yaşamını yitirdi, 109 kişinin ölmesinin imzası o imar barışında atıldı ve bunu siz attınız, iktidara tekrar gelmek için attınız. Şimdi, bu zihniyetle hesaplaşmadan biz komisyonda neyi konuşacağız, neyle hesaplaşacağız?
Bakın, Japonya'da daha büyük depremler oluyor, hatta millî geliri Türkiye'den daha düşük olan Güney Amerika'da daha büyük depremler oluyor fakat kimse ölmüyor. "Neden ölmüyor?" diye sorgulamalıyız. Neden ölmüyor? Çünkü o insanların yaşam hakkı orada korunuyor, insanların yaşam hakkına değer veriliyor ama sizin sadece dilinizde bir yaşamdan bahsediliyor. Buraya çıkıyorsunuz, durmadan "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." diyorsunuz. Hayır, siz insanı falan yaşatmıyorsunuz, insanları öldürüyorsunuz.
Bakın, AKP Genel Başkanının, Cumhurbaşkanının söyledikleri de aynı şekilde oldukça ilginç. Yani o yıkılan binaların yerine hemen yeni binaların yapılacağı söyleniyor. Bu nasıl bir soğukkanlılıktır? Bu, soğukkanlı bir cinayet sözüdür açıkçası. Yani o binalarda acaba Ali Kaygusuz oturabilecek mi? Burcu Yüksel, Ilgaz Yüksel, Doktor Hüsnü Kırabalı, Hayati Uzun, Nazmiye Doğrayan, Alp Cengiz, Murat Duman, Buse Demir, Ekrem Duman, Birgül Pandal ve tabii ki Ayda bebeğin annesi oturabilecek mi Ayda'yla birlikte o binalarda? Bu canlar geri getirilebilecek mi? Bu kadar hafif mi bizim yaşadığımız, bu kadar kolay mı? Hayır, hafif değil, kolay değil. Fakat sıkışınca şunu söylüyorsunuz: "Her şeyi devletten beklemeyin." Arkadaşlar, siz halktan her şeyi alıyorsunuz ama halka sadece ölüm veriyorsunuz ve bunu hep yapıyorsunuz, bunu hep yapıyorsunuz. Türkiye bir deprem ülkesi değil; Türkiye bir afet ülkesi oldu çünkü AKP-MHP bloku Türkiye'de halkı öldürüyor, insanları öldürüyor, onların yaşamını hiçe sayıyor, sermaye politikalarını ayakta tutmak için insanların ölüme gitmesine göz yumuyor; bunu görmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Arkadaşlar, aslında bizlere dersi kim verdi biliyor musunuz? Bizlere dersi Somalı işçiler verdi. Çünkü Somalı işçiler bütün hakları gasbedilmişken, 301 maden işçisi arkadaşları toprağın altına gömülmüşken ve kendileri de kıdem tazminatsız olarak sokağa atılmışken, haklarını ararken gittiler ve dediler ki: "Bu canları kurtarmalıyız. Bizler, insanlara mezar yapan müteahhitlerin değil, can kurtaran madencilerin ülkesini yaratmalıyız." Bu "tweet" çok dolaştı internette, insanlar tam da böyle bir Türkiye'yi özlüyor. Böyle bir Türkiye'yi yaratacak bir Meclis olmalı diye düşünüyorum, böyle bir Genel Kurul olmalı ve halka olan bu taahhüdümüzü yerine getirmeliyiz.
Komisyon çalışacaksa tercihleri sorgulamalı, bütçeyi sorgulamalı ve halka güvenli konutlar sağlamalı.
Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)