GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:12
Tarih:04.11.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 239 sıra sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlarım.

Malum, Türkiye'de ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşıyoruz; esnafından sanayicisine, çiftçisinden emeklisine, çalışanından işi olmayanına kadar herkes ciddi bir ekonomik sıkıntı, finansal sıkıntı içerisinde. Böyle bir dönemde tabii ki vergi ve SGK prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin bir kanun teklifinin gelmesini olumlu karşılıyoruz, bizim de zaten daha önceden İYİ PARTİ Grubu olarak buna ilişkin önergelerimiz olmuştu. Bu anlamda kanun teklifini destekledik Plan ve Bütçe Komisyonunda, burada da desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bunu olumlu buluyoruz fakat yeterli bulmuyoruz çünkü bir defa...

(Uğultular)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessizlik...

ERHAN USTA (Devamla) - ...sıkıntılar çok büyük ve bu sıkıntılar da hemen geçecek gibi değil. Bu kanun teklifine göre ocak ve şubat aylarında vergi ve SGK primlerinin 1'inci taksitleri başlıyor. Yani adına ister "kriz" deyin ister "pandemi kaynaklı hususlar" deyin bunların bertaraf olması, bu sıkıntıların giderilmesi bu zaman içerisinde zaten mümkün değil. Dolayısıyla bu katılımın olabilmesi için ve buradan beklediğimiz amacın gerçekleşebilmesi için, bir defa, ödemesiz sürenin daha uzun olması lazım. Biz İYİ PARTİ Grubu olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda bu sürenin bir yıl uzatılmasını söylemiştik yani 2022 başından itibaren başlamasını söylemiştik, önergelerimiz reddoldu ancak yine İYİ PARTİ Grubu olarak bu önergeleri burada vereceğiz.

İkinci husus, on sekiz taksit var. Yine, katılımın olabilmesi için, insanların bunu ödeyip hakikaten artık şu vergi, SGK prim alacaklarının ve borç müessesinin çözülebilmesi için de on sekiz taksit yerine otuz altı taksit şeklinde olmasına ilişkin teklifimiz de hâlen geçerli.

Şimdi, burada kapsamı bir miktar daha genişletmekte yine fayda görüyoruz. Bu, kesinleşmiş alacakları kapsıyor sadece. Daha önceki yapılandırmalarda olduğu gibi, kesinleşmemiş ve dava safhasındaki alacakların da burada kapsanmasının yerinde olacağını ifade etmek istiyorum.

Yine, inceleme ve tarhiyat aşamasında olan işlemler var, bunlar da bu kapsamda değil. 7143'te bu kapsamdaydı bunlar, yapılandırma kapsamındaydı, yine burada kapsama alınmasının olumlu olacağını ifade etmek istiyorum.

Şimdi, diğer bir husus, mücbir sebep nedeniyle bu nisan, mayıs, hazirandaki vergi ve SSK primleri ertelenmişti biliyorsunuz, bu ertelenenlerin ekim, kasım, aralık aylarında ödenmesi gerekiyor, bu vakte kadar ertelenmişti. Şimdi, hâlâ, sıkıntılar derinleşerek devam ediyor, bakın, o günden daha büyük bir sıkıntı var bugün Türkiye'de. Yani işte, dolar olmuş 8,50; diğer ekonomik göstergeleri söylemeye gerek yok, vaktim yok onları değerlendirmeye. Şimdi, böyle bir ortamda ertelenen bu üç aylık borçların da kapsama alınmasının biz yerinde olacağını düşünüyoruz. Umarım ki Genel Kurul burada bir inisiyatif kullanır ve bunları kapsama alır.

Diğer bir husus, vergiye uyumlu mükellefler var, tabii, bir yandan ödeyemeyenler var, bir yandan da ödeyenler var. Bunlar için, biliyorsunuz, yüzde 5 bir vergi indirimi söz konusu fakat buradaki şartlar çok ağır, buradaki şartların iyileştirilmesini biz de talep ediyoruz, bize ulaşan sanayi ve ticaret odalarının da bu yönde talepleri var, bunları ifade etmek istiyorum.

Diğer önemli bir konu, kurumlar vergisi mükellefleri var, bilanço esasına göre defter tutuyorlar, bunların defterlerinde taşınmazlar var. Bunlar zaman içerisinde değerlendirilmiyor ve küçük miktarlarda kalıyor. Şimdi, bunların yurt içi ÜFE'yle değerlendirilmesi durumunda, hakikaten sermayelerinin erimesi kaynaklı olarak bir kısmının konkordato ve iflas gibi durumlarla karşılaşmaması açısından ve kredi ve finansa erişimleri açısından da böyle bir taşınmaz yeniden değerlemesi yapılmasının biz olumlu olacağını değerlendiriyoruz. Bunlar konusunda inşallah Genel Kurul bir inisiyatif kullanır diye düşünüyorum.

Çiftçimiz zor durumda, çiftçi sıkıntıda; çiftçinin bugün mazot alacak parası yok, çiftçi girdilerini alamıyor, tarlasını ekemiyor. Bu anlamda çiftçilere has olmak üzere tarım kredi borçları ile Ziraat Bankası borçlarının da bu kapsama alınmasının vatandaşın sorunlarına çözüm getirmesi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

Şimdi, bu kanun teklifindeki en tehlikeli şey, madde 22'deki varlık barışı meselesidir. Arkadaşlar, önce konunun ne olduğunu söyleyelim: Biliyorsunuz, para, altın, döviz, menkul kıymet gibi bir kısım varlıklarını -yurt içinde olabilir, yurt dışında olabilir- beyan etmeleri, bankaya bildirmeleri durumunda, bunlar ister kayıt dışı kazanılsın hatta isterse konusu suç teşkil eden faaliyetler üzerinden kazanılmış olsun, anasının ak sütü gibi helal oluyor. Şimdi, böyle bir düzenleme getiriliyor. Bunlar daha önceden de getirildi, evet, daha önceden de bunlara her defasında karşı çıktık fakat daha öncekilerden farklı olarak bu sefer daha ekstra birtakım teviller yapılıyor, ekstra birtakım olumlu düzenlemeler yapılıyor bu insanlar açısından. Mesela, öncekilerden en azından bir yüzde 1, yüzde 2 vergi alınıyordu, bunların sermayeye eklenmeleri koşulu vardı; şimdi bunların hiçbirisi yok, hiçbir şekilde vergi alınmayacak yani bunu şu anda özellikle AK PARTİ sıralarındaki arkadaşların insafına bırakıyorum.

Şimdi, bu, hakikaten kim için çıkartılıyor, niye çıkartılıyor? Yurt dışındakini beyan edeceksiniz içerideki bankaya "Yurt dışında benim borcum var, orada kullanmak istiyorum." diyeceksiniz. Getirme zorunluluğu dahi yok yani yurt içerisinde de aynı şekilde, beyan edeceksiniz, ondan sonra "Hiçbir soruşturmaya tabi olmadan, efendim, hiçbir vergi incelemesi, şuna buna tabi olmadan istediğiniz zaman çekip kullanabilirsiniz." diyeceksiniz. Yani efendim, hiç olmazsa şirketin bünyesinde biraz kalmasını isteyelim, değil mi? Madem biz sermaye çekmek istiyoruz, yurt dışından nakit olarak getirilmesi zorunlu olsun. Bunların hiçbirisi olmadan böyle bir şey yapılıyor. Bu, kabul edilebilir bir şey değil, bu "adrese teslim" bir şeydir arkadaşlar; kimse alınmasın yani böyle bir şey yapmak hakikaten hem kamu vicdanını yaralar hem de toplumda, devlette, ekonomide bir düzen bırakmaz.

Şimdi "Kayıt dışılıkla mücadele edeceğiz." diye Hükûmetin bir sürü beyanı var. E, şimdi, siz kayıt dışılığı hatta konusu suç teşkil eden faaliyet gelirlerini sadece beyan edip bankaya bildirmesini yeterli buluyorsunuz, ondan sonra neredeyse "Hiçbir şekilde para getirmene dahi gerek yok." denilen düzenlemeler yapılıyor burada. Bu, son derece tehlikeli yani bunun yapılmasının ben Türkiye açısından hiç olumlu sonuçlar doğuracağını düşünmüyorum. Bakın, geçmiştekilerden de farklı şeyler yapılıyor burada, dolayısıyla burada bir iyi niyet görmek mümkün değil. Bu, Türkiye'nin başını ağrıtır yarın.

Bakın, bu, Halk Bankası meselesinde de böyle oldu. Aradan zaman geçiyor, ondan sonra birtakım soruşturmalar başlatıldığı zaman da işte hemen "Dış güçler." demeye başlıyoruz; öyle değil hâlbuki. Burada, hakikaten Türkiye'nin başını ağrıtacak hususlar var. Ya, şimdi helalinden kazandığınız, beyan ettiğiniz, kurumlar vergisini ödediğiniz bir parayı -bakın, kritik bir şey var- ondan sonra "Sermayedarlara temettü olarak dağıtacağım." dediğiniz zaman, devlet size "Şu kadar daha ilave gelir vergisi vereceksiniz." diyor. Burada o da yok yani bu parayı hemen al, çek; hiçbir şekilde hiçbir vergilendirmeye, soruşturmaya tabi değil, incelemeye tabi değil. Bunu artık sizlerin değerlendirmesine bırakıyorum. Bizim talebimiz ve temennimiz, bunun mutlak surette Genel Kurulda teklif içerisinden çıkartılmasıdır.

Şimdi, diğer bir husus, menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi. Türkiye, yaklaşık on altı yıldır bir geçici madde kapsamında -faiz diyelim adına, vatandaşın da kolay anlaması açısından- faiz geliri, işte repo geliri olabilir, mevduat faizi geliri olabilir, devlet tahvili faizi olabilir, eurobond faizi olabilir, bunların vergilendirmesini stopaj usulüyle yapıyor. Yani düşük bir vergi ver, ondan sonra başka bir vergi vermene gerek yok. Yani yerine göre ücretli yüzde 40'a kadar vergilendirilirken ne kadar çok faiz geliriniz olursa olsun yüzde sıfır, yüzde 10 ve yüzde 18 arasında, yüzde 18 olanı da çok sınırlı ki birçoğu da yüzde sıfır vergilendiriliyor. Şimdi, böyle bir adaletsizlik var. Hadi bu geçmişte vardı, Türkiye bunları daha sonradan beyana geçirmeyi konuştu, yani "Bunları artan oranda bir vergilendirmeye tabi tutalım." dedi ama bugün yapılan bir şey var, bu on altı yıllık geçici madde 5+5 şeklinde bir on yıl daha uzatılmak isteniyor. Yani bunun, böyle bir sistemsizliğin uzatılmasına mı itiraz edelim, yoksa milletin bu kadar sıkıntıda olduğu zaman, kirasını ödeyemeyen bir esnafın kira stopajı vermek durumunda olduğu, devletin "Vereceksin." dediği bir durumda, "Ben faiz gelirinden sıfır vergi alıyorum ve bunu bir on yıl daha uzatıyorum." diyen bir kanun teklifine mi? Böyle bir insafsızlık olmaz, bunun için inşallah Genel Kurul burada bir karar alır.

En azından, hadi sistemi böyle devam ettireceksek bile buradaki vergi yükünün artırılması lazım, Türkiye buna muhtaç. Şu anda harcamalarımız artıyor, gelirlerimiz düşüyor; Türkiye 1990'lı yıllardaki bütçe açıklarının üzerine doğru hızla koşuyor. Bir yandan da cari açığımız var, böyle bir durumda gelir bulmak durumundayız. Bir tercih yapacak devlet, ya fakir fukaranın biraz daha boğazına sarılacak ya da "Kardeşim, kazandıysan, bak bugüne kadar sana ben kıyak yaptım ama bugün gel biraz vergi ver." demesi lazım devletin. Devletin, Hükûmetin böyle davranması lazım, bunu yapmıyor, "Ben yine fakirin gırtlağına basacağım." diyor. Biz İYİ PARTİ olarak bu tercihten yana değiliz, biz bunların çıkartılmasını talep ettik.

Diğer bir husus, şimdi, benim bölümümde değil diğer bölümde, kurumlar vergisi oranı... Bakın, devlette böyle bir düzensizlik olur mu? Kurumlar vergisi oranı yüzde 20, son üç yılda bu 2 puan artırıldı, yüzde 22 olarak uygulandı. Şimdi 5 puan düşürülmesi diye bir şey geliyor. 28 katrilyon lira maliyeti, tek kalemde. "Para kazanmayandan vergi alacağım." diyen Hükûmet, para kazanandan, uluslararası ölçekte de yüksek olmayan bir vergi oranını 5 puan daha indirecek ve "28 katrilyon lirayı kurumların cebine bırakacağım." diyor ve bunların da çoğu bankalar. Yani böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil, bunları mutlak suretle düzeltmek lazım. Bu Hükûmet tercihini kimden yana kullanıyor, bunu anlamak mümkün değil.

İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları hızla eriyor, bütçeden yapılması gereken harcamaların tamamı İşsizlik Sigortası Fonu'nun üzerine bindirilmiş durumda. Bunu kabul etmek mümkün değil; bu, işçinin hakkıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakın, İşsizlik Sigortası Fonu'nun fon varlığının, 2020 programında, devletin, Hükûmetin programında 138 milyar TL (138 katrilyon) olması öngörülürken bugün yeni getirdiği programda 92,5 milyar TL olarak düzenleniyor. 46 milyar TL, öngörülenin üzerine bu kadar yük getirmişiz. Biz bunu Komisyonda sorduk "Buna ilişkin uzun vadeli hesabınız var mı?" dedik. Bunlar yetmiş beş yıl üzerinden hesap eder, yetmiş beş yıllık bir perspektiften bakılması gereken şey için, gelecek yıl için hesabı olmayan bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Bunu kabul etmek mümkün değil. İşçinin hakkını korumamız lazım. Bakın, geçmişte bunlar hep yaşandı. Yarın burada yine İşsizlik Sigortası Fonu'nun da açık vereceği bir duruma doğru Türkiye gider, bu hesabı kitabı yapmadan. Ben bunlar yapılmasın demiyorum, bu harcamalar yapılmalı ama bunu bütçeden yapacaksınız. Bütçede kurumlar vergisini indirmek yerine, faize sıfır vergi koymak yerine geleceksiniz bu harcamayı bütçeden yapacaksın. Milletin parasını, işçinin parasını burada kullanmayacaksınız.

Son söz olarak da esneklik adı altında kısmi çalışma imkânı getiriliyor. Buna "imkânı" demeyelim aslında "zorlaması" getiriliyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Çalışanların kıdem tazminatı hakları bu şekilde gasbedilecektir, bu yanlış bir durumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Devamla) - Başkanım bitiriyorum hemen, yarım dakika.

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.

ERHAN USTA (Devamla) - Tamam.

Emeklilikte yaşa takılanların sorunları devam ediyor malum. Onların çözülmesi için her defasında biz burada tavrımızı ortaya koyuyoruz. Bundan sonra, yaşı gelecek primi dolmayacak insanlarla karşılaşılacak eğer bu uygulama hayata geçerse. Dolayısıyla, bir de EYT'den sonra EPT, emeklilikte prime takılanlar diye bir sorunla karşılaşacağız. Bu yanlıştır, bunun tek bir tane faydası olur: Her şey göstermelik yapıldığı gibi burada da bir iş 2 kişiye bölünecek dolayısıyla bir işte 2 kişi görünecek. İşsizliği kâğıt üzerinde düşürecek bir uygulamadır. Bunun haricinde millete, memlekete bir faydası yoktur.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Devamla) - Ben bu çerçevede yine de teklifin hayırlı uğurlu olmasını, inşallah bizim düşüncelerimiz çerçevesinde de önergelerle değiştirilmesini sizlerin takdirine arz ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.