| Konu: | İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 04.11.2020 |
AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Devletimiz 2019 yılında kurumlar vergisinin yüzde 76'sını, katma değer vergisinin yüzde 40'ını, motorlu taşıtlar vergisinin yüzde 69'unu ancak tahsil edebilmiştir. Dolayısıyla vergi tahsilatında sorunlar yaşandığı bir gerçektir. Devlet vergisini toplayamaz hâle, toparlayamaz hâle gelmiştir.
Devletin en büyük gelir kaynağı vergilerdir. Ocak 2020'de 1 trilyon 336 milyar TL olan kamu borç stokumuz, Eylül 2020'de 1 trilyon 919 milyar 643 milyon TL olmuştur. Yani, son dokuz ayda kamu borç stokumuz 583 milyar 643 milyon TL artarken aynı sürede sadece 578 milyar 700 milyon vergi toplayabilmişiz. Toplanan vergiler ancak borcu karşılıyor, diğer giderler için ise kaynak lazım. Müflis tüccar ne yapıyor? Zorda kaldığında eski alacaklarını, eski defterlerini karıştırıyor. Bugün devletimiz de zor durumda olduğu için eski alacaklarının peşine düşerek ödenmeyen kamu alacaklarını alma sevda ve çabasına düşmüştür. Devlet, vatandaştan çok kendini kurtarma, kaynak yaratma peşindedir. Ne yapıyor devlet? Alacaklarının faizinden ve cezalarının bir bölümünden belirli şartlarda vazgeçiyor, kalan alacaklarını da vatandaşa "On sekiz ay içinde belirli şartlarda, belirli vadelerde öde." diyor. Vatandaşımızdan birikimi olan, imkânı olan zaten vergi borcunu ödüyor ama ödeyemeyecek durumdaki olanlara baktığımızda... Şimdi, hep birlikte empati yapalım: Diyelim ki bir otelimiz var veya kahvehanemiz var veya öğrenci taşıyan bir servis aracımız var veya düğün salonumuz var. Sahilde olan bir otelci, zaten bu pandemi sürecinden bu yana otelini açtıysa giderlerini dahi karşılayamadı; kapalıysa zaten yapacağı bir şey yok. Açan arkadaşlarımız işçi paralarını zor ödemiş, sigortalarını yatıramamış, vergisini yatıramamış. Şimdi, biz bu vatandaşa diyoruz ki: Ocak ayında, şubat ayında gel yatırmadığın bu vergileri yatır. Ocak ayında turist mi gelecek? Ocak ayında bu otellere, bu kahvehanelere turistin geleceğinin, müşterinin geleceğinin garantisi mi var? Yok tabii ki. Dolayısıyla, yapılacak iş, bu yapılandırmanın ötesinde bu tür zorda kalan esnafın bu tür borçlarının pandemi sürecinde ertelenmesi, ötelenmesi. Devletin gücü yetiyorsa bir babalık yapıp silerse o da devletin şanına kalmış bir şey. Bizim bu dönemde, bırakın vatandaşın vergi borcunu ödemesini, evine ekmek götürebiliyorsa, bir başkasını rahatsız etmiyorsa buna şükretmemiz lazım.
Bugün, vatandaşlarımız, aile reislerinin çoğu sabah evden çıkarken telefonlarını kapatıyor, akşama kadar telefonunu açmıyor. Niye biliyor musunuz? Hanım arar da bir şey ister, çocuklar arar da benden bir şey talep eder endişesi var. Telefonu açarım, talepleri yerine getiremezsem akşam hanımın, çoluğun çocuğun yüzüne bakamam kaygısıyla telefonunu maalesef açamıyor. Durum böyle ama sayın Türk milleti var olduğundan beri devletine karşı canı kanı dâhil her türlü fedakârlığı yapmıştır. Şimdi fedakârlık sırası devletimizdedir. Demin söylediğim gibi, bırakın vergileri yapılandırmayı, ödeme güçlüğü çeken vatandaşlarımızın bu süre boyunca borcunu öteleyin.
Cumhurbaşkanlığı, vatandaşın evine ekmek götürme sesini yanlış algılıyor veya kulak vermiyor. Oysa Sayın Cumhurbaşkanı ilk Başbakanlığı dönemindeki gibi pazar yerinde salatalığı koluna silip yiyerek pazarcıyla sohbete devam edebilseydi veya makam aracıyla geçerken piknik alanındaki vatandaşın sofrasına oturup onun ekmeğini ve acısını, derdini paylaşabilseydi bugünkü durumu bütün çıplaklığıyla görebilme imkânına sahip olacaktı. Sayın Cumhurbaşkanımız vatandaş ile kendi arasındaki etten duvarı kaldırırsa vatandaşın çektiği çileyi daha net bir şekilde görecektir diye düşünüyorum ve bu çıplaklığı gören Sayın Cumhurbaşkanı da bu kanunun bu şekilde çıkmasına müsaade etmeyecektir diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
AYHAN EREL (Devamla) - Sayın Başkan, bu kanun teklifinde toplumun temel direği olan çiftçilerimizle ilgili herhangi bir düzenleme yok. Tarım Kredi Kooperatiflerinden aldığı borcu ödeyemez hâle gelen ve bankalardan, tefecilerden daha yüksek oranda faiz uygulayan Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borcuyla ilgili bir yapılandırma yok. Yine, çiftçilerimizin ayakta kalma çabasına karşılık kamu bankalarından almış olduğu borçlarla ilgili bir düzenleme yok. Sulama birliklerine olan borcuyla ilgili bir düzenleme yok. Yine, çiftçilerimizin elektrik borçlarıyla ilgili bir düzenleme yok. Aksaray'da yaklaşık 35-40 bin lira üç ayda bir elektrik parası gelen çiftçi bu borcu ödeyemez hâle gelmiştir. Özel sektör, bunun üzerine açma, kapama bilmem ne, şu, bu parasıyla 60-70 bin lirayı bulmakta ve ödeyememektedir. Türkiye'de çiftçiler zengin topraklarımızın fakir çiftçileri durumuna düşmüştür maalesef.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla) - Selamlama yok mu Başkanım?
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN EREL (Devamla) - Yine, ulaşım sektöründe faaliyet gösteren ticari araçlara sahip vatandaşlarımız her yıl araçlarını muayene ettirmekte ve fahiş ödemeler yapmaktadır. Eğer devlet bir ferahlama, rahatlatma getirecekse bu konuda da bir düzenleme yapmalıdır diyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)