| Konu: | İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 04.11.2020 |
YUNUS EMRE (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne yazık ki ülkemiz zor günler yaşıyor, bu hafta bir deprem acısıyla sarsıldık ancak Türkiye'de bu depremle birlikte de gördüğümüz bir manzarayı yaşıyoruz, o da şu: Yönetimin, iktidarın hesap verme anlayışından uzak olması, sorumluluk, siyasi sorumluluk taşımaması ve bütün olaylarda, bütün toplumsal, önemli sorunlarda ne yazık ki sorumluluğu vatandaşlara yüklemek suretiyle hesap vermekten kaçması.
Bakın, arkadaşlar, çok ağır bir deprem manzarası karşısında vatandaşlarımıza önerilen, çürük evlerde oturulmaması oluyor. Bunun niçin tercih edildiği, vatandaşlar tarafından niçin çürük evlerde oturmanın tercih edildiği gündeme getiriliyor. Bu ağır pandemi koşulları altında gerekli ekonomik tedbirleri, gerekli sağlık tedbirlerini almak yerine vatandaşlara evde kalmaları, temizliğe, maskeye, mesafeye dikkat etmeleri öneriliyor. Böylelikle, sorumluluğun kendilerinde olmadığı, yurttaşlarda olduğu ve böylelikle de kendilerinin hesap vermekten kurtulacakları düşünülüyor.
Değerli arkadaşlarım, bunu sıradan yurttaşlar önerebilirler "Evlerinizde kalın, temizliğe dikkat edin." diyebilirler ya da deprem koşullarının bu şekilde ağır olmaması için "Daha güvenli konutlarda oturun." diyebilirler ancak iktidarda bulunanların bunu söyleyerek sorumluluğu vatandaşların üzerine yıkmaya çalışması 21'inci yüzyıl Türkiyesi için çok acı bir manzaradır.
Az önce ifade de etmiştim, hesap verme ve sorumluluk anlayışı bir demokrasinin temelidir; doğru, sağlıklı, ahlaklı bir yönetimin olabilmesinin temelidir. Bakın, cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün cumhuriyeti tarif ederken çok özlü bir ifadesi var; diyor ki Atatürk: "Cumhuriyet fazilettir." Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet neden fazilettir? Niçin cumhuriyet altında faziletli bir yaşam mümkündür? Bunun temeli aslında kimsenin bir ayrıcalığının olmamasıdır, cumhuriyet rejiminde kimsenin özel ayrıcalıkları yoktur. Ancak, sizin anlayışınızda, arkadaşlar, yönetimde bulunanlar ayrıcalıklıdır çünkü onlar hesap vermezler; muhalefet partisinin Genel Başkanı, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu "Bu deprem paraları nereye gitti?" diye sorduğunda "Ben size mi hesap vereceğim?" diye bir yanıt verirler. Cumhuriyet fikriyatının özünü kavrayamamış kişiler böyle yanıtlar verirler çünkü -az önce ifade ettim- hesap vermekten, siyasal sorumluluktan uzaktırlar ve temel yaklaşımınız ne yazık ki siyasal hayatta da toplumsal hayatta da insanları dışlamak, kendi kararlarınızı topluma empoze etmek, buna yönelik itirazları baskıyla, zorlamayla ortadan kaldırmaya çalışmak. Değerli arkadaşlar tekrar ifade etmek istiyorum: Hesap verme anlayışından uzaksınız ve 21'inci yüzyılın Türkiyesi bunu hak etmiyor.
İşsizliği ve özellikle genç işsizliğini -Türkiye'nin en yakıcı sorunu- gündeme getirdiğimizde gençlerin iş beğenmediğini söylüyorsunuz, sorumluluğu üzerinize almıyorsunuz. Ya, dolar uçmuş, euro uçmuş, bu hatırlatıldığında "Dolarla mı maaş alıyorsunuz?" diye soruyorsunuz, bu hatırlatıldığında "Ben dolara bakmıyorum ki." diyorsunuz. Değerli arkadaşlar, sorumluluk sahibi olarak davranmıyorsunuz, hesap verme anlayışından uzaksınız. Tabii, bunun bir sonucu olarak şu soruyu sormak lazım arkadaşlar: Bu Meclis kimin Meclisi? Buradaki milletvekilleri kimin milletvekilleri? Bu Meclis, adı üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu milletin Meclisi ve bu milletin temsilcileri olarak burada bulunan insanlar millete hesap vermelidir arkadaşlar. Biz burada vazifemizi millet adına yapıyoruz, biz size hemen her gün bunun hesabını burada sormaya çalışıyoruz ve bundan kaçıyorsunuz arkadaşlar, bundan kaçıyorsunuz. Türkiye'de bu deprem vergileri nereye harcanmıştır 99'dan bugüne? Bunun hesabını vermek durumundasınız arkadaşlar, bundan kaçamazsınız.
SALİH CORA (Trabzon) - O deprem vergileri nerede...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Salih Cora, dinle, dinle bir şey öğrenirsin, dinlemeyi öğren!
YUNUS EMRE (Devamla) - Laf atmayı bırakın, bunların hesabını çıkın, bu kürsülerde verin. Türkiye'nin halka beş yılda bir sandık konulduğunda hesap verme anlayışı, demokratik bir anlayış değildir. Demokrasilerde hesap her gün verilir arkadaşlar, her gün verilir. Özgür basını ortadan kaldırırsanız, Meclisin denetim işlevini yapmasını imkânsız kılarsanız orta yerde bir hesap verme imkânı kalmaz, hesap verme durumu kalmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
YUNUS EMRE (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin çok acı bir dönemini yaşıyoruz. Ekonomik alanda, toplumsal alanda, eğitimde, toplumsal barışta birçok konuda çok kapsamlı sorunlarımızı yaşıyoruz. Türkiye'nin bu sorunlarını demokratik bir sistem içerisinde çözebilmesinin yolu, iktidarda bulunanların hesap verme anlayışını içine sindirmesidir. Bakın, parlamenter demokrasinin sunduğu bütün hesap verme, hesap sorma yollarını ortadan kaldırdınız ve Türkiye'de adına bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediğiniz ucube sistemin doğal sonucu, Türkiye'de hesap verme durumunun ve siyasal sorumluluğun ortadan kalkması oldu. Ama biz, tabii, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu topluma, milletimize bunun sözünü verdik, güçlendirilmiş parlamenter sisteme döneceğiz ve Türkiye'de demokratik bir sistem çerçevesinde hesap verme ve siyasal sorumluluk ilkelerini tekrar bu ülkenin temel ilkeleri hâline getireceğiz.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)