| Konu: | İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 05.11.2020 |
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz madde, her ne kadar inkâr edilse de yeni bir vergi demek, eğer amaç samimi olarak şirketlerin hisse geri alımı yoluyla ortaklara fon transferini önlemekse bunun yolu yeni bir vergi ihdas etmek değil, Ticaret Kanunu'nda düzenleme olmalıydı. Ancak bu yolu tercih etmek yerine, hazine, ticari hayata ilişkin bir konuyu vergilendirme yöntemiyle düzenlemeye ve ek kaynak sağlama arayışına gidiyor. Çünkü ekonomiyi ve bütçeyi yönetemiyorsunuz para lazım.
Bu kanun teklifiyle, Türk Ticaret Kanunu'nda müsaade edilen kendi paylarını alma hakkı âdeta bir kayıt dışılık olarak görülüyor. Son yıllarda çok kırılgan bir seyir izleyen ve günbegün de bir uçuruma doğru sürüklenen ticari hayatı vergiyle sıkıştırmak faydadan çok zarar getirecektir.
Yeni vergi ihdasıyla alakalı finans bürokrasisinde de kafa karışıklığı var. Bakanlık görevlileri düzenlemenin amacının vergisel olmadığını söylerken, Gelir İdaresi görevlileri fon çıkışlarından vergi geliri elde edilmesinin amaçlandığını ifade ediyor. Buradan dahi devletin kurumları arasındaki uyumsuzluğu ve görüş ayrılıklarını görebiliyoruz. Çünkü devleti senkronize şekilde yönetemiyorsunuz. Henüz bu kurumlarda dahi görüş birliği sağlanamamışken apar topar üretilen yeni verginin amacı nedir? Bu vergiyi, sürekli açık veren ve YEP'inizden de anlaşılacağı üzere açık vermeye devam edecek olan bütçeye can suyu olarak mı topluyorsunuz?
Bu kanun teklifiyle getirilen yüzde 15'lik stopaj aslında şirketlerin kendi kendine uygulayacağı bir stopaj olacakken bu şartlarda şirketin öz sermayesi nasıl güçlenecek? Herkes gibi biz de merak ediyoruz. Anlaşılıyor ki, artık, bir şirketin hisseleri kârla satılırsa kurumlar vergisine tabi ama zararına satılırsa yüzde 15 stopaj alınacak. Yani şirketler dört bir yandan vergi kıskacına alınmış oluyor. Zarardan verginin adı başka bir şeydir; almak devlete, söylemek de bize yakışmaz. Bu kanunla yapmak istediğinizi somutlaştıracak olursak, bir şirket yeni bir yatırım açıklayacaktı veya hisse senetlerinin çok yükseleceğini düşünerek kendi hisselerini aldı, sonrasında bu yatırımı yapamadı ya da ekonomik durumu kötüleşti, hisseleri zarar ettirdiği için de elinden çıkarmak istiyor. Bu durumda, hisse yüksekten alınıp düşük fiyata satıldığı için şirket kâr transferi yapmakla yani hileli işlem yapmakla itham edilecek ve vergilendirme yapılacak. Gerçekten hile yapanlar için planlanan, bu uygulama olabilir ancak güncel ekonomik koşullar içerisinde şirket hiçbir hile amacı gütmeden bunu yapmak zorunda kalıyorsa ne olacak? Hileli işlem ile gerçek işlemi ayırt edebilecek misiniz?
Buradan görüyoruz ki, iktidar, artık, devleti mantıkla değil, niyet okuma yöntemiyle idare etmeye karar vermiş durumda. Peki, niyeti neye göre okuyacaksınız? Belirli siyasi odaklara yakınlık derecesiyle mi?
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemenin ticaret dünyasından gelen talepler doğrultusunda yapıldığı söyleniyor ancak hem Komisyonda konuşan hem de basına demeç veren ticaret erbabına baktığımızda açık bir memnuniyetsizlik görüyoruz. Sivil toplumu, iş dünyasını âdet yerini bulsun diye yalnızca dinlemek yetmez. Doğru anlayıp taleplerini hukuk çerçevesinde yerine getirince kalıcı bir iş başarmış olursunuz. Fakat ne bu maddede ne de kanun teklifinin diğer maddelerinde bunu göremiyoruz.
Örneğin, halka açık şirketlerin kapsamdan çıkarılması talep edilmekteydi. Bu isteğe gerekçe olaraksa yeni vergilendirme rejiminin halka açık şirketler için uygulanmasının adil olmayacağı ve sermaye piyasalarının olumsuz etkileneceği ifade edilmekteydi. Bu talebi uygulamak yerine, konu hakkında tespit yapmak ve karar almak Cumhurbaşkanlığının inisiyatifine bırakılıyor. Ayrıca, yüzde 15'lik vergi oranının sıfıra indirilmesi ya da 2 katına yani yüzde 30'a kadar çıkarabilmenin yetkisi de Cumhurbaşkanlığına veriliyor. Bu oran artırma ve azaltma yetkisi neye göre kullanılacak? Karar alma aşamasında Anayasa'da yer alan "ölçülülük" ilkesi ne derece çalıştırılacak? Bunların cevabını da kanun teklifinde bulamıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Tamamlayın sözlerinizi Sayın Sıdalı.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Kanunlar açık, anlaşılır ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde hazırlanmalı ve herkese eşit şekilde uygulanmalı. Aksi takdirde, hepimizin güç ve yetki aldığı Anayasa'da eşitlik, adalet, ölçülülük ilkesinden taviz verir, ona aykırı işler yapılır. Buna müsaade etmemek hem her Türk vatandaşının hem de bu Meclisin en önemli görevidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)