GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:18
Tarih:19.11.2020

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 9'uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

9'uncu madde 7'nci maddedeki düzenlemenin teknik detaylarını içeriyor. Fakat meselenin teknik boyutundan çok daha önemli olan kısmı, artık "kamu yararı" kavramının Türkiye yasama literatüründen neredeyse çıkarılmış olduğudur. Bu gidişle "kamu yararı" kavramı yakında "bilinmeyen bir kelime" olarak geçecek tutanaklara.

İlgili madde, doğal gazın boru hatlarıyla ulaştırılamadığı bölgelere tankerler vasıtasıyla taşınmasının lisans almaksızın yapılabileceğini öngörüyor. Fakat bu işlem güvenli olarak nasıl yapılacak? Neden lisansa gerek duyulmuyor burada? Ve asıl "kamu yararı" dediğimiz şey, burada yeniden lağvedilmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu maddeyle, doğal gaz firmalarına ait olması gereken maliyetlerin kamuya mal edilmesi sonucu doğacak; hâlbuki bu ilgili maddeler değişmeden önce doğal gaz firmaları iletime ait giderleri kendileri karşılıyordu. Düzenlemenin bu işi yapacak olan şirketlerin de lisans almaları zorunluluğunun olması şartıyla yapılması ancak halk yararına olacaktır ve sanki halkın ekonomik durumu çok iyiymiş gibi bir de bu külfet doğuyor.

Değerli milletvekilleri, kış yine kapımıza dayandı. İnsanlar mevcut faturalarını dahi ödeyemezken şu günlerde "Doğal gazı bu sene açar mıyız, açmaz mıyız? Olmadı, evde üstümüze bir battaniye daha atar, otururuz." diye düşüncelerle boğuşuyor. Her ne kadar, güvenilirliği artık kalmamışsa da TÜİK bile eylül ayı raporunda dedi ki: "Doğal gaz geçen seneye göre yüzde 34,7 oranında, elektrik yüzde 32,3 oranında artış gösterdi." Yani zaten mevcut hâliyle evde doğal gazı açmak, elektrikli soba kullanmak ipten bir köprüyü geçmek gibiyken hâlâ kamu yararını değil de şirketlerin yararını gözetecek düzenlemelere gidilmesinin akılla, mantıkla izah edilecek bir yanı yok. İzahın tek bir yönü var, o da Hükûmet, halka değil, kendine, yandaşlara çalışıyor.

Bizler "Yoksulluk, ekonomik sıkıntılar almış başını gidiyor." derken farazi konuşmuyoruz. Çarşıya, pazara bir gidin, saraylarınızdan biraz çıkıp yurttaşlarla sohbet edin. Daha önce esnafa sorunca "Buna da şükür." diyorlardı ama artık "Buna da şükür." diyecekleri bir şey kalmadı. Kimin ağzını açsak "Geçinemiyoruz, eve ekmek götüremiyoruz." diye bas bas feryat ediyor. Domates tezgâhta 8 lira, patlıcan 10 lira, kış meyvesi ama mandalina 6 lira. İşsizlik zaten almış başını gidiyor. DİSK-AR 12 Ekimde bir rapor açıkladı ve "Geniş tanımlı işsiz sayısı 9,8 milyona yükseldi." dedi. İstihdam oranı ise yüzde 43,5'e gerilemiş ve bir yılda 1 milyon 254 bin kişi istihdam dışı kalmış durumda. Bırakın mevcut maaşıyla geçinmeyi, insanlar elindeki işi her geçen gün kaybediyor, işsizler iş bulamamaya devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, seçimden birkaç ay öncesine kadar meydanlarda sizlerin dile getirdiği şey 3Y'ydi, "Yoksulluğu, yolsuzluğu ve yalanı bitireceğiz." "Ekonomide sıçrama yaratacağız." naralarıydı. Ekonomide bir sıçrama oldu, evet; dolar ve euro sıçradı, dolar 9 lirayı, euro 10 lirayı gördü. 3Y'nin durumu ise içler acısı; yolsuzluk, yoksulluk, yalan ortada. Fakat ne oluyorsa, seçim meydanlarındaki sözlerinizi Meclis çatısının altına girdiğiniz anda unutuyorsunuz, cebe ne kadar iner hesabı yapılıyor. Sonra da millete "Abartıyorsunuz, bir keyif çayı iç." diyorsunuz. "'Eve ekmek götüremiyorum.' demeyin diye askıya ekmek bırakıyoruz." diyorsunuz. Bu işin muhataplarından ve sorumlularından sadece birisi olan Bakan halkın karşısında tek bir hesap vermeden istifa edip çekip gitti. Cebini dolduran doldurdu, halk yine yoksul, yine aç.

Değerli milletvekilleri, mevsimlik işçilerin işi bitti, geri döndü; inşaat işçileri "Kışın karda kışta yevmiye başı haftada bir gün iş bulursam iyidir." diye dua ediyor; genç nüfus işsizlikten intihara meyletmiş durumda. Pandemi küçük esnafı kırdı geçirdi zaten. Biraz el insaf! Geceleri başınızı yastığa koyduğunuzda biraz "Biz bu memleketin insanına ne yaptık?" diye bir düşünün. Aç ve açıkta milyonlarca insan sizin insafınıza kalmış durumda. Bir hadis var, hepiniz çok iyi biliyorsunuz "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." diye. Milyonlar aç yatarken siz saraylarda zevküsefa sürüyorsunuz. Siz bu milletten değilsiniz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)