GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:18
Tarih:19.11.2020

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddede BOTAŞ, Eti Maden gibi sermayesi yüzde 100 kamunun olan kurumların yurt dışındaki şirketlerinin kapatılıp birtakım muafiyetler eşliğinde yurt içine çekilmesi planlanıyor. Nedir bu muafiyetler? Hem yurt dışından yurt içine gelirken sermaye transferinde mali yükümlülükler kaldırılıyor hem de bu şirketlerin vergi cenneti off-shore adalarındaki gibi esnek çalışabilmesi için denetim mevzuatları askıya alınıyor. Peki, yurt dışı şirketlerinin yurt içine çekilmesine neden ihtiyaç duyuluyor? Türkiyeli kamu şirketleri artık yaptırımlar nedeniyle yurt dışında iş yapamaz hâle mi geldi? Türkiye'nin siyasi ve ticari prestijinin sıfırlandığının itirafı mı bu? Öncelikle bunun yanıtının verilmesi gerekiyor.

Bu şirketlerin yurt dışındaki faaliyetlerinde şeffaflıktan son derece uzak olduğu ve şaibeli işlemlere karıştığı konusunda ciddi iddialar vardı. Harcamaların ve ticari kararların doğru yapılıp yapılmadığı hep izaha muhtaç oldu. Eti Madenin yurt dışı şirketlerinin yönetici kadrolarına ne kadar maaş ödendiği defalarca soruldu ancak Bakanlık buna yanıt vermedi. Şirketler, OECD'nin kara listeye aldığı Jersey gibi Avrupa'da bir adada, şirket vergisi almayan ve para aklamayla özdeşleşen yerlerde kuruldu. Neden? Şimdi, bu şirketler kapatılıp yurt içinde yeni şirketler kurulacaksa eğer, öncelikle bu yurt dışı şirketlerinde yapılanlarla ilgili hesap verilmesi gerekir. Ama buna niyet olmadığı gibi, belli ki şimdi yeni kurulacak şirketlerin de aynı denetimsizlikle hareket etmesi murat ediliyor.

İhalelerin şeffaf, rekabet kurallarına ve en önemlisi kamu kaynaklarını koruyacak biçimde yürütülmesinin teminatı olan Kamu İhale Kanunu'yla baştan beri uzlaşamadınız. Yüzlerce kez değiştirildi bu kanun. 2002 yılında keyfîlik, rüşvet, yolsuzluk, eş dost, akraba kayırmayı önlemek amacıyla kurulan barikatların çoğu kaldırıldı ve maalesef 2002 öncesine dönüldü yani kanun sürekli esnetildi. Buradaysa kanun bu şirketler için açık açık ortadan kaldırılıyor. Şunun yanıtını açıkça öğrenmek istiyoruz: Şimdi, siz milyarlarca liralık doğal gaz ticaretini Kamu İhale Kanunu denetimi dışına mı çıkaracaksınız? Siz "Her şeye Cumhurbaşkanı karar verecek, kendisi kanunlardan evladır." mı diyorsunuz? Gerçekten bu soruların cevabını bekliyoruz.

Yine, bu kanun teklifinin içinde bulunan madencilik alanında da yıllardır işçiler direnişte. Ama son olarak Uyar Madencilikte, Ermenek'te ve diğer redevanslı madenlerde çalışan işçiler gasbedilen hakları için, ödenmeyen tazminatları için Ankara'ya yürüyüşe geçtiler biliyorsunuz. Bir aydır onca baskı ve engellemeye rağmen mücadeleden vazgeçmediler.

Hatırlarsınız, temmuz ayında burada, Soma'daki bazı ocaklarda çalışan işçilerin işveren şirketler tarafından ödenmeyen kıdem tazminatlarının Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından ödenmesine ilişkin bir düzenleme yapılmıştı. "Bu şirketler yıllardır işçilerin kıdem tazminatını ödemezken nasıl oluyor da hâlâ işletme hakkı alabiliyorlar?" diye sormuştuk o zaman. Ve "Madem bu düzenleme yapılacak, o zaman gelin, eşitlik ilkesi uyarınca bütün madenler için bu düzenleme yapılsın ve madencilerin haklarını verelim." demiştik. Bunu yapmadınız, işi zora soktunuz, yine şirketleri kayırdınız ama madencilerin haklı direnişine kayıtsız kalamadınız. Bir madencinin dediği gibi "Direniş oyunu bozdu." ve işçilere bir söz verildi, şimdi sadece madenciler değil, tüm kamuoyu bu sözün tutulmasını bekliyor.

Ancak madenlerde çalışanların sorunları bununla bitmiyor, bu alanda sendikal örgütlenmeye karşı patronlar açıkça savaş ilan etmiş durumdalar. Mesela, Milas'ta benim de ziyaret ettiğim de Çınartaş AŞ'ye ait maden ocağı ve torbalama tesisinde çalışan nakliyat işçileri kötü çalışma koşullarını dile getirdikleri ve sendikalaştıkları için kod 29'la işten atıldılar. Kod 29 ne der arkadaşlar? "Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadığı hâlde çalışanın iş akdi feshedilir." Peki, ahlak ve iyi niyet kuralı nedir? Fazla çalıştırıp bunun ücretini ödememek, kıdem tazminatlarının üzerine yatmak, sendikalı oldu diye işten çıkarmaktır asıl ahlak ve iyi niyet kuralına uymamak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bu haksız uygulamalara karşı altı aydır direnen Milaslı işçileri de buradan selamlıyorum.

Son olarak, torbanın 13'üncü maddesine dikkat çekmek istiyorum, özellikle çevre örgütleri çok teyakkuz hâlinde burada. Gerçekten, arkadaşlar, lastikler biyokütle değildir ve yenilenebilir enerji de değildir, çöpler de değildir. Allah aşkına, bir lastik yakın, yanında durabiliyor musunuz, göreceksiniz bunu. Şimdi, 2016'da yapılan yanlıştan geri dönülmeli ve plastik içeren belediye çöplerine ve lastiklere biyokütle muamelesi yapılmamalı. Ankara'da Mamak ve Gölbaşı'na kurulacak olan lastik santrallerine dört ay içerisinde, bu kadar kısa bir süre içerisinde ÇED raporu alındı ve 2020'de başvurmuş ne hazindir ki 5 şirket daha var. Anlıyoruz, bunlara verdiğiniz sözler var ama özellikle ben Sayın Elitaş'a da söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Son cümlemi tamamlayabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Gelin, bu 13'üncü maddede LES'lerin -lastik enerji santrallerinin- ve çöp enerji santrallerinin yolunu tamamen kapatacak bir düzenleme yapalım.

Sayın Elitaş, bunun vebali size ama sevabı da size olabilir eğer gerçekten bu düzenlemeye "Evet." derseniz. Ankara'yı, aynı zamanda Türkiye'yi zehir içerisinde bırakacak bu düzenlemeden vazgeçerseniz gerçekten halkı, çevre örgütlerini ve hepimizi memnun edersiniz. Sevabı da sizin olsun, gerçekten bizim için önemli değil; önemli olan bu ülkenin temiz havası, doğası ve geleceği.

Saygılar sunarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)