GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:19
Tarih:24.11.2020

MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, salonun büyük kısmı boş. Salonda oturan herkesinse yüzünde maskesi var çünkü ülke salgınla uğraşıyor. Hem de öyle böyle bir salgınla uğraşmıyor, her gün yeni vakalar çıkıyor ve vakaların sayısı insanları şaşkınlığa düşürecek kadar yayılıyor.

Dün ve daha önceki günlerde, aslında bu vakaların sayısına ilişkin İstanbul'da ilginç açıklamalar oldu. İzmir'de Ege Üniversitesi Hastanesi bütün servislerini kapattı ve kendisini salgın hastanesine çevirdi, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi acil hariç bütün ameliyatlarını iptal etti ve İstanbul'da Cerrahpaşa Üniversitesi ameliyat koridorunu pandemi servisine çevirdi ve dekanın çağrısı şu: "Umarım yatağımız yeter." ve söylediği de şu: "Yatak sayısı doldu." ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı çıkıp bir açıklama yaptı 23 Kasımda, dedi ki: "Ölenlerin 250'si salgın nedeniyle öldü." Aynı gün Sağlık Bakanı Türkiye çapında 139'u açıkladı. 22 Kasımda İBB Mezarlıklar Dairesi "Salgından 186 kişi öldü." dedi. Sağlık Bakanı "Ülke çapında 139." dedi. Ve dün sadece İstanbul'da Covid'den ölen 201 kişi var, Sağlık Bakanı "Ülke çapında 153." dedi. Bu Sağlık Bakanını aslında takdir etmek lazım çünkü şöyle bir özelliği de var: Halkı kandırıyor, sonra çıkıyor, "Yaptım ama niye yaptım, bir sorun." diyerek kendi yalanını söylüyor. "Vatanın iyiliği için ben size gerçekleri söylemedim." diyor. Bununla yetinmiyor, 9 liralık kiti 60 liraya alıyor, "Ama idare edeceğiz, bunu çözeceğiz." diyor. Bununla da yetinmiyor "Hastaneler, özel hastaneler 250 lirayı aşmayacak." diyor, kendi hastanesinin faturaları geliyor. "Ya, bundan sonra olmayacak." diyor. Bu rakamlar ve bu açıklamalardan sonra Sağlık Bakanına bir tek şey düşüyor: İstifa etmeli. (AK PARTİ sıralarından "Allah Allah!" sesi) Ama biliyoruz ki iktidarda istifa yok, onun affedilmesi gerekiyor. Affetmek için de yüce mercinin karar vermesi gerekiyor, başka şansınız yok! Ülke salgınla kırılıyor ama ülke sadece hastalıkla kırılmıyor. İstanbul'da bütün yoksul mahalleler kırmızı çizgiyle anılıyor, herkes hastalıktan korunmak ya da hastalarını iyileştirmek için çabalıyor. Devlet hastanelerinin tamamı kapalı, devlet hastanelerinin önünde 250'den 500 kişiye kadar test kuyruğu var çünkü yoksul halk özel hastanelere gidemiyor. Bizim hepimizin tuzu kuru, tamamımızın. Meclisin polikliniği bize her gün test yapabiliyor. Meclise yaptıramıyorsak özel hastaneye gidiyoruz, istediğimiz tedaviyi yaptırabiliyoruz. Sadece biz mi? Salgında zenginlere de bir şey olmuyor, ölenlerin hepsi yoksul ve Meclis bu salgınla uğraşacağına, Meclis ülkeyi kasıp kavuran bu salgını aşacağına, bunun için tedbirler alacağına maden baronlarına, enerji baronlarına daha fazla rant yaratmak için uğraşıyor ama insanlar ölüyor. Yapacak birtakım şeyler var, basit işler: Özel hastaneleri kamulaştırın ve halkın kullanımına açın; zorunlu hizmetler hariç işçileri izne çıkarın, ücretli izne çıkarın; batan esnafa destek verin, kira ödemelerini durdurun, patronların değil küçük esnafın vergilerini iptal edin ama bunları siz yapmazsınız. Ben bunu defalarca söyledim, bu Meclis yapamaz. Peki, ne yapmak gerekiyor? Yoksullar ne yapacak, işçiler ne yapacak? Ya sefalete, işsizliğe razı gelip ölümü bekleyecek ya da itiraz edecek. Peki, itirazı nasıl yapacak? Basit yöntemleri var, bugün birini gördük, bundan bir hafta önce bir başkasını da gördük. Maden işçileri önlerine dikilen polis barikatının, jandarma barikatının karşısına çıktı, direndi ve hakkını sökerek aldı, bugün metal işçileri aynısını yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, buyurun.

MUSA PİROĞLU (Devamla) - Hakkını aramak için, işten çıkarılmalarını protesto için yürüyüş yapmaya kalktılar ve polis bütün gaddarlığıyla, bütün hırçınlığıyla -hani Grup Başkan Vekiliniz diyor ya "Anlam veremiyorum." diye- o anlam verilmeyen hırçınlığıyla 99 işçiyi döverek gözaltına aldı. Peki, ne oldu? Bütün fabrikalar ayağa kalktı, bütün metal fabrikalarında direniş başladı. İşçiler bırakılacak, o işçiler hakkını da alacak. Ben, buradan halka bir kere daha sesleniyorum: Bu Meclisten umut beklemek yerine, ölümü ve yoksulluğu beklemek yerine maden işçisinin yaptığını yapın, metal işçisinin yaptığını yapın; birleşerek, direnerek, öfkelenerek ayağa kalkın. Bu iktidar yıkılmadan, bu iktidar süpürülmeden yoksulun hakkını alma şansı yok. Süpürmek için güçleri birleştirmek, ayağa kalkmak ve direnmek zorundayız. (HDP sıralarından alkışlar)