| Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 24.11.2020 |
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, 238 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 28'inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Gün geçtikçe artan enerji ihtiyacı, geleneksel enerji kaynaklarında tükenme tehlikesi korkusu, yüksek fiyatlar ve bunlardan dolayı doğan dış devletlere karşı bağımlılıktan çekinme gibi nedenlerden dolayı devletler yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yönelmişlerdir ve bunları genişletmişlerdir, kullanma alanlarını artırmışlardır. Jeotermal enerji kaynakları, bu kaynaklara sahip olan devletlerin yöneldikleri en önemli yenilenebilir enerjidir. Söz konusu jeotermal enerji kaynakları, elektrik üretiminde, ısıtmada ve sıcak su ihtiyacının karşılanmasında kullanıldığı gibi, tarım ve turizm gibi çeşitli alanlardaki enerji ihtiyacını karşılama gücüne de sahiptir.
Ülke enerji ihtiyacımız yılda 68 milyar dolar kadar bütçeye yük getirmektedir. Kişi başı emisyon verimliliği yıllar bazında incelendiğinde emisyon oranları OECD genelinde düşerken Türkiye'de emisyon artmaktadır. Ayrıca fosil yakıtlarının atmosfere getirdiği karbondioksit yüklenmesi, sera gazları da bir sorundur. Enerji maliyetini azaltmak bütçe yükünü azaltacaktır. Ayrıca sera gazlarının salınımını azaltan rüzgâr, hidroelektrik, güneş enerjisi gibi kaynakların yanında jeotermal elektrik kaynakları da önemli bir alternatiftir.
Ülkemiz dünyanın 4'üncü büyük jeotermal enerji santral gücüne sahiptir. Azalan sera gazları küresel ısınmanın önüne geçecektir. Atık akışkanların kuyulara reenjekte edilmesi, ağır metaller, bor, kadmiyum, kurşun, hidrojen, sülfür, metanın çevreye verilmemesi toprak, hava ve suyu da kirlenmekten koruyacaktır.
Jeotermal enerji santrallerinin kurulma alanları tarım arazisi olmamalıdır. Enerji elde edeceğiz derken toprak, su ve havayı kirletmemeliyiz, onların korunması lazım. Çevre sağlığı ve verimli tarımsal üretim için bu şarttır. Jeotermal kuyuların otuz ile elli yıl arasında bir ömrü vardır. Kullanılan akışkanlar reenjekte edilirse bu ömür biraz daha uzamaktadır. Bu kuyular ülkenin millî varlıklarıdır, burada herkesin hakkı vardır. Kuyu işleten elbette kâr edecektir ancak belli kriterlerle hazırlanmış mevzuat ve ücretlemeyle girişimci yatırıma geçmektedir. Jeotermal elektrik santrallerinin olduğu bölgelerde çiftçiler, yetiştirdikleri ürünlerde verim düşüklüğünden şikâyetçidirler. Jeotermal elektrik santralleri yatırımcısı, belli bir maliyetle kazancı göze almaktadır ve bunu alarak işe başlamaktadır. Ülkenin jeotermal elektrik santrali ihtiyacı olduğuna göre amaç jeotermal elektrik santrali yapılmaması değil, çevreye zarar vermeden üretime devam etmesidir. Yatırımcıda gelişebilecek aşırı kâr güdüsü gayrimeşru yollara sapmasına yol açabilir, çevreye oluşturabilecek olumsuzluklar dikkatten kaçabilir.
Yasa teklifinin ilk hâlindeki en az cezanın 100 bin Türk lirası olması ve ikinci kez suistimalden sonra ruhsat iptali daha uygun gibi gözükmektedir. Burada, millî zarar sadece kaçak kullanılan suya göre hesaplanmıştır, oysa limitlerin üzerinde veya uygunsuz akışkanlar dışarıya bırakılıyorsa bunun da dikkate alınarak ceza hesabının yapılması gerekirdi. Genel olarak cezanın, cezalandırmanın amacı, daha önceden suç işlemiş olan bireylerin yeniden suç işlemelerini engellemek ve suç işleme eğiliminde olan bireyleri bu davranışı gerçekleştirmelerinden caydırmaktır. Bu yaklaşım, cezalandırmanın önde gelen temel amacının caydırıcılık olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, herhangi bir ülkede suç için öngörülen cezaların caydırıcı olmaması veya caydırıcılığını yitirmesi, ceza ve cezalandırma politikalarının yetersizliğine ilişkin önemli bir tartışmayı da beraberinde getirecektir.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)