GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:20
Tarih:25.11.2020

MURAT SARISAÇ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 40'ıncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinde yapılan değişikliklere bakıldığında enerji piyasasını yeniden düzenleyen bir kanun niteliği taşıdığı anlaşılıyor. Tabii, kanun teklifinde AKP'nin neoliberal ruhu hemen kendini gösteriyor çünkü bu kanun teklifi enerji ve maden şirketlerine imtiyaz, doğanın talanı ve halka yüksek faturalar anlamına gelmektedir, dolayısıyla siyasi iktidar burada topluma acı bir reçete daha sunmak durumunda. Bugün yenilenebilir enerjiler ihmal edilirken doğayı tahrip eden baraj ve HES yapımları tam hız ilerliyor. Peki, ne pahasına? Onlarca uygarlığa beşiklik eden on iki bin yıllık Hasankeyf'i yok etme pahasına. Çünkü AKP'nin gözünde doğal güzelliklerimizin, anıtsal mekânlarımızın ve kültürel değerlerimizin bir kuruşluk bile değeri yok. Bu sebeple, coğrafyamızda güvenlik amaçlı yakılan ormanlar, şirketlere peşkeş çekilen ekoloji, kayyumlarla gasbedilen bir irademiz de söz konusu. Mesela, Van'da 4 baraj ve 6 tane HES olmasına rağmen 3 tane daha yapılmak isteniyor ve Zilan Çatak'ta da yine HES inşaatları devam etmekte ama bu da yetmiyor. Özellikle Zilan Deresi'ndeki HES barajıyla ilgili Danıştayın durdurma kararı olmasına rağmen hukuksuz bir şekilde Zilan'daki baraj da hâlâ devam ediyor. Ben bir Vanlı olarak şunu belirteyim: Bu yapılmak istenen barajlarda ve HES'lerde, tarihsel ve kültürel hafızamızın yok edilmesi ve coğrafyamızın tahrip edilmesi dışında olumlu denilebilecek tek bir durum şu an söz konusu değil. Artan HES ve barajlar, bölgede yaşayan insanlara da herhangi bir ekonomik fayda sağlamadığı gibi tam aksine oradaki tarihsel güzellikler ve zenginlikler de yok edildiği için yoksul olan halkın daha da yoksullaşmasına sebep oluyor. Bu sebeplerden dolayı, biz, Zilan'da yapılmak istenen HES'lere yani yapılmak istenen talan anlayışına karşı çıkıyoruz. Karşı çıkıyoruz çünkü Zilan Deresi, tarihsel ve kültürel anlamı, geniş coğrafyası ve doğal güzellikleriyle Kürt halkının belleğidir. Yine, aynı şekilde, Zilan, 1930 yılında 15 bin Kürt'ün katledildiği anıtsal bir mekândır yani bugün bile mezar taşları ve insan kemikleri hâlâ o bölgede bulunuyor. Bundan dolayı da orada HES'ler değil aslında bir hafıza mekânı oluşturulması gerekiyor. Dolayısıyla, HES yapımından vazgeçilmesi çağrımızı yineliyoruz, çağrımız da bellidir. Zilan Deresi'nde yüzleşme ve hafıza mekânı kurulması için kanun teklifimiz de şu an hazırdır. Bu kanun teklifinin kabul edilmesini bütün Van halkı şu an bekliyor.

Evet, değerli arkadaşlar, aslında, ben, gündemden dolayı, bu konuşmamda yine hem Van'da, Şırnak'ta hem de Hakkâri'de insanları töhmet altında bırakan, hırsızlıkla suçlayan ve potansiyel suçlu olarak gören bir ucube anlayışı dile getirmek istiyordum ama şimdi, Sayın Özlem Zengin'in -ki umarım duyuyordur- Sayın Hasan Vekilimizin "Bizim parti üyelerimiz kaçırılıyor, tehdit ediliyor." demesine şaşırmasından dolayı birkaç tane olayı hatırlatmak istiyorum ki, ben Sayın Özlem Zengin'in hem bir anne olarak hem bir kadın olarak da samimiyetine gerçekten güveniyorum ve bu sayacağım olayları, şimdi belki sadece isim olarak dile getireceğim zamanım yetmediği için ama Sayın Özlem Zengin'e bu konuların hepsini özellikle ayrıntılı bir şekilde getireceğim. Eğer gerçekten orada hâlâ inanmıyorsa ve bunu devam ettirmek istiyorsa da bir şey demeyeceğim ama dediğim gibi, bir anne ve kadın olduğu için de bunların üzerinde duracağına inanıyorum.

Mesela, bu örneklerden bir tanesi Hediye Ataman. Kasım 2016'da Erciş'te evine bir baskın yapıldı ve tek ceset Hediye Ataman'ın cesedi oldu. Sonrasında, polisler, vücudunda kurşun izi olmadığı için beraat ettiler. Onun yerine eşi yargılandı ve eşi bugün müebbetle yargılanıyor. Yine, aynı şekilde Remziye Bor, yedi buçuk aylık hamileyken aynı şekilde evine "PKK'liler var." diye baskın yapıldı. Yaralı olarak kurtuldu ama yirmi sekiz gün yoğun bakımda kaldıktan sonra bebeği sezaryenle alındı ve yirmi sekiz günün sonunda yaşamını yitirdi. Bugün de hâlâ bununla ilgili tek bir yargılanmış kişi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MURAT SARISAÇ (Devamla) - Hemen bitiriyorum Başkan.

Aynı şekilde, yine bahsettiğimizde, özellikle "Bizim yöneticilerimiz, PM üyelerimiz kaçırılıyor." diyoruz ya, inanmıyorsunuz. Evet, gerçekten bence de bu tür olaylara inanmamak en insani duygulardan bir tanesidir. Neden insani bir duygu? Şunu anlamalısınız: Orada bizim başımıza gelen şeyler yani Kürtlerin başına gelen şeyler insanın hayal edemeyeceği, aklına getirmeyeceği durumlardır. Yani siz şurada insanın helikopterden atıldığını hayal edebilir misiniz? Edemezsiniz. Ya da sınırda ister İran vursun, ister Türkiye Cumhuriyeti askerleri vursun, bir şekilde soruşturma açılmamasına inanabilir misiniz? İnanamazsınız. Bu yüzden, dediğim gibi, bunları her gün daha fazla ve ayrıntılı bir şekilde buraya getirip özellikle Özlem Hanım'a teslim edeceğim ve artık ben bu durumu Özlem Hanım'ın vicdanına bırakmış olacağım.

Son olarak da Başkanım, buradan Selahattin Demirtaş'ı, Figen Yüksekdağ'ı ve bütün yoldaşlarımızı yani bugün barış ve demokrasi için rehin tutulan bütün yoldaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)