| Konu: | Dünya Engelliler Günü'ne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 01.12.2020 |
MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla söz istedim.
Bu hafta engelliler gündeme gelecek. Bu kürsüye 3 Aralıkta çıkan herkes muhtemelen engellileri selamlayacak, basında engellilere dair programlar yapılacak, gazetelerde haberleri yapılacak ve 4 Aralık gelecek engelliler yine eski yerine, engelli dünyasına terk edilecek.
Dün "Ne konuşulur." diye bir araştırma yaparken fark ettim ki geçen sene yaptığım konuşmanın aynısını yapsam, kelime değiştirmeye gerek kalmayacak. Çünkü bu 3 Aralıkta da gördük ki devlet ve toplum engellilik konusunda bir milim yol almamış durumda. Laf dışında pratiğe yönelik, çözüme yönelik hiçbir şey yapılmamış; ne devlet yapmış ne belediyeler yol almış ne de toplum.
Gazeteler ve televizyonlar ısrarla birtakım haberleri yapıyorlar. SMA'lı hastalar, SMA'lı çocukların aileleri geçtiğimiz gün Bakanlığın önünde eylem yaptılar. Bakanlığın önünde bir polis, eylem sırasında aileleri demagoji yapmakla suçladı. Bir ailenin çocuğu öldü. SMA'lı çocuklar ölüyor ama SMA konusunda hiçbir adım atılmamaya devam ediyor ve devletin bakışı demagojiden başka bir şey değil. Gazetelere yansıdı, toplumun bakışına dair somut bir iki örnek verelim: Antalya'da zihinsel engelli 2 çocuk, ailesiyle beraber yaşadıkları siteden atılmak isteniyor. Çünkü gürültü yapmakla suçlanıyorlar. Bütün apartman toplanmış, bu 2 zihinsel engelli çocuğu yaşadığı evden atmak istiyor. Toplumun engellilere olan vicdanı, sevgisi ve yüce gönüllülüğü burada bitiyor.
Yine, aynı şekilde zihinsel engelli bir çocuğu, ellerini bağlamış bir anne doktora götürüyor. Zihinsel engelli çocuklar ne yazık ki engelli dünyasının en ötekileştirilmiş unsurlarını oluşturuyor ve devlet bunların tamamını sahipsiz bırakmaya devam ediyor.
Engelli konusunda yapılanlarla çok övünülüyor, ben yapılmayanları sıralayacağım. Bütçenin sadece 1,7'si engellilere ayrılıyor. Bu 1,7'nin içinde Sosyal Güvenlik Kurumunun engellilikle ilgili müdürlüklerinin bütçesi, maluliyet bütçesi, hepsi dâhil... Engellilerin istihdam sorunu olduğu gibi devam ediyor, hiçbir adım atılmıyor. Tam tersine, kamuda çalışan 2 bine yakın engelli kanun hükmünde kararnameyle işinden atıldı ve ortaya bırakılmış durumda; nasıl yaşayacağını kimse düşünmüyor.
EKPSS diye bir sınav var. Kadro ataması yapılmıyor, "Kadro dolu." deniyor. Örneğin, engelli sağlıkçılardan üç yıldır bir kişi atanmıyor. Pandemi geldi, rehabilitasyon kursları kapatılıyor, oradaki öğretmenin ne yapacağına dair hiç kimse bir kafa yormuyor. Engelli çocukların okullara erişimi ne yazık ki imkânsız hâle gelmiş durumda ve Hükûmet, iktidar erişimle ilgili düzenlemeleri sonu belli olmayan bir tarihe ertelemeye devam ediyor.
Engelliler, sadece verilmeyen haklarını talep etmekle uğraşmıyor, kazanılmış haklarını korumak için de mücadele etmek zorunda kalıyor. Devlet Demiryolları, hızlı trende engellilerin ulaşım hakkını iptal etti ve engelliler bu ücretsiz ulaşım hakkını alabilmek için ciddi mücadele etmek zorunda kaldılar ve öyle aldılar.
İktidar, sadece bunlarla da yetinmiyor, SUT diye bir uygulaması var; engellilerin alım yapması lazım -ben engelliyim, tekerlekli sandalyedeyim- bir tekerlekli sandalyenin şu andaki fiyatı 5.000 ile 15.000 lira arasında değişiyor, iktidarın verdiği 500 ile 1.200 lira arasında. Engelli, bir minder kullanıyor, 50 lira para veriliyor. Bu yüzden SUT -bir sürü sıkıntıyla beraber- engellilerin sorununa hiçbir çözüm olmamış.
Ben buradan açık çağrı yapıyorum: Çarşamba ve perşembe günü -perşembe günü Meclis açık olursa- buraya çıkıp engelliler hakkında iyi niyet belirten herkes temel bir şeyi özel olarak vurgulasın, somut, basit bir öneri versin ve bu Meclis, engelliler konusunda bir tane adım atsın; tek bir tane adım atsın, ondan sonra buraya çıkan herkes engelliler hakkında istediği sevgi gösterisinde bulunabilir. Eğer bunu yapmayacaksa bu Meclis, bu Mecliste kimse bu kürsüye çıkıp engellilere şefkat gösterilerinde bulunmasın. Engellilerin şefkate ihtiyacı yok, engellilerin yüce gönüllüğe ihtiyacı yok, engellilerin hayatlarını sürdürmeye ihtiyacı var, hayatlarını sürdürecek koşulların yaratılmasına ihtiyacı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Piroğlu.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Şimdi, engelliler konusunda ikinci bir nokta şu: Ergin Aktaş, Abdullah Turan, Serdar Yıldırım; bunlar engelli, hapishanedeler, Metris R Tipi Cezaevinde yatıyorlar. Bunlardan birisi boyundan aşağı felçli, birisi belden aşağı felçli, birisinin kolu yok, yıllardır yatıyorlar. Bu hastaların, tutsakların serbest bırakılması için ATK raporları var, reddediliyor, "Kaçma şüphesi var." deniyor. Boyundan aşağısı tutmayan, belden aşağısı tutmayan tutsaklar için "Kaçma şüphesi var." deniyor ve daha kötüsü, bir şey daha yapılıyor; devlet bu engelli tutsakları 2'nci kez cezalandırıyor. Engelli koğuşuna koymuş 3'ünü ve beklenti şu: "3'ünüz birbirinize bakın." Rehabilitasyon yok, yardımcı yok, hiçbir şey yok ve arkadaşlarından ayırarak onları daha zor bir duruma düşürüyorlar. Bu uygulamalardan vazgeçmek lazım. (HDP sıralarından alkışlar)