GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:22
Tarih:02.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına görüşlerimizi ifade etmek için huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, bildiğiniz gibi torba kanun teklifleriyle asli yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama sistematiği bozulmakta, anlaşılması zor ve karmaşık düzenlemeler içermesinden dolayı da yasama süreci zaafa uğratılmaktadır. Zira torba kanun teklifleriyle getirilen metinler, son derece karmaşık ve içerdiği konular da birbirleriyle bağlantısızdır. Teklif metinlerinde yoğun bir şekilde teknik nüanslarla değişiklik yapılması hedeflenmektedir. Torba kanun metinlerinde farklı yorumlanmaya son derece müsait, muğlak ifadeler kullanılmaktadır. Hâl böyle olunca Türkiye Büyük Millet Meclisinin anlaşılabilir ve sonuçları öngörülebilir kanun yapma kapasitesi sınırlı hâle gelmektedir. Artık sıradan hâle gelen tüm bu olumsuzluklar bir kenarda dururken iktidar, yeni bir torba kanun teklifiyle karşımızdadır.

Söz konusu kanun teklifi Türkiye Çevre Ajansının kurulması; elektrikli skuterlerden alınacak işgal harç bedellerinin uygulanması; atık motor yağlarının yönetimi; yerel yönetimler ile Karayolları Genel Müdürlüğüne bisiklet yolları ve şeritleri, bisiklet park istasyonları, elektrikli şarj istasyonları ve gürültü bariyerleri yapma görevi verilmesi; atık su altyapı yönetimlerinin kurulabilmesi gibi birbirine benzer gibi duran lakin oldukça farklı ve teknik konulardan oluşan bir kanun teklifidir.

Sayın milletvekilleri, başlığından da anlaşılacağı gibi bu teklifin getirdiği temel yenilik, Türkiye Çevre Ajansının kurulmasıdır. Teklif metninde Ajansın kuruluş amacı, çevre kirliliğini önlemek ve yeşil alanların korunmasına, iyileştirilmesine ve geliştirilmesine katkı sağlamak; döngüsel ekonomi ve sıfır atık yaklaşımı doğrultusunda kaynak verimliliğini artırmak; ulusal ölçekte depozito yönetim sistemi kurulmasına, işletilmesine, izlenmesine ve denetimine yönelik faaliyetlerde bulunmak olarak ifade edilmektedir. Yani bu ifadelerle teklifin temel amacının depozito yönetim sistemini kuracak ve işletecek bir yapıyı oluşturmak olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekten de Türkiye olarak denizlerimizin, kıyılarımızın, göllerimizin, akarsularımızın, ormanlık alanlarımızın, park ve yeşil alanlarımızın, mahallelerimizin, şehirlerimizin, kısacası tüm çevremizin doğada çözünmeyen inorganik atıklardan korunması konusunda etkin bir depozito yönetim sistemine olan ihtiyacımız açıktır.

Bildiğiniz gibi, bugün ülkemiz iyi işleyen bir depozito yönetim sistemine sahip değildir. Dolayısıyla geri dönüştürülemeyen atıkların düşük bertaraf oranları yüzünden doğal çevrenin zikrettiğimiz bütün unsurları büyük bir kirlilikle boğuşmaktadır. Ayrıca geri dönüştürülebilir atıkların verimli bir şekilde ekonomiye kazandırılamaması sebebiyle ekonomik kaynaklarımız israf edilmektedir. Çünkü Türkiye gelişmiş endüstriyel ülkelere nazaran atık ve depozito yönetim sistemleri konusunda oldukça geç kalmış bir ülkedir.

Ülkemizin daha fazla geç kalmadan atık yönetim sistemiyle entegre bir depozito yönetim sistemine sahip olması sürdürülebilir bir ekonomi ve çevre anlayışı açısından zaruridir. Bu sebeple, kurulması amaçlanan Türkiye Çevre Ajansının böyle bir ihtiyaca cevap verecek bir kurum olmasından İYİ PARTİ olarak memnuniyet duyacağımızın bilinmesini isteriz. Bununla beraber, Türkiye Çevre Ajansının kuruluşunu ve işleyişini düzenleyen bu teklife bakıldığında, Ajansın zikredilen niteliklerine halel getirecek bazı hususiyetlere sahip olduğu görülmektedir. Örneğin, teklifin 3'üncü maddesinde Ajans özel hukuk hükümlerine tabi bir kamu kuruluşu olarak yapılandırılmaktadır. Yani bu kuruluş, devlet geleneğimize, hukuk müktesebatımıza, kamusal teamüllere ve tecrübelere aykırı bir şekilde kurulmak istenmektedir. Bununla da yetinilmemekte, teklifin 28'inci maddesinde göreceğiniz üzere Ajansın mal ve hizmet alımları Kamu İhale Kanunu'ndan muaf tutulmaktadır. Düzenlemenin bu yönüyle âdeta paralel bir bakanlık inşa edeceğini söylememiz herhâlde yanlış olmayacaktır. Zira bu şekilde kurulan bir kurum mevcut iktidar zihniyetinin alametifarikası olan nepotizmin yeni merkezlerinden biri hâline gelecektir. Ayrıca, bu şekilde kurulacak Ajans kamu yönetiminin olmazsa olmazı olan şeffaflık ve hesap verilebilirlikten son derece uzak bir yapı olacaktır.

Muhterem milletvekilleri, teklifin 5'inci maddesinde kurulması amaçlanan Türkiye Çevre Ajansının 7 kişilik yönetim kurulu ile 11 kişilik danışma kurulu üyelerinin üç yıllığına Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından atanacağı öngörülmektedir fakat Çevre ve Şehircilik Bakanının bu kişileri hangi kriterlere göre belirleyeceği belli değildir. Aynı şekilde teklifte görev süresi biten yönetim kurulu veya danışma kurulu üyelerinin yeniden atanıp atanamayacağı, bir üyenin kaç kez görev yapabileceği gibi soruların cevabı yoktur. Bu hâliyle Ajans, akraba ve eş dost kayırmacılığının merkez üslerinden biri hâline gelecektir. Dolayısıyla İYİ PARTİ olarak düzenlemeyi bu hâliyle doğru bulmuyor ve kabul etmiyoruz.

Değerli milletvekilleri, Ajansın gelirlerinin ve bütçesinin açıklandığı 8'inci maddenin (b) bendinde Ajansın her türlü bağış ve yardımları gelir olarak kaydedebileceği ve kullanabileceği ifade edilmektedir. Teklifte sözü edilen her türlü bağış ve yardımın üst sınırı belirtilmemiştir. Ajansın veya Ajans yöneticilerinin iş veya denetim ilişkisinde bulunduğu kişi ve kuruluşlardan bağış alıp alamayacağı konusu belli değildir. Biz İYİ PARTİ olarak Ajansın gelirlerinin ne şekilde ve hangi kriterlere göre oluşturulacağının şüpheye yer bırakmayacak bir nitelikte belirlenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Zira Ajans, alacağı bağışlar dolayısıyla özerkliğini ve kamu yararını sıkıntıya düşürecek faaliyetlerini tam anlamıyla ve kuruluş amacına uygun biçimde yapamayacağı bir yola girebilir endişesi taşımaktayız. Bu durum gelecekte hem çevre ve halk sağlığı hem de kamu yararını ciddi şekilde riske atabilecek sonuçlar doğurabilir.

Sayın milletvekilleri, teklifin 16'ncı maddesiyle Çevre Kanunu'nda değişiklik yapılarak Türkiye Çevre Ajansına denetim yetkisi verilmektedir. Bilinmelidir ki denetim yetkisi kamusal bir yetkidir. Özellikle çevre ve doğa gibi her canlının paydaşı olduğu bir alanda denetim yetkisinin özel hukuk hükümlerine bağlı bir kuruluşa aktarılması doğru değildir. Zira, şimdiye kadar Bakanlığın yetki ve denetiminde yapılan faaliyetlerin yetkinliği ve yeterliliği belirsiz bir yönetim ve danışma kuruluna sahip bu Ajans eliyle yürütülmesi çeşitli suistimallere yol açma riski taşımaktadır.

Muhterem milletvekilleri, daha önce belirttiğimiz gibi Türkiye, depozito yönetimi sistemi kurma ve yönetme konusunda geç kalmış bir ülkedir. Dolayısıyla, Türkiye Çevre Ajansı kurulduktan sonra depozito yönetim sistemi kapsamına girecek olan ürün ve faaliyetlerin hacmi hızla ve uzun süre artacaktır. Bu sebeple, Türkiye Çevre Ajansının hâkimiyetinde olacak olan depozito yönetim sistemi aynı zamanda çok büyük bir kamusal kaynak yaratılması anlamına gelmektedir. Mevcut teklifte ise böylesine büyük bir kaynağa sahip olacak olan Türkiye Çevre Ajansı Kamu İhale Kanunu kapsamının dışında kurgulanmaktadır. Hâlbuki Kamu İhale Kanunu özü itibarıyla kamu kurumlarınca yapılacak ihalelerde saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenilirliği, kamu denetimini ve kaynaklarının verimli kullanılmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Biz, İYİ PARTİ olarak devasa bir kamusal kaynağa sahip olacak olan Ajansın yapacağı mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu kapsamının dışında bırakılmasını doğru bulmuyoruz.

Sayın milletvekilleri, bu teklif bu hâliyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı açısından açık bir şekilde depozito yönetim sistemi ve atık yönetimi konusunda başarısızlığın itirafıdır.

İktidar, yürütme gücünü elinde bulundurduğu son on sekiz yılda etkin, yaygın ve verimli bir depozito yönetim sistemi kuramamıştır. Geçtiğimiz on sekiz yılda Bakanlık bünyesinde kurulamayan bu sistem, şimdi paralel bir bakanlık oluşturularak kurulmak istenmektedir. Üstelik bu paralel bakanlığın da denetimsiz ve keyfî politikalarla idare edilebilir olması amaçlanmaktadır. Bu hususta İYİ PARTİ olarak duruşumuz nettir. Şeffaflığı ve hesap verebilirliği amaçlayan yeni bir nepotizm merkezi yaratacak olan bu teklifi mevcut hâliyle desteklememiz mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, konuşmama son vermeden evvel daha önce Kaz Dağları'nı çöle çeviren altın arama faaliyetlerinde yaşadığımız gibi yeni bir tehditle karşı karşıya kalan Tokat ilimizin Erbaa ilçesiyle ilgili birkaç hususu vurgulamak istiyorum. Türkiye'nin birçok yerinde madencilik faaliyetleriyle ilgilendiği bilinen bir holding, Tokat ilimizin Erbaa ilçesinde bulunan bakır maden sahasında altın madeni bulduğunu kamuoyuna duyurmuştur. Daha sonra söz konusu holding tarafından yapılan açıklamada rezerv miktarının tespitiyle sahanın jeofizik ve jeolojik açıdan analiz edilmesi çalışmalarına başlandığı ifade edilmiştir.

Bildiğiniz gibi, altın madenciliğinde siyanürlü altın arama yaygın bir yöntemdir. Şimdiye kadar, altın arama faaliyetlerinin yapıldığı yerlerde kullanılan siyanürden ötürü ortaya çıkan toprak kirliliği, su kirliliği ve kalıcı doğa tahribatları Erbaalı vatandaşlarımızı haklı olarak endişelendirmektedir. Erbaalılar, Yeşilırmak ve Kelkit Vadileri ile bu vadileri besleyen Sakarat ve Boğalı Yaylalarındaki tarımsal üretimin bu şekilde ciddi bir tehditle karşı karşıya kalacağından endişe duymaktadırlar. Erbaa bölgesinde yapılan tarımsal ve zirai üretim, siyanürle altın arama faaliyetleri sonucunda böyle bir tehditle karşı karşıya kalırsa bölgede yoğun bir göç hareketinin başlaması kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla, Erbaa'da ve köylerinde yaşayan vatandaşlarımız, yaratacağı risk ve tehditlerden ötürü bu faaliyetlere karşı çıkmakta ve çalışmaların durdurulmasını talep etmektedirler. Biz, İYİ PARTİ olarak bu konuda Erbaalı vatandaşlarımızın yanındayız ve onlara elimizden gelen desteği vereceğimizin bilinmesini isteriz. Bu vesileyle, bu kürsüden iktidarı ve devletimizin ilgili kurumlarını, Erbaalı vatandaşlarımızın sesine kulak vermeye ve yeni bir Kaz Dağları felaketi yaşanmaması için harekete geçmeye çağırıyoruz.

Konuşmama son verirken yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)