| Konu: | Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 03.12.2020 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Evet, bir Çevre Ajansından bahsediliyor ama iktidar ne zaman "çevre" dese "doğa" dese biz bir ekolojik yıkımla karşı karşıya kalıyoruz. Kârı yandaş şirketlere olan, zararı ise halka, doğaya ve geleceğe olan bir hukuk anlayışıyla devam ediyor. Mesela, örnek olarak, Tokat Erbaa ve Amasya Taşova'da siyanürle altın arama için bir şirkete izin verildi ve bölge halkı diyor ki: "Biz siyanürle altın araması istemiyoruz. Doğamızın, geleceğimizin, meralarımızın, yaban hayatımızın ve hatta burada yaşama koşullarımızın bile ortadan kaldırıldığı böyle bir izni kabul etmiyoruz." Acaba seslerini duyuyor musunuz? Şimdi, Çevre Ajansı için ne deniyor? Denetim yok. Her zaman olduğu gibi, iktidarın bütün uygulamalarında olduğu gibi denetime kapalı bir mekanizma. Ajansın yöneticilerine 15.000-30.000 lira arasında maaşlar, kamu kaynakları aktarılıyor. Nereden aktarılıyor bunlar? Halkın parasından. Sizin paranız değil, halkın parasından harcıyorsunuz. Ajansın organları nasıl seçilecek? Tabii ki liyakate göre değil; AKP'ye, sermayeye, yandaşlara sadakatine göre seçilecek. Diğer taraftan, diyor ki: Danışma Kurulunda kimler olacak? Üniversiteler, özel sektör, kamu kurumları. Özel sektör ne demek? Yine, yandaş şirketlere çıkar sağlamak için gözettiğiniz bir durum demek. Neden ekoloji örgütleri değil, çevre üzerine çalışan yapılar değil de şirketler? Biz bunun ne olduğunu çok açık olarak biliyoruz.
Bağış müessesinden bahsediyorsunuz. Bağış ne demek? Kayırmacılığın, keyfîliğin, yolsuzluğun önünü açacak bir meseleden bahsediyoruz. Acaba doğa düşmanı sermayedarların bağışlarını da kabul edecek misiniz? Bu bağışlar karşılığında neyin ödününü vereceksiniz?
Diğer bir meselemiz coronavirüs. Evet, sayenizde; gerçekten, sizin sayenizde salgın sürecini en kötü yöneten ülkeler arasındayız. Türk Tabipler Birliği uzun süre dedi ki: "Şeffaf olun, gerçek sayıları açıklayın." Siz onları ihanetle suçladınız. Ne oldu? Dokuz ay sonrasında geldiğiniz nokta, vaka sayılarını birdenbire 30 bine yükseltmek zorunda kaldınız. Ve Tabipler Birliği devam ediyor, diyor ki: "Yetersiz önlem alıyorsunuz, göstermelik önlemlerle bu iş olmaz. Yoğun bakımların ve servislerin yüzde 100'e yakını doldu, artık hasta kabul edebilecek bir durum kalmadı." Batman'da epilepsi hastası ve coronavirüs tedavisi gören 1,5 yaşındaki bebek Sakine Akdağ, sizin sayenizde yoğun bakımda yer bulamadığı için hayatını kaybetti.
Sağlık emekçileri ölüyor ve sesleniyorlar, diyorlar ki: "Ölüyoruz, duyuyor musunuz?" Dün sadece 7 sağlık emekçisi, bugün 4 sağlık emekçisi hayatını kaybetti. Sizin ama bunlara da kulaklarınız kapalı.
Özel hastaneler Covid süreciyle kârlarına kâr katmak için yeni düzenlemeler yapıyorlar. Fiyatlarını yükselttiler, bir gecelik yatış maliyetlerini 5 milyardan 10 milyar civarı fiyatlarla yapıyorlar. Tam bir fırsatçı anlayış -aynı iktidarınızın anlayışı gibi- onlar da süreci kâra, ranta çevirmeye çalışıyorlar. Ve tabip odası diyor ki: "Bütün özel hastaneler, kamu hastaneleri niteliğinde halka ücretsiz hizmet vermelidir." Bir an önce bunun hayata geçirilmesi gerekiyor; KHK'lerle haksız, hukuksuz işten attığınız sağlık emekçilerinin görevlerine iade edilmesi gerekiyor; atama bekleyen sağlık emekçilerinin göreve başlatılması gerekiyor yoksa bu süreçten çıkışımız olmayacak.
Diğer bir alan SMA hastaları. SMA hastalarının yakınları Sağlık Bakanlığının önünde eylem yapmak istedi çünkü tedavilerini de engelliyorsunuz, gen tedavisi sürecini durdurdunuz. Aileler kendi içerisinde bağış toplama kampanyaları yaptı, onları da valilikler yasakladı ve aileler demek istedi ki "Biz ne yapacağız? Bize çözüm üretin." Ama polisiniz engelledi, engellemek de yetmedi "Demagoji yapmayın." dedi ailelere. Şimdi, çocukları için mücadele eden insanlara hangi hakla bu cümleyi kullanıyor bu polis, nereden güç alıyor? Elbette ki sizden güç alıyor.
Diğer bir katliam yeri cezaevleri. Bedri Çakmak; Diyarbakır D Tipi Cezaevinde tutuklu, mide kanseri, kemik erimesi ve bacaklarda damar tıkanıklığı var, 35 kiloya düştü, dikkatinizi çekiyorum, 35 kiloya, fenalaştı, hastaneye kaldırıldı; hastane, raporunda "Cezaevinde kalamaz." dedi ama mahkeme tahliye etmedi. "Reform" dediğiniz bu mu? Cezaevlerinde insanları ölüme mahkûm etmeye devam mı edeceksiniz?
Bir diğer sorun alanı: 20 binden fazla ağız ve diş sağlığı teknikeri atama bekliyor. Sağlık Bakanlığı kılavuzunda atama sayısı kaç? 23. Dalga mı geçiyorsunuz, gerçekten dalga mı geçiyorsunuz? Gençlerin sesini duyun, adil bir kadro verin. Gençler diyor ki "Yüksek puanlarla diplomalı işsizler kervanına katılmak istemiyoruz. Bizim hayatlarımızı karartmayın, gerçek bir kadro, gerçek bir gelecek kurun."
Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)