| Konu: | Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 03.12.2020 |
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu madde Türkiye Çevre Ajansının kuruluşuna dair hükümdür. İlgili diğer hükümlerle birlikte ele aldığımızda, Türkiye Çevre Ajansının kurgulanış biçimine itirazımız bakidir. Teklif metninden çıkardığımız sonuç şudur: Türkiye Çevre Ajansı gibi kapsayıcı görünen bir isim altında esas itibarıyla depozito uygulamasına indirgenmiş bir yapı oluşturulmak isteniyor. Bolca yetkisi olan ama sorumlulukları minimize edilmiş, mali yönden muafiyetler tanınan, donatıldığı denetim yetkisiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına âdeta paralel bir yapı kurulması söz konusudur. Aslında bu Ajansın ne amaçla kurulmak istendiği bir sonraki maddeden açıkça anlaşılıyor. Ajans bir kılıftır, bu Ajans üzerinden depozito yönetim sistemi kurulup birilerine bu sistem işlettirilecektir. Yani bir rant kurgusu yapıldığı açıktır. Ajansa kanunla sunulmak istenen muafiyetler de bu rant kurgusunun en belirgin kanıtı niteliğindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde on sekiz yıldır çevre konusunda uygulanan politikalar sürdürülebilir yaşam ilkesinden uzak, doğal kaynakların korunmasına değil, aksine talanına hizmet eden politikalardır ve sonucunda yaşam kaynaklarımız geri dönülmez biçimde tahrip edilmiş, âdeta yağmalanmıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Maden politikaları bunun kanıtıdır. Hava kirliliğine yol açan bütün tavizler bunun kanıtıdır. İzlenen su politikası bunun bir kanıtıdır. Tarım alanlarını sanayiye açmak, orman alanlarının talanına göz yummak bunun kanıtıdır ve elbette uygulanan atık yönetim politikaları da bunun kanıtıdır. Bakın, Türkiye'nin plastik atık ithalatı son on beş yılda 173 kat artmıştır. Avrupa'dan plastik çöp alımında bugün Türkiye ilk sıradadır. İçinizde "Bunda ne sakınca var, bu çöpler geri dönüşüm için alınıyor ve ekonomiye kazandırılıyor." diyenler olabilir ancak bugüne kadar üretilen plastiklerin sadece yüzde 9'u geri dönüştürülmüş durumdadır. Yani atık ithalatı asla geri dönüşüme eşit değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüde aktarmaya çalıştığım bütün yanlışların faturasını en ağır biçimde ödeyen şehirlerden biri seçim bölgem Samsun'dur. Ülkemizin en değerli ovalarından biri olan, tarımsal sit alanı kapsamındaki Çarşamba Ovası'nın orta yerine santral inşa edildi. Tarım arazisi niteliğindeki 181 dönümlük arsa üzerinde bu tesis, günde 630 ton ağaç, kabuk, sap yakacak, 38 ton kül çıkartacak, 1.500 metreküp yer altı suyunu tüketecek. Yakma işlemi esnasında, kömürle çalışan termik santrallerden yüzde 150 daha fazla azot oksit, yüzde 190 daha fazla partikül madde ve yüzde 125 daha fazla karbonmonoksit yayacak ve biz de bu katliama yol veren iktidarın çevreye çok duyarlı olduğu, onu korumak için var gücüyle çalıştığı, Ajansı da bunun için kurduğu masalına inanacağız. Ya da gidelim Şahin Dağları'na. Kanadalı maden firması yerli ortağıyla birlikte 11 bin hektarlık alanda altın arama faaliyeti yürütüyor. Sondaj sahası için binlerce ağaç kesildi. Şimdi, bizden bu çalışmaların en çevreci duygularla desteklendiği masalına inanmamızı mı bekliyorsunuz? Uzun sözün kısası, iktidarın çevre duyarlılığı masalları burada, ülkemizin gerçekleri, Samsun'umuzun gerçekleri işte burada.
Takdir milletimizindir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)