GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:23
Tarih:03.12.2020

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Evet, Komisyon katılmadı, o yüzden biz devam ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, bu maddeyle Çevre Ajansının 7 kişilik Yönetim Kurulu ve 11 kişilik Danışma Kurulu üyelerinin Çevre Bakanı tarafından belirleneceği ve Danışma Kurulunun da üniversiteler, özel sektör ve kamu kurumlarından olacağına ilişkin bir madde. Tabii, burada itirazımız şuna: Bir defa Çevre Ajansını oluşturuyoruz. Buradaki Çevre Ajansında Yönetim Kurulu veya Danışma Kurulunun bu konuyla ilgili sadece kamu kurumlarından ve özel sektörden değil, mutlaka çevre örgütlerinden de olması gerekiyor. İşin doğrusu da budur aslında yani.

Şimdi, bir kurumu oluştururken mutlaka hani o alandaki tahribatları, kamu zararını gözetleyen bir yerden de meseleye bakılması gerekiyor. Ama şimdi burada baktığımız zaman "Özel sektörden oluşacak." deyince, ne bilelim Cengiz Holdingin CEO'sunun buranın içerisinde yer almayacağını ya da işte bütün her tarafta maden şirketleri olan bir şirketin temsilcisinin burada olup olmayacağına yönelik bir garanti var mı? Yok. Bilemiyoruz nasıl yürütüleceğini.

Şimdi, oysa hani şöyle bakmak gerekiyor: Bu çevre örgütleri, hiçbir menfaati olmadan, bir maddi çıkarı olmadan, sırf doğayı koruyabilmek açısından, gelecek kuşaklara çevremizi, yaşanabilir bir alanı aktarmak açısından mücadele ediyorlar. Hiçbirinin maddi çıkarı falan da yok bu işten yani gönüllüce bu işi yürütüyorlar. Dolayısıyla bir de o cepheden bakan insanların bu yapılar içerisinde yer alması gerekir ki hakikaten bir suistimal oluşmasın, hakikaten çevreye, doğaya yönelik haksız bir saldırı meydana gelmesin. Bunu engelleyebilecek olan, orada bu hassasiyeti taşıyan insanlardır. Çünkü şirketler belli yani para kazanmak amacıyla bu faaliyeti yürütüyorlar. Tek amaçları kâr etmek ve daha fazla kâr etmek. Bu anlamıyla meseleye nereden yaklaştıklarını bunun için çok iyi biliyoruz. Bu anlamıyla bu değişikliği doğru bulmuyoruz.

Şimdi, başka bir konu dile getirmek istiyorum buradan. Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesinin bir kararı var onu ifade edeceğim. Dersim kültür ve tarih vakfı diye bir vakıf kuruluyor ve tescil işlemi için mahkemeye başvuruyor ve mahkeme vakfın tescil işlemini reddediyor. Şimdi, gerekçeye bakıyoruz niye reddetmiş? "Dersim kültür ve tarih vakfı ekonomik ve toplumsal tarih alanında uzmanlaşan bir arşiv, kitaplık, araştırma, eğitim ve yayın kurumunun olması, Dersim 37-38 Sözlü Tarih Projesi çerçevesinde yapılan mülakatların korunması, arşivlenmesi, Alevi ritüelleri, duaları ve beyitlerinin kayıt altına alınması, Dersim Alevi tarihiyle ilgili araştırma çalışmalarının desteklenmesi" ifadelerinin vakıf senedinde yer alması nedeniyle reddediliyor ve şöyle diyor: "Bunun cumhuriyetin Anayasa'yla belirlenen Anayasa'nın temel ilkelerine, hukuka, ahlaka, millî birliğe ve menfaatlere aykırı olması, belirli bir ırk veya cemaati destekliyor amacı gütmesi nedeniyle Dersim Kültür ve Tarih Vakfının kurulmasına izin verilmemiştir." Yani olacak iş değil, inanılır gibi değil. Yani orada Alevilik araştırmaları yapacak, dualarını, ritüellerini derleyecek ve Dersim bölgesindeki birtakım tarihî hafızayı ortaya koyacak çalışmaları yapacak bir vakfı ahlaki olarak uygun görmüyor. Bir taraftan da millî birlik ve beraberliğe kasteden bir yerden değerlendiriyor ve belli bir ırk ve cemaati desteklediğini söylüyor.

Ya, Dersim bölgesinde, o coğrafyada yani bilinçli olarak oraya gönderilen bir sürü İslami tarikat ve cemaat vakıfları var ve bunlar kurulmuşlar, orada asimilasyon çalışmaları yürütüyorlar. Bölgenin inancı belli, Alevi inancına mensup bir toplum yaşıyor orada. Şimdi, bütün bunlara rağmen, bunlar istediği gibi cirit atıyorlar orada, başta valilik olmak üzere her türlü kamu kurum ve kuruluşlarından destekleniyorlar ancak bu amaçla kurulacak bir vakfa izin verilmiyor.

Değerli arkadaşlar, demokratik ülkelerde olsa bu tür vakıflar yani hafızaya yönelik çalışma yapan vakıflar kamu vakfı ilan edilir ve desteklenir. Bu anlamıyla şüphesiz ki bu bir mahkeme kararı ve biz bu mahkeme kararını kınadığımızı buradan belirtiyoruz ancak bu karar bir İslami cemaat ve tarikat vakfı için alınmış olsa idi o kararı alan hâkimin de kendisini artık nerede bulacağını bilemiyoruz; eleştirimiz bunadır. Dolayısıyla bu mahkeme kararını da o hâkimi de bir kez daha buradan kınıyorum.