| Konu: | Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 03.12.2020 |
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de yılda 34 milyon ton kentsel atık üretiliyor. Bu atıkların 7-8 milyon tonu ambalaj atığı. Ambalaj atıklarının yüzde 25'i içecek ambalajları. Toplam ambalaj atıklarının yüzde 20'si geri kazanılabiliyorken içecek ambalajı atıklarının yalnızca yüzde 5'i geri kazanılabiliyor. İşte, getirilen düzenleme tam da bu değerli içecek ambalajı atıklarına, kâr getiren atıklara odaklanarak hazırlanıyor.
Bu kadar matematik yeter; peki, bu kanun teklifinde neyi konuşuyoruz? 2018'de uygulamasına geçmek için siyasi karar aldığınız ama uygulamaya hâlâ geçiremediğiniz, bu hafta Mecliste kabul edildikten sonra gelecek on dört ay daha uygulanmayacak olan depozito yönetim sistemini konuşuyoruz. Yani siyasi karar 2018, uygulamaya geçiş en iyi ihtimalle 2022. Başkanlık sistemi bayağı hızlı çalışıyor anlayacağınız. Teklifle, ulusal ölçekte depozito yönetim sistemi kurulmasına, işletilmesine, izlenmesine ve denetimine yönelik Türkiye Çevre Ajansı kuruluyor. Amacı "İdare tarafından hızlı ve etkin adımların atılması gerekmektedir." şeklinde meşrulaştırılıyor. Tekliften anlıyoruz ki "Çevre Bakanlığı, depozito yönetim sistemini ivedilikle hayata geçiremez, hızlı ve etkin adımlar atamaz." yani "Bakanlık yapamaz, Ajans yapar." deniliyor. Ben Bakan olsam bayağı bozulurdum; Bakan, sanki gölge bakan.
Bu kanun teklifini getiren milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gibi sözde hızlı bir sistem içerisinde bile Bakanlıkça hızlı ve etkin kararlar alınamadığını ve kurumun çalıştırılamadığını ifade ediyorlar. Hız desen, yok; liyakat desen, yokmuş, Ajansla beraber kontrol de ortadan kalkıyor. Yani bu Başkanlık sistemi başarısız bir sistem; biz demiyoruz, siz diyorsunuz, sizin getirdiğiniz kanun teklifinin gerekçesi diyor.
Türk milleti ve milletin kayıtsız, şartsız oyunun temsilcisi olan kıymetli milletvekilleri, Bakanlık mevcut bünyesi içerisinde niçin bu sistemi uygulayamadığı ve uygulayabileceğine inanmadığı konusunda tatmin edici bir açıklama yapmıyor. Niçin Bakanlığa ve dolayısıyla merkezî idareye gelir getirebilecek bir iş Ajansa devrediliyor? Ve en önemlisi, kamusal bir yetki olan Bakanlığa ait denetim yetkisi niçin özel hukuka tabi bir Ajansa devrediliyor? Aslında Başkanlık sisteminde bu ve benzeri konularda başarısız olunmasının temelinde kurumsal kültür ve tecrübenin yerini liyakatsizliğin, kayırmacılığın ve protez kurumların alması yatıyor. İktidar başarısız olduğu her konuda reformlar yapmaktan bahsediyor ama günün sonunda keyfîliği ve denetimsizliği genişletiyor. Bu teklifle, Ajansın Kamu İhale Kanunu kapsamının dışında bırakılmak istenmesi de aslında bu bakış açısının bir uzantısı, "Kontrol nasılsa yok, bari ihaleleri de kendimize göre yapalım." diyorsunuz.
Madde 7'de yapılan düzenlemeyle, Türkiye Çevre Ajansı Başkanına hem kurum başkanı hem de yönetim kurulu başkanı olması nedeniyle çift maaş ödenmesi öngörülüyor. Bu durum, kabul edilebilir olmamakla birlikte "emsali personel" olarak tanımlanan eş değer pozisyonun sınırları da net olarak çizilmiyor. Bu durum, önümüzdeki dönemlerde istismara ve çeşitli sakıncalara neden olacaktır. Türk hukukunun, Türk devlet geleneğini oluşturan kuralların, teamüllerin ve tecrübelerin hilafına düzenlemelerle Türkiye'de gölge bütçe yaratılarak Varlık Fonu, gölge Turizm Bakanlığı yaratılarak MUÇEV, şimdi de gölge Çevre Bakanlığı yaratılarak Türkiye Çevre Ajansı kuruluyor.
Türkiye'de sanal yönetim var; demokrasi sanal, siyaset sanal, hukuk sanal, ekonomi sanal. Sanal işçinin güvencesi olmaz, sanal siyasetin yoksunluğu azalmaz, sanal demokrasinin ilerlemesi olmaz, sanal hukukun adaleti olmaz, sanal yönetimin de istikrarı olamaz. Binaenaleyh, devlet yönetimde sanallık olmaz, gerçeklik olur. Sonuçta, yakında bir gün devredeceksiniz, hesabını verip helallik alabilmelisiniz. Bu da ancak denetlemeyle olur. Onun için, millî iradenin üzerinde vesayet yaratan Başkanlık sistemi gidecek, millî iradenin vesayetsiz temsili, kayda değer veren yönetim sistemi, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem gelecek. Onun için sanal demokrasi gidecek "Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir." diyenlerin demokrasisi gelecek. Onun için AK PARTİ gidecek, İYİ PARTİ gelecek.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)