| Konu: | Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 03.12.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının kurulması ve beraberindeki torba maddelerden oluşan kanun teklifinin 8'inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 8'inci maddesiyle, kurulacak olan Çevre Ajansının gelir kaynakları düzenlenmektedir. Ajans, genel bütçeden aktarılacak tutar ile faaliyetlerden elde edilecek gelirler ve sair gelirler yanında her türlü bağış ve yardımlardan gelir elde edebilecektir. Kamu yararı, çevre duyarlılığı, yeşilin korunmasıyla başlayan, kaynakların verimli kullanılmasıyla devam eden bir gerekçeyle hazırlanan kanun teklifi bir anda nasıl masumiyet zırhının dışına taşar, buna bir kez daha şahit oluyoruz. Aslına bakıldığında AK PARTİ'si gerçek niyetini hiçbir zaman saklamıyor, sadece gizlendikleri masumiyet perdesini biraz aralamak yeterli. Birincisi, AK PARTİ'si çevreyi seviyor ve üstüne üstlük koruyor ancak AK PARTİ'sinin çevre anlayışı biraz farklılık gösteriyor. Biz çevreyi doğa anlamında anlıyor ve onların da öyle kastettiklerini sanıyoruz oysa onlar diyor ki: "Çevre, bizim yanımızda olan, bize destek veren, bizim korumaya aldıklarımız." Yani çevreyi değil, çevresini koruyor. Yine, diyorlar ki: "Doğal olarak, biz çevreyi koruyorsak onlar da bağış ve yardımlarla bizi koruduklarını göstermek zorunda." İşte, 8'inci maddeyle getirilmek istenen düzenlemenin özeti budur.
AK PARTİ'si yeşili de seviyor. Biz yeşili doğa anlamında anlıyor ve onların da öyle kastettiklerini sanıyoruz oysa onlar diyor ki: "Yeşil, paradır; yeşil, sermayedir; yeşil, dolardır." Yeşilin adı kimi zaman her türlü bağıştır kimi zaman yardımdır kimi zaman destektir kimi zaman istisnadır. İtirazı olan mı var? İtirazı olan varsa Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın Genel Başkan sıfatıyla partisinin 2018 yılında düzenlediği bir toplantıda söylediklerini hatırlatmak isterim: "Dikey mimari yok, yatay mimari. Önce mescit, sonra sosyal donatı alanları, onun ardından oralarda çevrecilik ve inşaların devamı." AK PARTİ'sinin çevrecilik ve şehircilik anlayışı bu. Sayın Erdoğan'ın sözlerinin devamı daha da ilginç: "Sıfır atık projesi olayını da bir vakfa dönüştürerek inşallah ülke genelinde güçlü bir STK'ye sahip olalım diyorum." İşte, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde bağış ve yardımlarla kurulacak Çevre Ajansının kurumsal yapı modeli. Söz konusu bir sivil toplum kuruluşu ise, bağış ve yardımlarda faaliyet gösterilebilir, bunun adı dernektir, bunun adı vakıftır ama bir kamu kuruluşu olamaz. Bir sivil toplum kuruluşunun bile bağış aldığı andan itibaren hareket alanı, faaliyet alanı kısıtlanmaktadır. Gelinen noktada yardım ve bağış gibi özünde insaniyet olan paylaşım bile kurumsal çıkar ve menfaat hâline dönüşür. Kuruluşu on yılı bile bulmayan birçok dernek ve vakfa, ihale kapmak için yarışan birçok özel firmadan da "bağış" adı altında para aktarılırken Kızılay gibi yüz elli yılı devirmiş bir yardım kuruluşu bile iktidar destekli vakıflara gönderilecek -tırnak içinde- yardımlar için paravan olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bugün artık kamudan kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan yardımların hangi dernek ve vakıflara gittiği, şüphe uyandırmıyorsa kamu kuruluşlarına yapılacak yardım ve bağışların da hangi kişi veya gruplar tarafından ne amaçla yapıldığı sır değildir. Çevre Ajansı bağış ve yardımları gelir kaydedebilecektir ama bu bağış ve yardımların ne alt ne de üst limitleri belirlenmemiştir. Bu eksik düzenleme sonucunda Ajans, öncelikle özerklik vasfını yitirecek, ardından da kamu yararı ilkesi rafa kalkarak bağışçı yararı ön plana çıkacaktır. Ne yazık ki rüşvetin adı "kanuni" hâle gelecek ve aklanarak "bağış ve yardım" hâlini alacaktır.
Değerli milletvekilleri, daha kurulmadan şaibeli hâle gelmiş bir kuruma ihtiyaç var mıdır? Çevre Bakanlığı, bu görevi kurumsal yapısıyla, yetişmiş personeliyle yerine getirebilir, gerekirse Bakanlık içerisinde yeni bir genel müdürlük de oluşturabilir ki siz, birçok işlevsel kurumu kanun hükmünde kararnameyle kapatıp genel müdürlük ya da daire başkanlığı seviyesine indirgemiş bir iktidarsınız.
Çevre konusunda ihtiyaç olan, yapısı oturmuş bir bakanlığı ve bağlı kuruluşları baypas edecek, denetim sistemini bağış ve yardıma endeksleyecek yeni bir kurum değil, sadece zihniyet değişikliğidir diyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)