GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:25
Tarih:08.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Kamu Denetçiliği Kurumuyla ilgili olan bölümünde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesinde, çalışan personel arasındaki adaletsizliği buradan dile getirmek istiyorum.

Kamu Denetçiliği Kurumunun esas görevlerinden birisi de şeffaf ve hesap verebilir bir idarenin oluşumuna katkı sağlamaktır.

Sayın milletvekilleri, bizim de düşüncemiz, ülkenin tüm kurumlarının şeffaf şekilde, hesap verebilir durumda olmasıdır. Bunu iki sebepten istiyoruz. Birincisi: Vatandaşlık bağıyla bağlı olup yaşadığı ülkede halkın olup biteni şeffaf olarak öğrenebilmesini bir hak olarak görüyoruz. İkincisi ise: Yerli ya da yabancı yatırımcının güven ortamının sağlanmasının önemine inanıyoruz. Ülkemiz, maalesef, Varlık Fonunda ve bağlı şirketlerde bir şeffaflık yerine, kanunlarla korunan bir karanlığa doğru gidiyor. Hesap vermez ve incelenemez idareler hem vatandaşı hem de yatırımcıyı endişe ve huzursuzluğa teşvik ediyor.

Sayın milletvekilleri, yaklaşık bir aydır komisyonlarda bütçe üzerine çalışıyoruz. Bu süreçte Sayıştay raporlarından öğrendiklerimizden birkaçını kısaca hatırlatmak gerekirse: Denetimi mümkün olan kurumlardan RTÜK'ün, doğrudan teminle, mal ve hizmet alımı bütçesinin 2 katını aştığını öğrendik. Merkez Bankasının özel bir sigorta şirketine 29 milyon TL üzerinde para aktardığını öğrendik. 2004 yılında bir zimmet olayında tahsiline karar verilen 3,4 milyon dolarlık paranın o günkü kurdan hesaplanarak bugün devletin 20 milyon TL zarara uğratıldığını öğrendik. Millî Eğitim Bakanlığı ile bir banka arasında yapılan protokolle, bankaya aktarılan 16 milyon TL'nin yaklaşık 2 milyon TL'sinin hediyelik eşya alımına harcandığını öğrendik. Orman Genel Müdürlüğünün maden sahalarının kontrolünde eksik kaldığını ve bunun da ekolojik sisteme zarar verdiğini öğrendik. Rize'de yapılan Çay Çarşısı'nın, Kıyı Kanunu'na aykırı olmasına rağmen yapıldığını öğrendik. Kamu kurumlarından, ne tür ilişki içinde olduklarını bilmediğimiz -kâr amacı gütmeyen- kuruluşlara 6,5 milyar lira para aktarıldığını öğrendik. Ticaret Bakanlığı bütçesinden "Turquality" denilen destek programı çerçevesinde bir ayakkabı firmasına 22 milyon TL haksız destek sağlandığını öğrendik. TÜİK'in enflasyon rakamları konusundaki becerisini kendi hesaplarını da tutma konusunda göstererek gelir gider işlemlerinde 4,7 milyon TL hata yaptığını öğrendik. Bir inşaat şirketine Ovit Tüneli'nin yapımı sırasında hesaplanan bedelin bin katına kadar olan ödeme yapıldığını, yine aynı firmaya köprü ayağının belirlenen ölçüden kısa yapılmasına rağmen tam bedelin ödendiğini öğrendik. Bu bilgilerimizin hepsini, denetim yapabilen kurumlardan, Sayıştay raporlarından öğrendik. Bir de öğrenemediklerimiz var çünkü onlar denetimlerden muaf tutuluyor. Örneğin, Varlık Fonu ve fona bağlı şirketlerde ne olup bittiğini tam olarak bilemiyoruz. Varlık Fonu hakkındaki bağımsız denetim raporlarının her yıl ekim ayında Meclise getirilmesi gerekirken sürekli kaçırılıyor ya da gizleniyor. Varlık bünyesindeki şirketlerin kâr zarar durumları muallakta. Varlık Fonunun denetlenebilirliği muallakta. Damat bakan istifa etti, yönetim kadrosu muallakta. Varlık Fonunun amacı bile muallakta. Dış ticaret fazlası veren devletlerde bu tip fonların kurulması elbette ülkeye katma değer sağlamakta ancak bizim gibi sermaye birikiminin olmadığı, dış borca dayalı bir ekonomik sistemin sürekli hâle geldiği bir ülkede Fonun sağlayacağı bir katkıdan söz etmek elbette mümkün olamazdı, olmadı da. Öyle bir yapı kurulmuş ki "Denetimi bağımsız şirketler yapar, raporlarıyla her yıl ekim ayında Meclise gelir." diyorsunuz. Muhalefet partilerinin raporlar hakkında verdiği önergelere, şu ana kadar -beş aydır- hiçbir vekil cevap alamadı çünkü raporlar ortada yok. "Varlık Fonu, Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetlenir." diyorsunuz. Varlık Fonunun Başkanı aynı zamanda Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini atayan kişi yani Sayın Cumhurbaşkanı.

Fona bağlı şirketler zarar ediyor. ÇAYKUR'un durumu ortada, Türk Hava Yollarının borcu yüzde 107, Devlet Demiryollarının borcu yüzde 350, Kayseri Şekerin borcu yüzde 297 artmış durumdadır.

Sayın milletvekilleri, denetimden muaf tutulan, şeffaf bir şekilde yönetilmeyen, kaynakları ve bütçesi neresi olduğu bilinmeyen yerlere aktarılan kurumlarda oluşan şaibelere millet nezdinde engel olamazsınız. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in parti politikalarımızdan biri olarak öngördüğü yapıcı muhalefet anlayışımızın bir gereği olarak sizleri de uyarmak istiyoruz: Hâl ve gidişatımız iyi değil, yanlışlığa ortak oluyorsunuz, milletin verdiği yetkiyi milletin lehine kullanmıyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, bakın, işte, yeni gündem Borsa İstanbulun satışı. Muhalefet olarak bizler diyoruz ki halktan saklamak suretiyle bir satış yapılmış, sonu belli olmayan bir maceraya adım atılmış. İktidar olarak sizler de diyorsunuz ki "Şu zor pandemi günlerinde bile Borsa İstanbulun satışı büyük bir başarı olarak görülmektedir." Yahu, bu bile bizlere şeffaf bir yönetimin ne kadar elzem olduğunu anlatmıyor mu? Bir şirket satışında bile bu kadar aykırı fikirlerin olması sizce normal mi?

Değerli milletvekilleri, devlet gizliliğini gerektiren kurumlar haricinde tüm kurum ve kuruluşların ve yapıların denetimi tereddüde mahal vermeyecek şekilde kesin ve şeffaf olarak düzenlenmeli ve vatandaşla paylaşılmalıdır. Aksi takdirde, ortaya çıkan tablo, maalesef, bugün yaşadığımız belirsizlikleri meydana getirecek, daha da kötüsü, vatandaşın devlete ve devletin kurumlarına olan inancı ve güveni temelden sarsılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz farkındayız. Partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi toplumun ihtiyacını karşılayamadı. Sistem vatandaşa daha hızlı, etkili ve istikrarlı bir karar alma mekanizması kurularak bürokratik engelleri aşacağını vadederek kuruldu ancak durum hiç de öyle olmadı. Tekrar tekrar değişen kararnameler, bakana ulaşıp da halkın sorunlarını anlatamayan milletvekilleri, bütün yetkilerin tek elde toplandığı bir yönetim şekli, kaybolan erkler hiyerarşisi, eski hantal bürokrasinin yerine gelen saray danışman bürokrasisi maalesef sorunların temeli hâline geldi. Demokratik talepler dile getirildiğinde bile toplumu linç eden bir yapı doğdu. Etiketlenmelerle toplumun dinamizmi pasivize edildi.

Şimdi, gelinen noktada anketlere bakıyoruz da halkın büyük çoğunluğu sistemden rahatsız. Dün vadedilen hiçbir şey bugün hayata geçirilmedi, halk yoksulluğa ve vergi yüküne mahkûm edildi. Temel ihtiyaç maddelerinin dahi ateş pahası olduğu bir dönemde bütçeyi görüşüyoruz. Sistemin tek kişiye yüklediği erk sebebiyle denetim mekanizmasının tam olarak işletilmediğini sizler görmüyor musunuz? Sizler bu durumdan rahatsız değil misiniz?

Sayın milletvekilleri, kurumsal denetimin tam anlamıyla yapılmadığı, denetimin yapıldığı alanlarda ise yargılama süreci düzgün işletilmeyen, millete hesap vermekten uzak, şaibe barındıran, yatırımcıyı korkutan, güven vermeyen bir bütçe üzerinde çalışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, hepimiz karar verirken gelecek nesillerimiz olan çocuklarımızı ve gençlerimizi düşünmek zorundayız. Vicdanımızla baş başa kaldığımızda hepimizin bu denetimsiz ve kontrolsüz yapıdan rahatsız olduğuna olan inancımla Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)