| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 08.12.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nin Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kapadokya Alan Başkanlığı bütçesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kültür kelimesi Latince "cultura" kelimesinden dilimize geçmiş, anlam olarak toprağı ekerek ürün biçmek, üretmek anlamında kullanılmıştır. Günümüzde ise çok daha farklı anlamlarla karşımıza çıkmakta ve farklı konseptlere konu olarak hem bir anlam genişlemesi hem de bir anlam kaybına uğramıştır. Bu kelimeyi ülkemizde hars ve ekin kelimesi olarak kullanan entelektüellerimiz de vardır. Ancak kültür yaygın olarak bir ülkenin sınırları içerisinde kalan ve o ülkede yaşayan halka ait âdet, görenek, gelenek, inanış ve ritüelleri belirleyen kavram olarak kullanılmaktadır.
Turizm kelimesine gelince, genel olarak ikamet edilen yerden dışarıya tüketici olarak tatil, dinlenme, eğlenme gibi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılan seyahat, geçici konaklama hareketlerinin karşılığıdır.
Diğer bir tanımda turizm, dinlence veya iş amaçlı bir yerden yola çıkarak belli bir destinasyona yönelen insani faaliyet olarak da kavramlaştırılmıştır. Görülmektedir ki bu iki kavram birbiriyle bağdaşmamaktadır. Şöyledir ki kültür, turizm gelişmesi ve turizme katkı sağlayabilmesi için bir ikame olarak kullanılabilir fakat kültür, turizmin yanında üvey evlat muamelesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Turizm ve kültürle ilgili uzmanların görüşleri de dikkate alındığında Kültür ve Turizm Bakanlığı birbirinden ayrılmalı ve ayrı birer Bakanlık oluşturulmalıdır. Türk kültürünün, sanatının ve edebiyatının daha iyi yerlere gelmesi için olanak sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, MUÇEV adı altında bir kuruluş var. Aslında bu konu da dolaylı olarak turizmi bağlamaktadır. 4 Nisan 2014 tarihinde Muğla'ya Hizmet Vakfı ve Türkiye Çevre Koruma Vakfı ortaklığıyla kurulmuş bu vakıf, her ne kadar Muğla'ya hizmet amaçlı kurulduğu iddiasıyla yola çıktıysa da vakfın Türkiye genelinde birçok alanda faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Antalya'dan Edirne'ye kadar birçok sahilde deyim yerindeyse hüküm sürmektedir.
En son ise seçim bölgem olan Edirne'de Keşan ilçemize bağlı Erikli, Yayla, Danişment ve Mecidiye köylerindeki kumsal ve kıyılarda bulunan 11 adet alan, MUÇEV tarafından 1,8 milyon TL artı KDV bedelle on yıllığına kiralanmıştır. Dahası bu kiralama modeli açık usul ihaleyle değil de pazarlık usulüne tabi tutulmuştur. Anayasa'nın 43'üncü maddesinde "Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir." denilmektedir. Birçok güzide sahilimiz MUÇEV eliyle özelleştirilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı turizmin gelişmesine katkı sunduğu kadar bu sahillerin korunması da Bakanlıkça denetime tabi tutulmalıdır. Bu konuda, Bakanlığınızın Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla birlikte bu sorunu aşabileceği kanaatini taşımaktayım.
Değerli milletvekilleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından bu yıl ekim ayında burs başvurusu işlemleri başlatılmış ancak burs ücretlerinde dikkatimi çeken bir hususu bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum. Ortaöğrenim öğrencilerine 75 Türk lirası, yükseköğrenim öğrencilerine 300 Türk lirası, yabancı uyruklu yükseköğrenim öğrencilerine ise aylık 600 Türk lirası burs ücreti verileceği açıklanmıştır. Kendi devletimizin kurumu kendi vatandaşına verdiği burs ücretinin 2 katını ne sebeple yabancı uyruklu öğrencilere vermektedir? Burada, maalesef, kendi vatandaşımızın geri plana itildiği bu tablo ortaya çıkmaktadır. Biz demiyoruz ki yabancı uyruklu öğrenciler ülkemizde burs imkânlarından yararlanmasın. Verilen burs ücretlerinde bir değişim olacak ise bunun kimlik üzerinden yapılması değil de öğrencilerin başarı durumlarıyla orantılanması daha münasip olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü Sayıştay raporuna göre, 2019 yılı sonu itibarıyla toplam 1.319 adet kira sözleşmesi dosyasında tahakkuk eden toplam 24 milyon 996 bin 205 Türk lirası kira alacağı takibi için hukuki işlemi başlatmadığı görülmektedir. 25 milyona yakın kira alacağı için herhangi bir girişimde bulunmayan Vakıflar Genel Müdürlüğü, memleketim olan Edirne'de ise mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait iş yerlerinde kiracı konumunda bulunan esnafımıza hem en fahiş oranlarda zam yapmakta hem de kira ödemelerinde gecikme yaşanması durumunda üç ay içerisinde takibi başlatmaktadır.
Burada değerlendirilmesi gereken iki konu var: Birincisi, kiraya konu olan iş yeri sahiplerinin kiralarını çıkarabilecek kazanç sağlayamamaları söz konusu ise ki bu durumda Vakıflar Genel Müdürlüğünün farklı bir şekilde önlem alması ve destek sağlaması gerekir. İkincisi ise takibe başlanmayan taşınmazların kiracısı konumunda olan kişiler. Bunlar kimler? Neden bu kişiler hakkında herhangi bir işlem başlatılmamıştır? 10/4/2014 tarihinde çıkarılan Vakıf Taşınmazların Kiraya Verilme Usul ve Esasları adlı 3 no.lu Genelge'nin "Kiranın süresinde tahsil edilememesi" başlıklı 18'inci maddesi niçin uygulanmamıştır? Burada bir iltimas söz konusu olabilir mi?
Değerli milletvekilleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü görevlerinden biri de yönetiminde bulunan eski eser yapıların, yapıldığı devrin özelliklerine zarar vermeden restorasyon işlemlerinin gerçekleştirmesidir. Seçim bölgem olan Edirne'de Zindanaltı kazıları, tarihî Yemiş Kapanı Hanı, Keşan ilçemizde tarihî hamam, Uzunköprü gibi... Edirne merkezde özellikle Beylerbeyi Hamamı, Gazi Mihal Bey Hamamı, Tahmis Hamamı, Yeniçeri Hamamı gibi hamamlar harabe durumdadır, bir an önce el atılmasında fayda olduğu kanaatini taşıyorum. Bu arada öncelikle belirtmek isterim ki yapılan restorasyonların da çok iyi sonuç vermediği... Sadece Gazi Mihal Bey Köprüsü 2010 yılında restorasyonunun yapılmasına rağmen iki ay trafiğe açıldı ve 2010 yılından bu yana trafiğe kapalıdır. Bu, her ne kadar Karayollarını ilgilendirse de bu arada eski bir eser olduğu için belirtmek istedim.
Edirne, Osmanlı İmparatorluğu'na uzun yıllar başkentlik yapmış, bu eski eserlerin bir an önce restorasyona alınmaması bu şehrin vicdanını yaralamaktadır. Özellikle Şeyh Şücaeddin Dergâhı denilen yer, Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı selatin camilerden birisi, hâlen minaresi yerindedir ama bir restorasyon işlemi mevcut değildir. Restorasyona devam edilen birçok cami ve eserin sözleşme kapsamındaki süreleri içerisinde tamamlanamaması hususu ise proje aşamasında gerekli özenin gösterilmediğinin kanıtıdır.
Değerli milletvekilleri, Kapadokya Alan Başkanlığı, Kapadokya alanının tarihî ve kültürel değerleri ile jeolojik ve jeomorfolojik dokusunun ve doğal kaynaklarının korunması, yaşatılması, geliştirilmesi, tanıtılması, gelecek kuşaklara aktarılması, planlanması, yönetilmesi ve denetlenmesini sağlamak üzere kurulmuştur.
Kapadokya sınırındaki Avanos ilçesi Özkonak kasabasında, Kanadalı bir maden şirketine altın aramak için izin verilmesi, daha önceden ağaçlandırma olarak belirlenen yerde tarım alanlarına zarar vermekte ve ekolojik dengeyi tamamen bozmaktadır. Bu güzide bölgede, tarımsal sulama kaynaklarının ve içme suyunun yer aldığı alanda altın arama çalışmalarının yol açtığı tehlikeyi görmezden gelmemenizi ve bölgede geri dönüşü olmayan tahribatlara yol açmaması için bölgenin Kapadokya Alan Başkanlığı sınırları içine dâhil edilmesinin en doğru karar olacağını ifade etmek istiyorum.
Bütçenin hayırlara vesile olmasını diler, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)