| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 08.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Kamu Denetçiliği Kurumu bütçesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Meclisin açılışından sonra kabul edilen ilk Anayasa 1921 Anayasası'nın 1'inci maddesinde ve mevcut cari Anayasa'mızın da 6'ncı maddesinde "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ilkesi yer alıyor. Arkamızdaki duvarda da "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yazıyor. Gerçek bu mudur? Gerçek artık değişmiştir, egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil, sarayındır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Parlamentonun gücü ve etkisi elinden alındı. Sistem değişikliği yapılırken denilmişti ki: "Meclisin denge denetleme yetkisi artırılacak, kuvvetler ayrılığı daha güçlendirilecek." Peki, gerçek böyle mi oldu? Ne yazık ki gerçek böyle değil. Geldiğimiz noktada demokratik parlamenter sistemin güçlendirilmesi gerekirken adım adım ne yazık ki demokratik parlamenter sistem tasfiye edildi. Demokrasilerin ana omurgası kuvvetler ayrılığı ilkesidir yani yasama, yürütme ve yargı demokrasinin olmazsa olmazıdır. Kuvvetler ayrılığı, aynı zamanda gücün demokratik kurallar içerisinde denetlenmesi anlamına gelir. Ancak üzülerek ifade etmeliyiz ki son Anayasa değişikliğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi yetkilerini kısıtlamış, çağdaş demokrasilerin vazgeçilmez olan kuvvetler ayrılığı ilkesi fiilen ortadan kaldırılmış, tam tersi, güçler birliğine evrilmiştir. Bundandır ki şu anda siyasi ortamda, Meclis halkın gözünde tüm saygınlığını yitirmiştir. Buradan Meclis Başkanına bütün samimiyetimizle sormak istiyoruz. Gerçekten, bu Meclisin tam olarak misyonunu oynadığını düşünüyor musunuz? Üzerinizde hiçbir baskı olmadan ve özgür bir şekilde karar verebiliyor musunuz? Bu Meclis en temel hakkı olan yasa yapma hakkını dahi özgürce yapamıyor, saraydan ferman yazılır gibi yasaların çerçevesi çiziliyor ve Meclis ise sadece işin geriye kalan angarya kısmını yerine getiriyor. Meclisin gündemini saray ve küçük ortak belirliyor, Meclis sarayın bir noteri gibi çalışıyor.
Sayın milletvekilleri, genel anlamda demokratik ülkelerde bütçeler üzerine yapılan eleştiri ve önermeler, daha önemlisi, yurttaşların temsilcileri olan milletvekillerinin yani Parlamentonun bütçe üzerindeki denetim hakkıdır. Halkın ya da onun adına karar vermeye yetkili organların söz sahibi olmalarını ifade eden bütçe hakkı, en somut hâliyle Parlamento üzerinde kullanılır. Oysa bugün bütçe hakkı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin elinde artık değildir. Yasamanın yürütmenin kontrol altında tutulması bakımından eldeki en güçlü silahı olan bütçe hakkı, ucube Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle fiilen kaybedilmiştir ve Parlamento âdeta yetkisiz bırakılmıştır. Yasama, bütçeye ilişkin yürütmeye bir kısıtlama getiremediği gibi yürütmenin faaliyetlerini de izleyemiyor. Peki, faaliyetlerine dair tek bir kelam etmediğiniz, edemediğiniz yürütme ne durumda? Değerli arkadaşlar, yürütme yoldan çıkmış, yürütme çok ciddi hak ihlalleri ve yolsuzluklarla karşı karşıyadır. Buna dur demesi gereken yasama yani Meclis iken Meclis de bu görevini yerine getirmiyor. Meclisin şu ana kadar yürütmenin uygulamalarına dair yapmış olduğu tek bir eleştirisi yoktur. Bu Meclis işlevsel olarak en zayıf dönemini yaşıyor. Bundan daha zayıf bir Meclis maalesef yoktur.
Sayın vekiller, hazırlanan bütçenin işçi, yoksul, genç, kadın ve emeklilerin ihtiyaçlarını karşılayacak durumda olmadığı ortadadır. Bu bütçe, ne sosyal devlet bütçesi ne tasarruf bütçesi ne kalkınma bütçesi ne de halkın bütçesidir. Bu, doğrudan sarayın ve beşli çetenin bütçesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçeler, hazırlanırken en az bir yıllık öngörüyle ve beş yıllık perspektifle doğruluk, samimiyet, mali saydamlık ve konjoktürel dalgalanmalarla mücadele edecek şekilde hazırlanır. Fakat bu bütçeye bakıldığında, üretimi teşvik etmekten ziyade finans merkezlerini finanse eden, rantçı bir bütçe görünümündedir. 2021 bütçesi, krizle mücadele edecek bütçe olmaktan uzak, ülkenin yükünü çalışanlar ve dar gelirliler üzerine yıkmış bir bütçedir. Bu bütçe, sonuçta ekonomik kırılma, beraberinde işsizlik ve yoksulluk getirecek, ekonomik sorunların daha da derinleşmesine yol açacaktır. Bu bütçe, 2021 yılında makro ekonomik krizin devam edeceğinin göstergesi olup sonuç olarak kamunun finansman ihtiyacını yüksek faiz oranlarıyla yapılacak borçlanmalarla gidereceğini göstermektedir. Ortaya çıkan bu resmin anlamı, ya ek bütçe ya da borçlanmayla birlikte artan vergiler olacaktır. 2020 yılında hem küresel ölçekte yaşanan coronavirüs salgını hem de Türkiye ekonomisindeki kırılganlıklardan ötürü bütçede öngörülen vergi geliri rakamlarına ulaşılması mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, Meclisin en önemli denetim yollarından biri yazılı sorular ve araştırma önergeleridir. Binlerce soru önergeleri veriliyor, büyük bir kısmına ilgili bakanlıklar tarafından cevap verilmiyor, bir kısmı ise kaba ve yaralayıcı olduğu iddia edilerek iade ediliyor. Örneğin "Antep Beybahçe katliamı" diyoruz, "katliam" sözü geçtiği için iade ediyorsunuz. "Dersim soykırımı" diyoruz, "soykırım" kelimesi geçtiği için iade ediyorsunuz. "İşkence" dediğimiz için önergelerimiz reddediliyor. "Kürt illeri" diyoruz, reddediliyor. "Kürdistan" diyoruz, reddediliyor. Size sormak istiyoruz değerli milletvekilleri: Biz "soykırım" "katliam" ve "işkence" değil de yaşanan bu hakikatlere ne diyelim ya da siz bu önergelerde geçen sorunlara böyle yaklaşarak sorunu çözmüş mü oluyorsunuz. Siz, bu ifadeleri yok sayarak kanayan yarayı kangrenleştirmekten başka bir şey yapmıyorsunuz. Bizim soru önergelerimizi iade ediyorsunuz fakat süresi içerisinde cevaplanmayan önergelere dair Meclis tek kelime etmiyor. Biz soru önergelerimizde onlarca soru soruyoruz, basmakalıp, bir satırlık cevap veriliyor. Meclis Başkanı bir gün dahi yürütmeye şunu söylemiş midir? "Vekillerim size bu kadar soru soruyor, bu kadar ciddiyetsizce siz cevap veriyorsunuz. Bu kabul edilemez." diyebiliyor mu? Demiyor.
Değerli arkadaşlar, milletvekilleri ne durumda? Şu kürsünün dokunulmazlığı bile ciddi risk altında çünkü bu kürsü, aslında her türlü ifadenin kullanılacağı bir kürsüyken bazı ifadelerden dolayı milletvekillerine ceza kesilmeye çalışılıyor. Dışarıda milletvekilleri kollukla karşı karşıya getirilmek isteniyor. Binlerce fezlekeyle yargı âdeta milletvekillerini susturmak istiyor. Binlerce fezleke gönderiliyor; tamamı milletvekillerinin konuşmaları, tamamı yaptıkları konuşmalar, söylemler. Peki, ne yapılmak isteniyor? Milletvekilinin sermayesi konuşmaktır. Konuşmak dışında milletvekili ne yapacaktır, bunu söylemek gerekiyor.
Peki, değerli arkadaşlar, bu Meclis, kendi çalışanları yani bu Mecliste çalışan idari personel için ne durumda? Bu Meclis, kendi çalışanlarının emeğini adil bir şekilde dağıtmıyor; deyim yerindeyse terzi söküğünü dikemiyor. Meclis çalışanlarımız ücretten eşit şekilde yararlanmıyor. Aynı işi yapan kişilerin maaşı aynı değil. Birçok defa dile getirmemize rağmen, sözleşmeli personelin kıdem tazminatı hakkı yok sayılmaya devam ediyor. Danışman arkadaşların maaşları dışında hiçbir güvencesi yok, işten ayrıldıklarında hiçbir özlük hakları yok. Sözleşmeli personelin haksız sözleşme iptaline yönelik hiçbir düzenleme mevcut değil. Daha önce taşeron olarak çalışan, şu anda sözleşmeye geçirilen personelin haklarında en ufak bir değişiklik yaşanmamıştır, sadece isimleri değişti; daha önce taşeron çalışanlardı, şimdi sözleşmeli çalışanlar. Mecliste çalışan sözleşmeli personelin kıdem tazminatı hakkı tanınmalıdır, özlük hakları korunmalı ve desteklenmelidir. Tüm personelin sendikal hakları korunmalı ve desteklenmelidir.
Sayın milletvekilleri, Kamu Denetçiliği Kurumuna gelince: Toplumsal sorunları, hak ve hak ihlallerinin büyük bir çoğunluğunu maalesef görmezden gelmiş, hukuka uygun kararlar vermekten çok dönemin siyasi atmosferine uygun kararlar vererek aslında kuruluş amacını ihlal etmiştir. Belediyelere haksızca bir şekilde kayyum atandı fakat Kamu Başdenetçisi bu konuya dair tek bir söz etmedi. KHK'lerle vicdansızca bir kamu emekçisi tasfiyesi yaşandı ve kurulan OHAL Komisyonu bu mağduriyeti daha derinleştirmekten başka bir şey yapmadı; ne yazık ki Kamu Başdenetçisi bu konuya dair kılını kıpırdatmadı. Barış akademisyenleriyle ilgili Anayasa Mahkemesinin verdiği karar var, uygulanmıyor, tüm yerel mahkemelerde beraat ettiler ama görevlerine dönmüyorlar; kamu denetçisi bu konuda tek söz etmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Tamamlıyorum Başkan.
Değerli milletvekilleri, Kamu Başdenetçisinin, kolluğun yapmış olduğu bu kadar zulme ve keyfîliğe dair tek bir soruşturması yok. Demokratik bir ülkede kamu Başdenetçisi, kamuda yaşanan sorunların üzerine gider, sorumluları açığa çıkarır ve hesap vermelerinin yolunu açar ama bizim ülkemizde bu konuda maalesef ki tek bir örnek yok. Değerli arkadaşlar, kurumun varlığı dahi yurttaşlar tarafından bilinmiyor; bilinse de içtihatlar gerekçesiyle başvurular sekteye uğruyor, Kamu Denetçiliği Kurumunun hak arayışında etkisiz ve işlevsiz olduğu açıktır. Hatta Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi CİMER bile, kamuoyu tarafından Kamu Denetçiliği Kurumundan daha çok biliniyor. CİMER'e yapılan 2018 yılında 2 milyon 875 bin 879 adet başvuruya karşın Kamu Denetçiliği Kurumuna 2018 yılında sadece 17.585, 2019 yılında ise 10.221 başvuru yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bitiriyorum, son cümlem Başkanım.
BAŞKAN - Selamlayalım.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Tamam Başkanım.
Sadece bu yönüyle bakıldığında bile, Kuruma ayrılan bütçe, işlevini yerine getirmediği için aslında gereksiz yere ayrılmış bir bütçedir. Kamu Denetçiliği bu şekildeyken bu bütçenin bu Kuruma tahsis edilmesi, aslında, gereksiz bir yere bütçenin tahsis edilmesi anlamına geliyor. Normalde, değerli arkadaşlar, bu Meclisin birincil görevi kendi çalışanlarını milletvekillerinin saygınlığını korumasıdır, bunu hatırlatıyorum.
Cumhuriyetin 100'üncü yılında, 2023 yılında, biz demokratik cumhuriyeti kuracağız ve demokrasiyle bu cumhuriyeti taçlandıracağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)