GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:25
Tarih:08.12.2020

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi üzerine söz almadan önce hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Belki çoğunuz duymuşsunuzdur, eylül ayında Amerikalı Ruth Bader Ginsburg hayatını kaybetti, Amerika sarsıldı. Ufak tefek, minyon tipli bir kadındı. Amerika Kongre binasında tabutu saygı duruşu için tutuldu. Binlerce insan nöbet tuttu ölümünden sonra. Beyaz Saray'da, kamu binalarında bayraklar yarıya indi Ruth Bader Ginsburg için. Bu ufak tefek, minyon tipli kadın, kadın hakları savunucusu, azınlık hakları, cinsiyet eşitliği üzerine Amerika'yı dönüştürmüş bir kadındı ve bu kadının en büyük özelliği 1993'ten beri Amerikan Yüksek Mahkemesinin yargıcıydı ve Amerika, bir yüksek mahkeme yargıcının ölümünden sonra ağladı, yas tuttu. Devlet Başkanından en sade yurttaşlarına kadar herkes onun ölümünden öyle sarsıldı ki hakkında binlerce yazı, televizyon dizileri yazılmaya başlandı. Niçin böyle oldu? Çünkü hâkim, bağımsız hâkim, taraf tutmayan hâkim, kendi öz güven ve bilgisiyle siyasi odaklara asla temenna etmeyen bir hâkim, özgürlükçü bir hâkim, bireyi devlete karşı koruyan bir hâkim. Devlet Başkanı da ona karşı saygılıydı, en sade yurttaş da. Trump, 27 Ocak 2017'de, 7 Müslüman ülkeden Amerika Birleşik Devletleri'ne girişi seyahat yasağıyla kısıtlayınca bir hafta sonra bu kararname iptal edilmişti. Amerikan halkı biliyordu, Başkana rağmen bu ülkede hâkimler vardı, Yüksek Mahkeme hâkimleri vardı ve yirmi yedi yıl hâkimlik yapan bir efsane hâkim, Yüksek Mahkeme hâkiminin arkasından Amerika günlerce ağladı, hâlâ onun yasını tutuyorlar. Peki, bu niye böyle oluyordu? Amerikan halkı hâkimine niye saygı duyuyordu? Çünkü Amerikan Başkanları görev sürelerince belki ancak bir kez hâkim atayabiliyorlardı, onu da ancak Senatoyla uzlaşmak üzere, Senatoyla uzlaşmadan Amerikan Başkanlarının hâkim atama şansı maalesef yoktu.

İşte, onun için, ülkemize baktığımızda, 15 Anayasa Mahkemesi üyesinin 12'sinin Cumhurbaşkanı tarafından belirlendiği, 3'ünün de iktidar çoğunluğu tarafından Mecliste seçildiği bir Anayasa Mahkemesini konuşuyoruz. Anayasa Mahkemesi bugünlerde en zor günlerini geçiriyor ve ülkemiz açısından da maalesef, ümitsiz bir şekilde Anayasa Mahkemesini izlemek zorunda kalıyoruz. Anayasa Mahkemesi, bir yandan görevini yapmayarak bir kesimi memnun etmiyor, bir yandan da kimi özgürlükçü kararları verdiği zaman başka bir kesimi memnun etmiyor. Niçin? Çünkü bağımsız değiller çünkü siyasi iktidarın, erkin tercihleriyle oluşturulmuş bir mahkeme. Olağanüstü hâl ilan ediliyor, olağanüstü hâl kararnamelerini denetlemekle görevli Anayasa Mahkemesi olağanüstü hâl kararnamelerini denetlemiyor. Devletin tüm kurum ve kuruluşlarını değiştiren 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 1 no.lu ve 4 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri, devletin bütün kurallarını değiştiren kararnameler tam iki yıldır Anayasa Mahkemesinin önünde duruyor ve onun için Anayasa Mahkemesine muhalefet güvenmiyor, "Sizi iktidar seçti, onun isteklerini yapıyorsunuz." diye.

Yıllardır sonuçlanmayan iptal davaları Anayasa Mahkemesinin önünde. 2018 Bütçe Kanunu, 2019 Bütçe Kanunu hâlâ görüşülmede ve 68 Cumhurbaşkanlığı kararnamesinden iki yılda ancak 8'i görüşülebildi. Ve enteresan bir durum var, Anayasa Mahkemesi kararları da geriye yürümediği için hâlen geçerli olan, devleti alt üst eden Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve Meclisten çıkan, iptal davaları açılan yasalar hâlen Anayasa Mahkemesinde bekliyor. Onun için Anayasa Mahkemesi kararına bir kere halk güvenmiyor ama sıkıntı burada da bitmiyor. Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı veriyor, alt derece mahkemeleri bu karara uymuyorlar. Anayasa Mahkemesi açısından ne kadar üzüntü verici, ne kadar hüzün verici bir durum.

Anayasa Mahkemesi kararını mahkemeler takmıyor. E, peki, yasama ne yapıyor? Ahlat'ta Kıyı Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle bir yavru saray inşa edilmesine karar veriliyor. Bu kanun, Anayasa Mahkemesine götürülüyor, iptal ediliyor, aynı kanun bu yasama tarafından aynı kroki ve planlarla tekrar Meclisten geçiriliyor. Yani mahkemeler takmıyor, yasama da takmıyor. Yürütme ne yapıyor peki? Yürütme de Anayasa Mahkemesiyle sorunlu. Şehirler arası yollarda gösteri ve yürüyüş yapılması hükmünü Anayasa Mahkemesi iptal ediyor, İçişleri Bakanı Anayasa Mahkemesine posta koyuyor, diyor ki: "Korumasız işe git bakalım." Ve valiler de bu karara rağmen, pandemi koşullarına uygun yürümek isteyen 10 tane madenciyi yürütmemek için birbirleriyle yarışıyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, sorun çok derin Anayasa Mahkemesinde. Şimdi Anayasa Mahkemesinin önünde ciddi bir sınav var, yürütmenin, iktidarın tesirinden kurtulabilecekler mi kurtulamayacaklar mı? İstanbul Başsavcısı Sayın İrfan Fidan 27 Ekim 2020'de HSK tarafından Yargıtay üyeliğine seçildi, 27/10/2020. 1 Aralıkta Yargıtayda, ocakta yapılması gereken Anayasa Mahkemesi aday üyelik seçimi vardı, bu seçim 17 Aralığa ertelendi ve İrfan Fidan daha ayağının tozuyla Anayasa Mahkemesi üyeliğine adaylık başvurusunda bulundu. Şimdi bekliyoruz, 17 Aralıkta yapılacak olan bu seçimlerde İrfan Fidan Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek Yargıtay üyeleri arasına seçilecek mi göreceğiz. Ayrıca, ocak ayında Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesine atanırsa Anayasa Mahkemesinin saygınlığının dümdüz olduğu bir sürece gireceğiz. Konu bu kadar açık ve nettir. Bunları kayıtlara geçmek açısından ifade ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

LEVENT GÖK (Devamla) - Şimdi, ne yapılmalı? Anayasa Mahkemesi üyeleri ne yapmalı? Anayasa Mahkemesi, devleti, kanunları denetleyen en önemli kurumlardan bir tanesi. Şunu yapacaklar, diyecekler ki: "Evet, biz de verdiğimiz kararlarla, Amerikalı o minicik, minyon tipli kadın Ruth Bader Ginsburg gibi olmaya çalışacağız." Bunu bekliyoruz kendilerinden. (CHP sıralarından alkışlar)

Ve en önemlisi, Cumhurbaşkanı tarafından atanmış, daha önce AKP'de milletvekilliği yapmış Anayasa Mahkemesi üyeleri var Meclisten seçilmiş, hepsi de benim değerli arkadaşlarım ama bir daha böyle bir durumun yaşanmaması için, Ahmet Necdet Sezer tarafından kendisine Anayasa Mahkemesi üyeliği verilen Özdemir Özok gibi davranacaklar ve "Ben CHP üyesiyim, tarafsızlığım zedelenir." deyip Anayasa Mahkemesi üyeliğini reddedecekler. (CHP sıralarından alkışlar) İşte o zaman Anayasa Mahkemesine saygı artar, Anayasa Mahkemesine sevgi artar; ülkemiz kurtulur, ekonomimiz kurtulur, adalet kurtulur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)