GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:26
Tarih:09.12.2020

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanlar, değerli bürokratlar ve ekranları başında bizi izleyen değerli vatandaşlarımız; hepinize saygılar sunuyorum.

Bugün Adalet, Hazine ve Maliye, Millî Savunma Bakanlığı ve bağlı kurumların bütçelerini ağırlıklı olarak görüşeceğiz. Konuşmama başlamadan önce, dün akşam Başakşehir-Paris Saint-Germain maçındaki ırkçılık nedeniyle yapılan protesto bir ilkti, ben de katılıyorum; bu protestoyu gerçekleştiren futbolcuları ve kulüp yönetimini kutluyorum.

Yine, özellikle bu dönemde sağlık çalışanlarımıza ve Azerbaycan'dan İdlib'e kadar her tarafta görev yapan askerlerimize de minnettarlığımızı belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Adalet, Hazine ve Maliye, Millî Savunma Bakanlıkları bugün için en sorunlu bakanlıklar, en fazla sıkıntısı olan bakanlıklar bu 3 bakanlık. Plan ve Bütçe Komisyonunda konular görüşülürken bu bakanlıklar ve ilgili kurumlarla ilgili biz görüşlerimizi belirttik, sorunları belirttik; Sayıştay raporlarına ve kesin hesaba değindik, bunlardaki sorunları aktardık. Bugün özellikle Maliye ve Hazine Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığındaki Sayıştay raporlarıyla ilgili ve diğer bakanlıklarımızla ilgili olarak ilgili bakanların cevap vereceğini, kesin hesaba daha fazla yer ayıracaklarını ümit ediyorum.

Ben müsaadenizle bugün farklı bir konuya değinmek istiyorum bu 3 bakanlığımızla ilgili. Biraz önce dediğim gibi Adalet, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı. Bu 3 bakanlıkla ilgili olarak da reforma ihtiyaç var ve reform sözleri özellikle son bir aydan beri telaffuz ediliyor. Başlangıçtaki kadar böyle hareketli değil, sıcak değil ama yine reform, özellikle yeni Hazine ve Maliye Bakanımız tarafından ve Adalet Bakanımız tarafından hararetle de savunuluyor, onu görüyoruz.

Peki reform nedir yani özellikle adalet ve ekonomi konusunda yapılması gerekenler nelerdir? Biliyoruz, tabii ki birçok kurum ve mevzuatta değişiklik yapılması lazım, sosyal güvenlikte, vergide, ihale mevzuatında, kamu mali yönetiminde, yargı alanında birçok konuyla ilgili, kurumla ilgili, mevzuatla ilgili reform yapılması lazım ama reform bu mudur? Onlardan önce yapılması gereken, reformla Türkiye'nin küresel seviyeye gelmesidir. Nasıl Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş uygarlık seviyesine gelmesi amaçsa reformla da çağdaş bir seviyeye gelmesi, reform konularıyla ilgili olarak da çağdaş seviyeye gelmesi amaçtır.

Şimdi, burada özellikle adalet ve ekonomide sorun nedir? Güvendir, güven duyulmamasıdır, iktidara güven duyulmamasıdır özellikle, sorun bu. Kim güven duymuyor, güven duymayan kim? Bir, kendi vatandaşımız, kendi yatırımcımız. İki, yabancılar, yabancı yatırımcılar güven duymuyorlar. Bir örnek vereyim: 1 milyar dolarınız olsa şu anda yatırım yapar mısınız bu ülkede? Belki yapmak istersiniz, ülkenizi seviyorsunuz ama kendinizi de garantiye almak istersiniz. Birisinin bir ihbarı nedeniyle, küçük bir ihbar nedeniyle malınıza mülkünüze el konabilir, terörist, FETÖ'cü, bilmem neci, yatırımınız yarım kalabilir. Onun için 1 milyar dolarınızın yarısını belki yurt dışına götürürsünüz, ondan sonra yatırım yaparsınız belki. Ama ben hani belki demeyeyim, bazı gerçeklerden hareket edeyim.

Şöyle: Çok ilginç bir araştırma var, Wealth Fund diye bir kurum tarafından yapılan bir araştırma. Buna göre, 2016 yılından 2019'a kadar, dört yıl içerisinde -bakın, dört yıl- Türkiye'den 1 milyon dolar ve üzeri meblağda 17.100 hesap yurt dışına çıkarılmış. 17.100 hesap 1 milyon dolar ve üzeri -yani 1 milyon dolar en az, 10 milyon, 20 milyon, 50 milyon, 100 milyon dolar da olabilir- hesaplar yurt dışına çıkarılmış. Dört yıl boyunca -2020 dâhil değil- hep ilk sırada olan ülke Türkiye. Dünyada nüfusuna göre en fazla yurt dışına servet kaçırılan ülke Türkiye şu anda, en fazla servet kaçırılan ülke şu anda. Diğerlerini de gösteriyor. Raporu isteyenlere verebilirim, rapordan çıkarılmış bir özeti. Türkiye, on yıl önce, Orta Doğu ülkeleri arasında en iyi servete sahipken, millî geliri en önde olan ülkeyken şimdi 4'üncü sıraya düşmüş. En fazla servet kaçırılan ülke durumunda Türkiye.

Şimdi, ben diyorum ki: Türk vatandaşlarının, Türklerin yurt dışında en az 200 milyar doları var. "Nasıl?" diyeceksiniz. Bakın, biraz önce söylediğim bu raporda 17.100 hesabın, 1 milyon dolar ve üzeri hesabın yurtdışına kaçırıldığından bahsediliyor. Ortalama 10 milyon dolar olsa 170 milyar dolar yapar. 2013'te ve 2015'te Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek açıklamıştı, iki ayrı açıklaması var 2013 ve 2015'te. "Yurt dışında Türklerin en az 130 milyar doları var." demişti. Diğer merkez bankalarıyla yaptığı iş birliği sonucu bu rakamı bulmuş. En az o tarihte 130 milyar dolar vardı, o tarihten beri para gelmedi, gitti. En az 300 milyar dolar yapıyor. Ben 300 milyar dolar demiyorum, 100'ünü atıyorum, 200 milyar dolar en azından yurt dışında Türklerin serveti var. 800 milyar dolarlık bir gayrisafi yurt içi hasılaya sahip olan ülkede bu çok önemli ve çok vahim bir rakamdır arkadaşlar, çok vahim; bunun üzerinde durulması lazım. Neden Türkler paralarını yurt dışına götürüyor? Bu güven sebebiyledir, bu çok önemli bir konu. Bakın, dörtte 1'i yapıyor, en azından gayrisafi yurt içi hasılamızın dörtte 1'i yapıyor. Bunu 400 milyar dolara kadar çıkarabilirsiniz. Yani gayrisafi yurt içi hasılamızın neredeyse yarısı yurt dışındadır diyebiliriz. Bu çok vahim bir rakamdır ve çok vahim bir konudur ve bu muhakkak çözüm bulunması gereken bir konudur; bu güven meselesidir, güven sorunudur. Bu dönemde, özellikle AK PARTİ döneminde para kazanmış olan, servet yapmış olanlar özellikle yurt dışına götürmüşlerdir. Bunun böyle olmadığını kimse iddia edebilir mi? Maalesef böyle durum. Bunun muhakkak gereği yapılmalıdır, ekonomide ve adalette yapılması gereken asıl reform budur.

Şimdi, geçmişte, tarihte örnekleri var. İspanya Krallığı bir tarihte servet sahiplerine baskı yapıyor. Para, servetler Hollanda'ya kaçıyor; Hollanda Krallığı onlara kucak açıyor. Hollanda'nın bugünkü gelişmişliği, bugün dünyaya önemli ölçüde ticarette hâkim olmasının en önemli sebebi servetlerin Hollanda'ya aktarılmasıdır. Şimdi, biz sürekli olarak servet kaybeden bir ülke konumundayız özellikle son dört yılda, beş yılda. Bunun muhakkak çaresinin bulunması lazım. Yani servet, ekonomik kalkınmada çok önemli bir unsur.

Hollanda Kralı nasıl "Gelin, burada bağımsız yargı var, servetleriniz garanti altındadır. Bağımsız yargıyla, bağımsız mahkemelerle sizin sorunlarınız çözülecektir." diyebilmişse, Türkiye'de de aynı şey olmalıdır. Yani ekonomi ile adalet, yargı iç içe konulardır. Bunun, muhakkak halledilmesi lazım.

SALİH CORA (Trabzon) - Hollanda'nın Kralına güveniyor, Cumhurbaşkanımıza güvenemiyorsunuz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Evet, sorun bu. Hollanda'nın Kralına güveniliyor. Maalesef işte dediğiniz gibidir sorun, maalesef. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Cora, pas vermeyin.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Yüzde 53 güveniyor, yüzde 53.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Hayır, bu konuyu Sayın Cumhurbaşkanı da teyit etmiştir. Daha önce Sayın Cumhurbaşkanının demeçleri var: "Yurt dışından paralarınızı getirin." dedi, birkaç kere de bunu söylemiştir kendisi. Bu, teyit edilen bir konu, bildiğimiz bir konudur arkadaşlar. Yargı güvencesi olmadıktan sonra ekonomik kalkınma mümkün değildir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Üstat, güvensizliği sizin partiniz mi pompalıyor?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, uzun bir güne başlıyoruz. Sizden rica ediyorum...

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - KÖİ projeleri var, kamu özel iş birliği projeleri...

BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, ilave sürenizi vereceğim.

Yani kendi düşüncelerini gayet kibar ve son derece düzgün bir şekilde ortaya koyarken bu lafı atıyor olmanın bir anlamı yok. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Grup Başkan Vekili orada. Bir sataşma olduğunu düşünüyorsa söz isteyecek, ben de turun sonunda vereceğim, tabii başında vermeyeceğim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Çok cimrisiniz Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, KÖİ projeleri, kamu özel iş birliği projeleri... Değerli arkadaşlar, neden Londra mahkemeleri yetkili, şehir hastaneleriyle ilgili bir dava söz konusu olursa neden Londra mahkemeleri yetkili de Ankara mahkemeleri yetkili değil? (CHP sıralarından alkışlar) Bu, bağımsız bir yargı olduğunu mu gösteriyor Türkiye'de? Tam tersine, yargının bağımsız olmadığını gösterdiği için bu yapılıyor. Bunları dikkate almak zorundayız. Bakın, çok önemli konular bunlar.

İkide bir mevzuatını değiştiren, ikide bir vergi oranlarını değiştiren, kanunların uygulanması konusunda ikide bir ikirciklilik gösteren bir ülkede yatırımcı güveni söz konusu olabilir mi? Bakın, geçen ay bir kanun teklifi geldi, bir torba kanundu, hatırlıyorsunuz, kurumlar vergisi oranını -yüzde 20'dir- yüzde 5'e kadar düşürmeye ve artırmaya Cumhurbaşkanına yetki veriyoruz. Yahu, peki şimdi yabancı yatırımcı Türkiye'ye gelecek, soracak: "Türkiye'de kurumlar vergisi oranı kaçtır?" Yüzde 20'dir ama Cumhurbaşkanının yetkisi var, yüzde 5 düşürebilir yani yüzde 25 oranında düşürebilir, çıkarabilir. Böyle bir yetki olur mu? Krallarda yok bu yetki. Bu, Cumhurbaşkanı için de doğru bir şey değil. Bu, istikrarsızlığı gösteren bir durumdur. Yüzde 25 oranında indirilip çıkarılabilen bir kurumlar vergisi oranı istikrarsızlığı gösterir, güven vermez ki. Bunların hepsini düşünmemiz gerekir.

Tabii ki reform yapacağız ama önce bu zihniyette reform yapılması lazım, düşüncemizi değiştirmemiz lazım. Tabii ki birçok şey önemli yani mesela nevzuhur siyasetçi midir artık bürokrat mıdır bilmiyorum -siyaseti buranın yapması lazım ama bürokrat olarak yapıyorlar- mesela Sayın Fahrettin Altun'un birkaç yerden eşi ve kendisi maaş alıyor. Bunların da düzeltilmesi, bunların da reform konusu edilmesi lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Hemen her konunun reforma tabi tutulması lazım. Türkiye'nin mali kurumlarıyla ve mevzuatıyla düzgün bir ülke olması lazım, güven veren bir ülke olması lazım tabii ki ama önce bu zihniyetin değişmesi şarttır.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Doğru değil bu.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Bülent Bey, İstanbul Belediyesindekileri de söylüyor musunuz?

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Hepsinin düzelmesi lazım, hepsinin düzelmesi lazım, ne yanlışsa hepsinin düzelmesi gerekir tabii ki.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Eksik söylüyorsunuz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Anayasa Mahkemesi üyeleri, yüksek mahkeme üyeleri diyebilmeliler ki: "Ben alanımın en iyisiyim, layığım, liyakatliyim, onun için ben buraya geldim. Falan partinin başkanının takdiriyle gelmedim. Mesleğimin en iyisi olduğum için, yıllardan beri kendimi ispat ettiğim için buradayım." Bunlar olursa işte o zaman reform olur.

Değerli arkadaşlar, reformun bir de farklı bir ayağı var, bu da çok önemli. Şimdi, reform yapıyorsak değerli bakanların farkında olması lazım; çağımızda, özellikle bu pandemi sonrası küresel entegrasyonlar çok önemli hâle gelmeye başladı. Bakın, geçen ay İngiltere ve Japonya çok önemli bir ticaret anlaşması yaptı, serbest ticaret anlaşması. Yine geçen ay RCEP anlaşması yapıldı; 15 Uzak Doğu ülkesi bir araya geldi, bu "RCEP" denilen entegrasyonu oluşturdular. Sekiz yıldan beri görüşmeler devam ediyordu, 2,1 milyar kişi bu RCEP'e dâhil şu anda ve dünya yurt içi hasılalarının yüzde 30'u dâhil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakın, Avrupa Birliğinden uzaklaşıyoruz; NAFTA Kuzey Amerika'da kuruldu, RCEP Uzak Doğu'da kuruldu; biz dışarıda kaldık, biz Araf'tayız. Biz neredeyiz? Araf'tayız; idare etmiyoruz, Araf'ta kaldık. Bu entegrasyonlar içerisinde de yeni dönemde yeni ticaret zihniyetiyle olmamız gerekiyor. Bunları yapamazsak reform yapmanın hiçbir anlamı yok maalesef. Türkiye, NATO dâhil olmak üzere, birçok konuyla ilgili olarak maalesef Araf'ta.

Reform konusunda, kısaca, Millî Savunma Bakanlığı için de bir şeyler söylemek istiyorum. Özellikle Millî Savunma Bakanlığında sağlık konusunda, yargı konusunda sıkıntılar var; bunların düzeltilmesi gerekir. Sayın Bakanın da bu kanıda olduğunu biliyorum ama şu anda müttefik ülkelerle sorun yaşayan, NATO'yla -biraz önce söylediğim gibi- sorun yaşayan bir ülke durumundayız. NATO'nun bu dönem belirlenen yeni hedefleri var; Çin, Rusya, siber savaşla mücadele ve terörizmle mücadele gibi. Bunların Türkiye tarafından daha farklı bir şekilde ele alınması lazım.

Özellikle bu dönemde, AK PARTİ döneminde tek bir savaş uçağı alınmadı ve ihtiyaç olunan tank ihtiyacının da çok altında tank alındı maalesef. Şu anda Kara Kuvvetlerimiz de Hava Kuvvetlerimiz de bu bakımdan çok zayıf maalesef. Bu alanların bir an önce giderilmesi, tamir edilmesi lazım.

Evet, bu vesileyle herkese saygılar sunuyorum.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)