| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 09.12.2020 |
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, sayın hazırun hoş geldiniz.
Size bir annenin feryadını okuyacağım: "Çocuğumun elini kolunu bağlayıp dövdüler. Ben ağladığımı duymasın diye dudaklarımı ısırarak dinledim çocuğumu. Elini kolunu bağlayıp dövdüler. Benim de burada elim kolum bağlı, çocuğumun yaralarına merhem veriyorlar mı bilmiyorum." Daha yeni, sosyal medyada "trend topic" olmuş "Silivri'de işkence var." diye. Bu hanımefendi, Silivri'de hükümlü Muhammet Taş'ın annesi. Bir başka genç çocuk daha, o da yine aynı feryatta bulunuyor: Tunahan Kurt.
Sayın Bakanım, bu olay gündemde, haberinizin çoktan olması gerekiyor idi, olmadı ise ben Türkiye Cumhuriyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir vekili olarak burada, halkın huzurunda bu olayı size ihbar ediyorum. Sosyal medyada dünden beri "trend topic" olmuş "Silivri'de işkence var." ifadelerini kamuoyunun önünde ya aklamak zorundasınız ya da cezalandırmak zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkeye böyle bir karanlığı yaşatamazsınız ama bunun kaynakları var; Türkiye, tercihlerini değiştirmeye başladı. Türkiye'de ilginç bir 90'lı yıllar özlemi birdenbire önümüze düştü. Otuz yıl öncesinin iflas etmiş fikriyatını tekrar Türkiye'nin önüne teslim olmuş bir pozisyonla sokuyorsunuz. Buradan çıkmamız lazım, buradan çıkmamız lazım; Türkiye'ye aynı şeyleri tekrar yaşatmayın. Unutmayın ki sizi iktidara taşıyan, o 90'lı yılların işkenceleriydi, haksızlıklarıydı, hukuksuzluklarıydı, eşitsizlikleriydi; yaşatmayın Türkiye'ye bir daha bunları. (CHP sıralarından alkışlar)
Ha, dener misiniz? Deniyorsunuz. Yaşatabilir misiniz? Allah yolunuzu açık etsin, gidicisiniz, yaşatamazsınız. Geleceğiz, Türkiye'ye eşitliği, kardeşliği, adaleti, hukuk devletinin tadını kana kana kana içireceğiz. Sayın Genel Başkanımızın çokça ifade ettiği Şirazi'nin bir lafı var: "Dünyanın bütün nehirleri, adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez." O nehir biz olacağız, akacağız, akacağız, akacağız; bu topraklardaki bütün kadim uygarlıkların insanları barış ve kardeşlik içinde yaşayacak.
Siz ne yaptınız? Siz gayet iyi niyetli olarak bir "reform" ifadesini sahaya taşıdınız, birdenbire ortaklığınız çatlar hâle geldi. Arkasından Türkiye'de tehditler havada uçuşur hâle geldi. Bu "90'lı yıllar" diye ifade ettiğim tablonun ayak seslerini partinizin içinde de duyar hâle geldik ve partinizin kurucularından birini linç ettiniz.
Sayın Bakanım, "reform" lafını önce siz söylemiştiniz; bence güzel bir söz. Reform yapılacaksa sizin yıktıklarınızın üzerine yapılacak, onu siz yapamazsınız, onu gelir biz yaparız. Ama iyi niyetli, destek olalım tabii, güzel şeyler yapacaksanız elinizden tutalım, getirin o güzel yasaları buradan geçirelim. Ama reform sadece bir yasa meselesi değil, reform bir zihniyet meselesi. (CHP sıralarından alkışlar) Reform bir zihniyet meselesi, Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymayan hâkimlerle reform yapamazsınız. Grup Başkan Vekilimizin "ayaklı gladyatör, seyyar gladyatör" dediği 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanıyla da yapamazsınız bunu. Az önce burada sevgili dostumuz Çorum Milletvekilimizin söylediği "kariyer meraklısı, hastalıklı isteklerle" de yapamazsınız. Reform; bir irade meselesidir, bir duruş meselesidir, bir ilkesel meseledir, bir toptan kapsayıcılık meselesidir, sizin dışınızdakileri de var sayma meselesidir.
Dün akşamdan beri ırkçılığa karşı bir söylem var. Avrupa, faturasını ödedi, Paris Saint-Germain Takımı, hemen refleks verdi. Hepimiz karşı olmamız gerekiyor, insanlık suçudur ama burnumuzun dibinde de insanlık suçları işleniyor. Niye karşı olamadınız? Niye dilsiz şeytansınız? Niye sesiniz çıkmıyor arkadaşlar? Ama ben size söyleyeyim; burnunuzun dibindekileri görmediğiniz sürece yani Cumartesi Annelerini görmediğiniz sürece yani KHK'lileri görmediğiniz sürece yani bu ülkede feryat eden yoksulları görmediğiniz sürece...
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Diyarbakır Anneleri...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Diyarbakır Analarından da bahset, Diyarbakır Analarından!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - ...yani bu ülkenin bir bölgesindeki bütün halkın iradesini yok sayıp kayyumlarla idare etmeye devam ettiğiniz sürece...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Diyarbakır'ı da gör bir defa!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - ...yani, yani, yani sizin bu baskıcı, totaliter, otoriter mantığınız devam ettiği sürece siz bunları göremezsiniz, bunları ancak biz görürüz. Bunları ancak biz görürüz, Diyarbakır Anneleri dâhil olmak üzere. (CHP sıralarından alkışlar) Çifte standartlı olmayacaksınız hem Cumartesi Annelerini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bir ek süre vereceksiniz galiba.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Hem Cumartesi Annelerini hem Diyarbakır Annelerini hep beraber görmemiz gerekiyor. Ama siz sınıfta kaldınız; bu, sizin işiniz değil, siz emekli oldunuz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Terör nereden geliyor, biliyor musun Diyarbakır Analarının gösterdiği zulmün adresini?
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Biliyorum.
Siz ne olacaksınız biliyor musunuz? Sayın Genel Başkanımızın burada söylediği gibi kendinize bile hesap veremeyeceksiniz, emekli olup bu Meclisten gideceksiniz. Sizin yerinize pırıl pırıl insanlar gelecek ve bu ülkeyi çok da güzel yönetecekler. (CHP sıralarından alkışlar) Ama ne yaptınız? Ama ne yaptınız? "Kurşun asker" lafına çok takıldınız ya Sayın Genel Başkanımızın, kurşun yargı da yarattınız. Buradan yargının o yürekli insanlarını tenzih ediyorum, çok kaliteli insanlar var yargıda onlara sesleniyorum: Ne olursunuz, biliyoruz, kan kusuyorsunuz, kızılcık şerbeti içiyorsunuz. Biraz daha tahammül edin, çok lazımsınız, bugün de lazımsınız, yarın da lazımsınız. Yanınıza monte edilmiş olan kurşun askerler, sizin yanınızda hiçbir değer taşımıyor. Hep beraber bu ülkeyi aydınlık, müreffeh, güzel bir geleceğe hazırlayacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)