| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 09.12.2020 |
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Özelleştirme ve TÜİK bütçesi konusunda görüşlerimi Cumhuriyet Halk Partisi olarak anlatacağım. 1986 yılından AKP'nin iktidara geldiği döneme kadar 8,2 milyar dolarlık özelleştirme yapılmış. 2002 yılından günümüze kadar da toplam 62 milyar dolarlık satış gerçekleştirilmiş. AKP iktidarda olduğu süre boyunca 273 kuruluşta satış, devir işlemleri yapılmış; bu kuruluşlardan 268'indeyse kamu payı bırakılmamış yani kamu payı sadece 5'inde kalmış, 268'inde kamu payı bir kenara itilmiş. Bu paralar nereye gitmiş? Yatırıma mı gitmiş? Hayır. Bu paralar on sekiz yıl sonunda geldiğimiz noktada uçup gitmiş. 70 milyar dolar, nereye gittiği belli değil. 2002 yılından beri yerli millîlik, yerli millîlik iddiası söylenmiş ancak özelleştirmeyle ilgili olarak yabancı şirketlere, yerli iş birlikçilerine ekonomi, yatırımlar, cumhuriyet değerleri peşkeş çekilmiş. Özelleştirme adı altında satılan bütün varlıklarımız bir avuç iktidar yandaşına peşkeş çekilmiş, önce fabrikalar elden çıkarılmış -Türkiye Şeker Kurumuna ait 14 şeker fabrikası özelleştirilmiş, sonra TÜRK TELEKOM Lübnanlıların, TÜPRAŞ İsraillilerin, PETKİM Azerbaycan'ın- Tank Palet ise Katarlılara peşkeş çekilmiş. Satacak şirket bırakmayınca tesis ve varlık satmaya başlanılmış, önce elektrik dağıtım şirketlerini, sonra da kamu arazilerini, elektrik santrallerini, limanlarını elden çıkarmaya başlamışsınız ve çıkarmaya hâlâ devam etmektesiniz.
2002-2019 arasında 11 liman, 98 elektrik santrali, 50 tesis ve işletme, 11 otel, 3.917 taşınmaz ve araç muayene hizmetleri ile maden ruhsatları özelleştirilmiş; buralarda çalışan 72.825 kişiden 9.295'i ise işten çıkarılmış. Peki, ne için, kim için?
Enerji dağıtım şirketleri devletin elindeki hatları bakım ve yenileme güvencesiyle devralmışlardı ancak bakım, onarım ve kayıp maliyetlerini kendileri karşılamadılar, faturalara yansıttılar. Bu uygulamanın doğru olmadığına hükmeden Yargıtay kararını ise birkaç saat içinde çıkarılan yasayla bertaraf ettiniz. Dün de bir tebliğ yayımlandı, pandemi ve ekonomik kriz yüzünden işsiz kalan, geliri düşen halk elektrik faturasını ödemekte zorluk çekerken elektrik şirketlerinin temsil, ağırlama ve seyahat gibi keyfî giderleri beş yıl daha elektrik faturalarına eklenecek, tüketiciyi ilgilendirmeyen bu tip birçok harcama elektrik faturasına yansıtılacak. Bu uygulamanın doğru olmadığına hükmeden Yargıtay kararında -biraz önce söylediğim gibi- bir karara gittiniz. Sizin düzeninizde her zaman kazanan hep şirketler, kaybedense vatandaş. İşte, sizin özelleştirme politikanız bu. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, buna, millet malının yandaşlara peşkeş çekilmesi diyoruz.
Kamu varlıklarının şirketlere aktarılması bir yana, devletin yapması gereken yatırımları da devrettiniz. KÖİ'ye "yap-işlet-soy" yöntemiyle yurttaşın cebinden ödediği alım garantisini getirdiniz, Türkiye'nin yirmi beş yılını ipotek altına aldınız ve "Milletin cebinden beş kuruş çıkmayacak." lafının koca bir yalan olduğunu ortaya çıkardınız. KÖİ projelerinin 2008-2020 arasında kamuya getirdiği toplam maliyet 153,8 milyar doları bulmakta. Bugünkü kur üzerinden hesaplandığında, bu maliyet Türkiye'nin neredeyse bir yıllık bütçesi olmakta. Hepsini "garanti" adı altında yandaş beşli çeteye verdiniz, zararını da halkın cebine yüklediniz.
Sayıştayın Özelleştirme İdare Başkanlığıyla ilgili raporunda başkan yardımcısının aracına dikkat çekildi. Raporda "06 ADE 688 plakalı aracın herhangi bir resmî görev yazısı olmaksızın olağan kullanım düzeyini aşan bir şekilde 2019 yılı içerisinde 57.415 kilometre yol yaptığı görülmüştür." ifadesi yer aldı. Burada sarayın lalelerine 1,3 milyon lira ödendiği aklımıza geliyor; israf, şatafat sarayın yönetiminin yöntemi oldu. İşte, zihniyet bu. Kamu kaynaklarını sömürmek, israf ve şatafat zihniyet hâline getirildi.
Diğer bir batık gemi ise saraya bağlı çalışan TÜİK. Pandemiden önce var olan ekonomik kriz salgınla beraber ekonomik buhrana dönüştü, işsizlik, döviz kurları rekor kırdı ama TÜİK'e göre her şey güllük gülistanlık, "İşsizlik oranları azalıyor, ekonomimiz büyüyor." diye açıkladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - İşsizlik kasım ayı raporlarına göre 10 milyonu çoktan geçti, TÜİK'e göre ise Türkiye genelinde işsiz sayısı 456 bin kişi azalarak 4 milyon 194 bin kişi oldu. Enflasyon yüzde 40'lara dayanmış, TÜİK yüzde 14'lerde diyor, kısaca TÜİK yurttaşın cebindeki enflasyonu değil, sarayın arka odalarındaki enflasyonu hesaplıyor.
TÜİK'in bize yaşattığı bir diğer sevinçse yaşadığımız iddia edilen ekonomik büyüme! Ancak OECD raporları Türkiye'deki ekonomik aktivitedeki düşüşün yüzde 15 olduğunu söylüyor. Bizim haberimiz yoktu ama TÜİK'in hesaplarına göre bu yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre ekonomimiz yüzde 6,7 büyümüş. Hepsi yalan, TÜİK yine gerçeklerle uzaktan yakından bağdaşan tespitlerde bulunmuyor. Ülkemizde yaşanılan krizin tamir edilmesi bir yana tüm bunlar bilerek saklanıyor. Sayıştayın sunduğu TÜİK'in 2019 yılı raporunda da kurumun kendi hesaplarının bile hatalı tutulduğu belirtildi. TÜİK açıkça yalan söylüyor, büyüme verileri, istihdam verisi, enflasyon da yalan; kurumlarda liyakati bitirdiniz, sadakat dönemini getirdiniz. Artık bu kurumun inandırıcılığının, tarafsızlığının kalmadığını biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Şu an iktidarın ve ona bağlı kurumların tanımı şu: Körler sağırlar birbirini ağırlar.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)