GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:26
Tarih:09.12.2020

HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Tüm iktidarlar ne zaman toplumsal muhalefeti daha fazla baskı altına almak istese, daha fazla faşizan yöntemlere başvursa, ilk müdahaleleri maalesef, cezaevlerine ve cezaevlerinde de siyasi mahpuslara yönelik oluyor. Çünkü biliyorlar ki aslında siyasi mahpuslar gerçekte bir suç işledikleri için değil, bu baskıcı, zulüm iktidarına karşı durdukları için, eşitliği, adaleti, özgürlüğü savundukları için, kadınlar erkek egemenliğine karşı mücadele ettikleri için zindanlara atılırlar; cezaevlerinde onları sessizleştirmeye, susturmaya çalışırlar. İktidarlar, iktidarlarını sağlamlaştırmak için yargı ve cezaevlerini araç hâline getirirler, o nedenle de haksız, hukuksuz verdikleri cezalar yetmez, ceza içinde ceza uygulaması başlar. İktidarınız da hem fiilî uygulamalarla hem de reform adı altında çıkardığı yasalarla aynı yöntemi hayata geçiriyor. Gerçek bir reformdan bahsediyorsanız, öncelikle, tabii ki aslında tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması gerekirdi. Devamını getirirsek, cezaevleri şu an cenaze evlerine döndü. Kanser olan, kalp hastası olan, felç olanlar toplum güvenliği bahanesiyle cezaevlerinden tahliye edilmiyor. Şimdi, kendi hayatını idame ettiremeyecek bir insan nasıl toplum güvenliğini bozabiliyor, bunu, biri lütfen anlatsın. Hasta mahpusların acilen tahliye edilmesi gerekiyor. Adli Tıp Kurumunun raporlarını siyasi tutum izleyerek vermesinin önüne geçilmeli; bu konuda gerekli yaptırımların uygulanması gerekiyor. Tam teşekküllü hastane ve üniversite hastanelerinin vermiş olduğu raporların Adli Tıp Kurumu tarafından dikkate alınması gerekiyor. Şakran Cezaevinde, 14 kişilik koğuşta 31 kişi kalıyor. Mahpuslar nöbetleşe uyuyor, 31 kişilik koğuşa 20 kişilik yemek veriliyor, tek banyo ve tek tuvalet var. Bu da yetmiyor, Silivri, Ordu Cezaevlerinde çamurlu su veriliyor. Sağlıklı beslenme, doktorlarca reçete edilmiş yiyecekleri alma, temiz suya erişim sağlanması gerekiyor. Hastaların hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamasına son verilmeli, ağır hastaların ambulansla hastanelere sevki sağlanmalı, tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır. Hastane revirine çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalı, teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman hekimler tarafından yapılması sağlanmalıdır. İnsan haklarına aykırı kelepçeli muayene ve tedavi uygulamasından bir an önce vazgeçilmelidir. Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapılmasına izin verilmeli, hapishaneler dışarının denetimine açık hâle getirilmelidir.

Kadınlara yönelik cinsel taciz ve şiddete son verilmeli, ücretsiz kişisel temizlik malzemesi ve ücretsiz ped sağlanmalıdır.

Afyon'da bir mahpusun Kürtçe olarak yazdığı bir kitap Kürtçenin yabancı dil kategorisinde olduğu değerlendirilerek kendisine verilmemiştir. Hakkında yasaklama, toplatma kararı olmayan gazetelerin ve kitapların hapishanelere alınmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Ailelerinden uzakta olan mahpusların ailelerine yakın cezaevlerine nakil talepleri kabul edilmeli, sürgün sevk uygulamalarına acilen son verilmelidir.

Cezaevlerinde son dönemde artış gösteren işkence, darp ve kötü muameleye son verilmeli, sorumlular hakkında gerekli cezai işlemler uygulanmalıdır.

Mahpuslara ihtiyaçları olan hijyen malzemeleri ücretsiz verilmeli, görevlilerin hapishane içinde mahpuslarla temas kurduğu noktalarda tedbirler yoğunlaştırılmalıdır.

Keyfî, hukuksuz disiplin cezalarından vazgeçilmeli, şartlı salıverme ve denetimli serbestlik hakkının kullanımının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Mahpuslara baskı uygulamak için görüş ve iletişim cezaları verilmesi, iletişimin kısıtlanması, ayakta sayım zorlaması ve çıplak aramadan bir an önce vazgeçilmelidir.

Kandıra'da kadın siyasetçilerin koğuşları arama bahanesi altında basılmış, şiir notlarına, savunmalarına, kalemlerine dahi el konulmuştur; kantinden alınmış radyolara dahi el konulmasından, oda aramalarının keyfî, gerekçesiz baskı uygulamak amacıyla yapılmasından bir an önce vazgeçilmelidir.

Cezaevleri katliamevlerine dönüştü. İmralı Cezaevinde uygulanan tümüyle hukuksuz, ağırlaştırılmış tecrit uygulamaları tüm cezaevlerine yayılmak isteniyor. Bu koşullar altında siyasi mahpuslar, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve cezaevlerindeki insan onurunu hiçe sayan, yaşam haklarını ihlal eden uygulamalara karşı süresiz, dönüşümlü açlık grevinin bugün 14'üncü günündeler. Bu sese kulak verilmeli, Anayasa ve uluslararası sözleşmelere uygun davranılarak talepleri bir an önce hayata geçirilmelidir. Cezaevlerinde LGBT+'lara yönelik ayrımcı ve nefret suçları daha fazla artıyor. LGBT+'ların beyanına göre değil, kimlik rengine göre bakılıyor; her türlü aşağılama, sözlü fiziksel taciz ve hakarete maruz bırakılıyor. Trans tutuklu ve hükümlülerin cinsiyet geçiş operasyonları yasal süreçlerini tamamlamış olmalarına rağmen engelleniyor, kantinlerden ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar, hormon ilaçları verilmiyor, açık cezaevlerine geçme hakkı güvenliğin sağlanamayacağı gerekçesiyle ellerinden alınıyor, kurs ve atölyelere katılmaları engelleniyor. Cezaevlerinde transfobiye, homofobiye son verecek uygulamalar bir an önce hayata geçirilmelidir.

Adli mahkûmluk da kapitalist sisteminizin bir sonucu. Sömürü sisteminiz suç ve suçluyu yaratıyor. Adli mahkumlar her türlü baskının yanında emek sömürüsüne de maruz kalıyor. Cezaevlerinde 309 iş yurdunda hükümlü ve tutuklular âdeta köle gibi çalıştırılıyor. Bu çalışmalardan Adalet Bakanlığının 2019'da elde ettiği gelir 4,6 milyar lira. Peki, bunlardan mahpuslara verilen ödeme ne kadar? Sadece 77 milyon lira. Günlük yevmiye tutarı ustalara 17 lira, kalfalara 15 lira, çıraklara 14 lira.

İnfaz Yasası'ından sonra cezaevlerindeki azalma nedeniyle mahpuslar on altı, on yedi saat çalıştırılıyor yani cezaevleri aynı zamanda emek sömürüsünün de en fazla olduğu yerler. Bu da yetmiyor, bu kadar sömürü ve özgürlük kısıtlamasına rağmen hapishanede kaldıkları günler için insanlardan yemek ve elektrik parası alıyorsunuz. Cezaevinde olan bir kişinin geçim kaynağının olmadığını siz de biliyorsunuz.

Bir ülkede cezaevlerinin sayısı ne kadar çoksa, cezaevlerinin koşulları ne kadar ağırsa o ülkenin yöneticileri o kadar antidemokratik, o kadar sömürücüdür; aynı sizin gibi.

Bu bütçede kadınları da görmüyorsunuz. Kadına yönelik şiddet ve erkek egemenliğinden kaynaklı problemleri geçiştirmeye çalışıyorsunuz, tam bir ciddiyetsizlikle ele alıyorsunuz. Gerçek bir çözüm istiyorsanız, öncelikle, bakım yükünü azaltacak ücretsiz kreşler ve bakım merkezlerinin kurulması gerekiyor. Şiddet artıyor; tüm şehirlerde nüfusla orantılı olarak ŞÖNİM ve sığınakların açılması lazım. Evde çalışan kadınlar için sağlık güvencesi ve emeklilik hakkının sağlanması gerekiyor. Eş değer işe eşit ücret, meslek eğitiminde ve iş kollarında kadınlar için kota uygulaması, kadınlara tam zamanlı, sigortalı, güvenceli iş olanakları yaratılması, iş bulamayan kadınlara süresiz işsizlik ödeneği bağlanması gerekiyor.

Kadınların nafaka hakkı tartışma konusu yapılmamalı, aksine tahsil olanakları yaratılması gerekiyor.

Eğitim ücretsiz olmalı, kız çocuklarına bu anlamda pozitif ayrımcılık ilkeleri uygulanması gerekiyor.

Engelli kadınlara ve tüm engelli bireylere yönelik baskı, ön yargı ve ayrımcılıkla etkin mücadele edilebilmesi için engelliler bakanlığı kurulmalı, kendi bünyesinde hizmet verecek kadın politikaları daire başkanlığının oluşturulması gerekiyor.

Pandemi bahanesiyle 6284 sayılı Kanun tedbirlerinin uygulanmasına kısıtlılık getirmekten vazgeçin. İstanbul Sözleşmesi'ni etkin uygulayın, bunun için gerekli bütçeyi ayırın. Örnek, Diyarbakır'da boşanma sürecinde olan avukat arkadaşımız Müzeyyen Boylu, koruma kararına rağmen öldürüldü. Neden? Çünkü gerçek bir koruma yoktu, aslında görünüşte bir koruma vardı.

Şiddet uygulayan ve şiddet uygulama ihtimali bulunan erkekleri bizzat kolluk marifetiyle etkin bir gözetim altında tutun, koruma mekanizmalarını genişletin. Şiddete uğrayan kadın başvurucuyu evine yollayan, gerekli güvenlik önlemini almayan kolluk görevlileri hakkında yasal işlem yapın. Kürt kadınlarına yönelik özel savaş politikalarından vazgeçin, fail olan suçlu devlet görevlilerini muhakkak yargılayın, korumayın.

2018 yılında yayınlanan GREVİO Raporu'ndaki eksikliklerin acilen giderilmesi için bütçe ayırın.

Avusturya'da hayata geçirilen "Viyana modeli" olarak sunulan örnek alabileceğimiz bir model var. Bu modelde kadına yönelik şiddete karşı müdahale merkezleri kuruluyor, merkezler bağımsız kadın örgütleri tarafından yürütülüyor, masrafları devlet tarafından karşılanıyor.

Kadın bakanlığı bir an önce kurulmalı, kadın örgütleri, feminist örgütler mali olarak desteklenmeli ve bu örgütlerle iş birliği yapılmalıdır.

7/24 ücretsiz ve çok dilli "Alo şiddet" hatları bir an önce açılmalıdır. Cinsel şiddet kriz merkezleri kurulmalı, yargıçlara, savcılara, avukatlara toplumsal cinsiyet ve kadına yönelik şiddete ilişkin zorunlu eğitimler verilmelidir.

Ölmemek için öldürmek zorunda kalan kadınlara, kadınları ölümden kurtarmak isteyen erkeklere cezalar yağdırmaktan vazgeçin, fail erkekleri cezalandırın. Katil erkekleri değil, kadınları sorgulayan savcı ve hâkimler hakkında gerekli yaptırımların uygulanması gerekiyor.

RTÜK, yetkilerini toplumsal muhalefeti susturmak yerine medyada kadına yönelik şiddeti besleyen cinsiyetçi yayınları denetleyerek kullanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Kadınlar için sosyal konut modelleri geliştirilerek ücretsiz barınma hakkı sağlanmalıdır. Adli yardım erişimi artırılmalı, kolaylaştırılmalı ve nitelikli hâle getirilmelidir.

Tabii ki, en önemlisi, bütün bunları yapabilmek için, iktidarınızın kadın düşmanı erkeklerin erkek egemenliğini, güçlendiren, kadını aileye mahkûm eden siyasetinden, makbul kadınlar yaratma projenizden vazgeçmesi gerekiyor. "Ya vazgeçeceksiniz ya kaybedeceksiniz çünkü kadınlar var." (HDP sıralarından alkışlar)