GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:27
Tarih:10.12.2020

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ederim Başkan.

Genel Kurulu ve televizyonları başında bizi izleyen halklarımızı da bir kez daha buradan selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kadına yönelik şiddet belli bir zamanla, belli bir kültürle, belli bir coğrafyayla elbette ki sınırlı değil. Dünyanın dört bir yanında kadınlar sadece kadın olmaktan kaynaklı ayrımcılığa ve şiddete uğruyor. Bu konuda asıl mesele, aslında, kadına yönelik şiddetle ilgili hangi mantıkla, hangi zihniyetle, hangi araçlarla, hangi politikalarla ve nasıl mücadele ettiğinizdir. Bakın, ülkedeki diğer sorunlarda olduğu gibi kadına yönelik şiddette de AKP maalesef inkârcı bir siyaset izliyor. Kadına yönelik bu şiddeti dönem dönem inkâr edemediği durumlar da yaşanıyor, o zaman da genelde şöyle argümanlar ön plana çıkıyor: "Bizim medeniyetimizde, bizim inancımızda kadına yönelik şiddet yoktur. Eğer birileri şiddet uygulamışsa da bunlar problemli, hasta erkeklerdir." denilerek işin içinden çıkılmaya çalışılıyor. Buradan birçok defa söyledik, bir kez daha söylüyoruz: Kadına yönelik şiddet politiktir, bunun mücadelesi de böyle verilmek zorundadır ve bugün bu ülkenin en önemli sorunlarından bir tanesi de kadın meselesidir.

Bakın, arkadaşlar, 2020 Küresel Cinsiyet Eşitliği Endeksi'nde 153 ülke arasında 130'uncu sırada yer alıyoruz. Yine, Diyanetin kadına yönelik şiddet çetelesine göre, 2020 yılının on ayında en az 229 kadın öldürülmüş, 122 kadın tacize uğramış, 226 çocuk ise istismar edilmiş. Bu verileri de kadın örgütlerinin yoğun çabası ve emeği sonucunda biliyoruz. Kadın Bakanlığının bu konuyla ilgili doğru dürüst bir verisi de yok maalesef. Bu tabloya bile bakıldığında bu ülkede bir kadın kırımının yaşandığını söyleyebiliriz.

Değerli arkadaşlar, bu öldürülen kadınlar kadar bir de şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren ve intihara sürüklenen kadın gerçekliği var. Sadece seçim bölgem Ağrı'da bir ay içerinde 5 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Biz, bu kadınların şiddet geçmişi olduğunu biliyoruz, ailelerinin beyanları var ama maalesef etkin bir soruşturma yürütülmedi, buna dair önergeler de verdik, maalesef herhangi bir cevap alamadık.

Yine, değerli arkadaşlar, kadınları bu şiddetten koruyacak doğru düzgün bir mekanizma yok. Bakın, Muş'un Malazgirt ilçesinde Fatma Altınmakas tecavüze uğradığı için kolluğa başvuruyor, karakola gidiyor ama orada karakol Fatma'yı korumak yerine geri evine gönderiyor. Fatma, Türkçe bilmediği için kendisini iyi ifade edemiyor. Kürtçe bir tercüman olsaydı ve Fatma için koruma kararı alınsaydı Fatma bugün yaşıyor olacaktı ama maalesef, inkâr ve asimilasyon politikaları biz kadınları her yerde buluyor ve öldürüyor.

İşte, kadına yönelik şiddeti bu anlayış ve bu zihniyetle çözmek mümkün değil. Peki, ne yapılmalı? Bakın, öncelikle mevcut olan bu politikalardan vazgeçeceksiniz, kadın örgütlerinin şiddetle ilgili mücadele deneyimlerini ilke edineceksiniz, erkek egemenliğini kutsamaktan vazgeçeceksiniz. Türkiye siyaset tarihinin en yüksek kadın temsiliyetini sağlayan HDP'li ve TJA'lı kadınların başarısını uluslararası platformlarda kendi hanenize yazıp, gelip burada, bu mücadeleyi veren, direnen kadınları rehin almayacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar) Bu vesileyle ben de bir kez daha Figen'i, Sebahat'ı, Gültan'ı, Rojbin'i, Mukaddes'i, Beyza'yı, Sevim'i, Şevin'i ve Hülya'yı, adını sayamayacağım yüzlerce kadın arkadaşımı ve yoldaşımı buradan selamlıyor, sevgilerimi gönderiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, dünyanın en demokratik ve katılımcı sistemi olan eş başkanlık sistemini suç olarak görmekten vazgeçeceksiniz, siyasetin her alanında eşit temsiliyeti ve eş başkanlığı bir ilke olarak benimseyecek, hatta kendi tüzük ve programlarınıza da bunu geçireceksiniz. Kayyum atamayacaksınız, bağımsız kadın derneklerine el koymayacaksınız, kadın kazanımlarına saldırmayacaksınız, İpek Er'in tecavüzcülerini yargılayacaksınız, üç yüz kırk gündür kayıp olan Gülistan Doku'nun nerede olduğu sorusunun cevabının vereceksiniz, Nadira Kadirova'ya ne oldu açıklayacaksınız. İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açmaktan vazgeçeceksiniz, etkin uygulanması için mücadele edeceksiniz, zor bela alınan nafaka hakkına göz dikmeyeceksiniz, tahsil edilmesi için mücadele edeceksiniz. Yani özcesi, yasaları uygulayacaksınız, kadın ve erkeklerin eşit olduğu fikrine kendinizi ikna edeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, yine TÜİK verilerine göre 2017 yılından 2018 yılına Türkiye'de yoksulluk sınırı altında yaşayan kişi sayısı 1 milyon 24 bin kişi artarak 15 milyon 864 bin kişiden 16 milyon 888 bin kişiye çıkmıştır. Bu yoksulluğun en derin hâlini kadınlar yaşıyor. Değerli arkadaşlar, Halk Ekmek büfelerinin önüne gidin, bakın bir; oradaki ekmek kuyruğunda olan insanların yarısından fazlası kadınlardan oluşuyor. Bu ülkede yoksulluğu da kadınsallaştırdınız ve kadınların omzuna yüklediniz. Kadın yoksulluğu oranlarını incelediğimizde, OECD verilerine göre 2015'te İzlanda, Danimarka, Finlandiya gibi ülkelerde toplam kadın yoksulluk oranı yüzde 5 iken Türkiye'de 17 yaşına kadar olan kadınların yoksulluk oranı yaklaşık yüzde 25, yine 17-65 yaş aralığı içinse bu rakam yüzde 17. Yoksulluğu, gerçekten, kadınlarla özdeşleşmiş bir duruma getirdiniz. Bakın, bu durum pandemi öncesi verilerle ilgili, bir de pandemi süreciyle biz bunun daha fazla ağırlaştığını biliyoruz.

Çokça "Evde kal." çağrıları yapıldı ama o evde tencerenin nasıl kaynayacağı, o ev işlerini kimin yapacağı konusunda tek bir söz söylenmedi, tek bir öneride bulunulmadı. Devlet kendisinin yapması gereken işlerin sorumluluğunu da bir kez daha pandemi sürecinde kadınların omzuna yükledi.

Yine, pandemi sürecinde bazı ödenekler ödendi. Bu burada da söylenecek ama bir kez daha söyleyelim; kadınlar zaten güvencesiz ve kayıt dışı işlerde çalıştığı için çoğu bu ödeneklerden de faydalanamadı. Yani kapanılan evlerde kadınların emeği daha fazla sömürüldü, üstüne üstlük şiddet uygulayan erkekler İnfaz Yasası'yla dışarı salındı ve bu evlerde kadınlar bunlarla yaşamaya zorunlu bırakıldı. Bu noktada kadınlar bu evi mecburen bu erkeklerle paylaştılar ve daha fazla şiddete uğradılar.

Değerli arkadaşlar, yine bu ağır sorunların en ağırını ise mülteci kadınlar yaşıyor. Göç İdaresine göre, Suriye'den Türkiye'ye 4 milyon kişi göç etti ki bunların yarısının kadın ve çocuklardan oluştuğunu biz biliyoruz. Yine kadın örgütlerinin alanda yaptığı araştırmalara göre Suriyeli mülteci kadınlar maalesef yoğun bir cinsel şiddete ve ayrımcılığa uğruyor. Ucuz iş gücü olarak görülüyorlar, emekleri sömürülüyor; yine, bu kadınlar, kendi aileleri içerisinde eşleri ya da yakın akrabalarının şiddetine uğruyor, dışarıda ise suç örgütleri bu kadınları suistimal ediyor maalesef. Yine kız çocukları yaşlı erkeklerle evlendirilmeye zorlanıyor ya da 2'nci eş olmaları konusunda çocuklar zorlanıyor. 2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması'na göre Suriyeli mülteci kadınların -bakın, bu çok önemli- yüzde 38'i çocukken evlendiriliyor.

Değerli arkadaşlar, kadınlar uğradıkları ayrımcı tutumdan dolayı şikâyette bulunamıyorlar çünkü gittikleri bütün kurumlarda, devlet kurumlarında Suriyeli olduklarından kaynaklı ayrımcılığa uğruyorlar, sorunları dinlenmiyor, buna yönelik koruyucu mekanizmalar maalesef geliştirilemiyor. Sadece Suriyeli kadınlar değil elbet, Türkiye'de bütün mülteci kadınlar benzer sorunları yaşıyor. Bakın, sadece bir örnek vereceğim: En son Van'da Geri Gönderme Merkezinde tutulan İranlı kadın mülteci oradaki güvenlik görevlisinin tecavüzüne uğradı. Bakın, bu artık mülteci kadınların resmî kurumlarda bile başına neler geldiğinin çok somut bir örneği, siz varın gerisini artık düşünün.

Yine, değerli arkadaşlar, elbette ki engelli kadınların da çok ciddi sorunları var. Çok zamanım kalmadı Başkan, kısaca bir iki kelime söylemek istiyorum. Yani Türkiye'de 4,5 milyon engelli kadın bulunuyor. Hem kadın hem de engelli olmaktan kaynaklı, engelli kadınlar zaten çok ciddi sorunlar yaşıyorlar; eğitime erişimde, sağlığa erişimde, aile içerisinde çok ciddi sıkıntılar yaşıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bakın, bir engelli kotasından söz edilecek ama bu kotanın bile kendisi genellikle niteliksiz işler için ayrılıyor yani nitelikli işlerde bu kotanın da uygulanmadığını biz çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla, engelli kadınların da yaşadığı bu sorunların görünür olabilmesi için, bu bütçenin hem kadının hem halkın bütçesi olabilmesi için, aslında burada sözlü olarak ifade ettiğim bütün sorun alanlarına ilişkin güçlü bir politikanın, güçlü bir siyasetin yürütülmesi gerekiyor ki bu sorunlar çözülebilsin ve bu bütçe de kadınların ve halkın bütçesi olabilsin.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)