| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 10.12.2020 |
MHP GRUBU ADINA NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) - Konuşmama başlamadan, ben de Barış Pınarı Harekâtı bölgesindeki hain saldırıda şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi genelinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçe teklifleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri takip eden büyük Türk milletinin tüm fertlerini saygıyla selamlıyorum.
2020 yılını, dünya gündemini hızlı bir şekilde etkisi altına alan ve hayatlarımızı bir anda kuşatan yeni coronavirüs hastalığıyla salgın şartları altında geride bırakmak üzereyiz. Şüphesiz, bütün dünyadaki iradi ve idari koşulları etkileyen mezkûr süreç, ülkemizde de büyüme hedeflerini, kurumsal stratejileri ve beklentileri, çalışma koşulları ve çıktılarını etkilemiş, yönetilmesi zor bir süreçle insanlığı karşı karşıya bırakmıştır.
İnsana dair her şeyi temelinden sarsan böyle bir süreçte şehitlerimiz, gazilerimiz, engelli vatandaşlarımız, kadın, çocuk ve yaşlılarımızdan müteşekkil ülkemizin en büyük kıymetini yani insanlarımızı ve Türk milletinin temeli aileyi doğrudan sorumluluk alanında bulunduran Bakanlığın süreç içerisindeki gayretlerinin ve dahi varlığının aziz Türk milleti için rakamsal hiçbir göstergeyle ifade edilemeyecek kıymette olduğunu belirtmek isterim.
Bugün 10 Aralık, yüz bir sene önce bugün, Anadolu'nun işgaline karşı Kastamonu'da ilk kadın mitingini düzenleyen kadınlarımızı saygıyla yâd ediyorum. Onlar ki cumhuriyetin kuruluş iradesinin birer kahramanıdır.
Cumhuriyetimizin 100'üncü yıl mührüne eş tuttuğumuz lider ülke Türkiye idealimizde, güçlü ekonomi ve toplumsal birliği yükselişin başat gereklilikleri olarak görmekle birlikte, kadınlarımızı sac ayağının en önemli bölümü, güçlü ekonomi ve toplumsal birliği sağlayacak denge ve dirayet merkezi olarak görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin felahının, kadınlarımızın refahından geçtiğini biliyoruz.
Bu noktada, Bakanlığımızın 2018 yılında, Ticaret Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı ile kadın kooperatiflerinin güçlendirilmesi hedefine yönelik olarak imzaladıkları protokolü takdir ediyor, desteklediğimizi belirtmek istiyoruz. Bakanlığın resmî "web" sayfasında 5 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanan "Kadın İstihdamının Anahtarı Kadın Kooperatifleri Olacak" başlıklı bilgilendirme metninden hareketle 81 ilde oluşturulan kadın kooperatifçiliği çalışma gruplarının düzenlendiği çalıştay, eğitim ve bilgilendirme toplantılarıyla ulaşılan kişi sayısı 23.277'dir. İmzalanan protokol kapsamında gerçekleştirilen çalışmalarla son iki yılda kurulan yeni kadın kooperatifi sayısı ise 81'dir.
Günümüz adına sosyoekonomik yapımızı hareketlendirme kıvılcımları olan bu sayıları geleceğe yönelik devlet tekâmülümüz açısından yalnızca küçük başlangıç adımları olarak kabul ediyoruz. Bu noktada, kadınlarımız özelinde sahip olduğumuz insani kaynağımızın büyüklüğünün idrakiyle son iki yılda 8 ilaveyle sayısı 32'ye çıkan sosyal dayanışma merkezlerinin sayılarının ve kadınlarımızın çok yönlü destek alabilecekleri bu merkezlere erişim imkânlarının artırılmasının gerekliliği yönündeki düşüncelerimizi ilginize sunuyoruz.
Ayrıca, kadın kooperatifçiliği alanında bin kadına yönelik danışman havuzu oluşturulması ve danışmanlık eğitimi verilmesi yönündeki hedef ve planlamanın genişletilerek bu havuzun büyütülmesinin yanı sıra danışmanlık hizmeti alan kadınlarımızın da bu alanda diğer kadınlarımıza rehberlik hizmeti verebilecekleri bir yapılanma oluşturulması etkiyi güçlendirecektir.
Kadın kooperatifçiliğinin yanı sıra hâlâ mevcudiyetini sürdüren "eşit işe eşit ücret" konusunda yaşanan sorunların giderilmesi için kurumsal olarak öncü rol üstlenilmeli, bu sorun ortadan kaldırılarak eşit çalışma şartları ve eşit fayda dengesi sağlanmalıdır. Bu noktada, cinsiyet ayrımının ötesinde mesleki isimlendirme ayrımının da ortadan kaldırılması, sözleşmeli, ücretli, ek ders karşılığı gibi sıfatlarla çalışma hayatında bulunanların kadrolara geçirilmesi ve eşit çalışma şartları, eşit fayda dengesinde işlerine devam etmeleri beklentimizdir.
Güçlü ekonomi kilidinin yalnızca tek bir anahtarı yoktur. Yalnızca üretim, yalnızca istihdam, yalnızca kadınların ekonomik düzlemde varlık ve etkisinin artması güçlü bir ekonomik düzenin oluşması noktasında yeterlilik arz etmeyecektir. Güçlü ekonominin, istikrar, toplumsal huzur, toplumsal birliktelik, güven duygusu gibi birçok maddi moral değerler altyapısına da ihtiyacı bulunmaktadır.
Ne yazık ki toplumsal huzurumuzun sarsılması ve bozulması yönünde derin tesirleri bulunan kadına yönelik şiddet sorunu ortadan kalkmış değildir. "Kadına şiddete sıfır tolerans" ilkesiyle gerçekleştirilen çalışmalar henüz beklenen sonuçlara ulaşmamıştır. Beklenen nihai başarı, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, cinayet eylemlerinin grafik açısından azalan bir seyirde şekillendirilmesi değil, sıfır tolerans mottosu, kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin ve kadınların yaşam haklarını özgürce gerçekleştirebilmeleri üzerindeki korkularının sıfırlanmasıdır. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere, hepimizi ilgilendiren bu toplumsal sorunun çözümü de herkesten geçmektedir. Bu doğrultuda kadına yönelik şiddete karşı toplumsal farkındalık ve kadına karşı saygı geliştirmek üzere süreli değil, sürekli bilinçlendirme çabaları ortaya koyulmalıdır. Konunun hassasiyeti dikkate alınarak tıpkı bugün coronavirüse karşı gösterilen mücadele gibi ulusal çapta topyekûn mücadele sergilenmelidir.
Bu mücadeleye destek olabilecek adımlar olarak "kadın" üst başlığı altında şahsi niteliği aşıp artık toplumsal nitelik taşımaya başlamış olan bu suçları televizyon ekranlarında ve sosyal medya platformlarında magazin malzemesi hâline getiren yayınlara karşı gerekli tedbirler acilen alınmalıdır. Kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak ve şiddetten uzak bir toplum hayatına ulaşabilmek bugünü kurtarmak değil, yarını kuşatmak anlamı taşıyacaktır. Yarını kuşatmanın adımlarından biri olarak ŞÖNİM'lerin etki ve eksiklikleri iyi analiz edilmeli, kadına yönelik koruyucu tedbirlere önem vermekle birlikte önleyici tedbirler artırılmalıdır. Hedefimiz şiddete uğrayan kadınlarımızı korumak değil, hiçbir kadınımızı şiddetle anmamak olmalıdır.
Mensubiyetinden şeref duyduğumuz milletimizin kültürel kodları açıkça göstermektedir ki aile, Türk toplumunun temelidir. Çocuklar ise hem bugün için temellerimizi hem de gelecek için emellerimizi güçlendiren aile bireyleridir. Temellerimizin güçlü olması için şüphesiz, çocuklarımızın temiz bir çevrede, nitelikli bir eğitimle yetişmesi elzemdir. Özellikle, teknolojinin âdeta iliklerimize kadar işlediği bir çağda, çocuklarımızın sanal dünyanın karanlık dehlizlerine kapılmasını engellemek öncelikli vazifemiz olmalıdır. Bununla birlikte, hayatı ve eğitimi kolaylaştıran bilişim odaklı programların doğru ve etkin kullanımı da sağlanmalıdır.
Çocuk işçiliği konusu ise yine, üzerinde özenle ve önemle durmamız gereken bir gerçekliktir. Bu kapsamda, Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı bünyesindeki çalışmalar sürdürülmelidir. Geleceğin gençleri ve gençlerimizin geleceği için bu tür çalışmaların kararlılıkla devam etmesini temenni ediyoruz.
İzzeti hizmette gören Türk kamu yönetimi anlayışının bugününün dünlerinden, yarınlarının bugününden daha güçlü olacağı bir silsilede ebediyete değin var olması dileğiyle Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı personeli nezdinde bütün kamu çalışanlarımıza özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ediyor, 2021 yılı merkezi yönetim bütçemizin devletimize ve milletimize hayırlı olması dileklerimle hepinizi, tekraren, saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)