GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:28
Tarih:11.12.2020

HDP GRUBU ADINA NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Başta Tahir Elçi şahsında tüm barış ve demokrasi şehitlerini saygıyla anıyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Eski Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş şahsında tüm özgürlük tutsaklarını saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Burada, ülkenin bütçesini tartışırken şunu söyleyerek başlamak istiyorum: Şahsen benim buradaki hiçbir milletvekili arkadaşla şahsi problemim yoktur, olamaz da; ancak bizim AKP iktidarıyla problemlerimiz var. AKP iktidarı bana göre meşruluğunu yitirmiş bir iktidardır ve on sekiz yılın sonucunda ülkeyi uçurum kıyısına kadar getirmiştir. Hâliyle meşru olmayan bu iktidarın hazırlamış olduğu bütçe asla meşru değildir. Bu yüzden bütçe üzerine konuşmayacağım ve AKP'yi de eleştirmeyeceğim. Türkiye siyaseten tarihsel olarak ilişkide olduğu ve coğrafik olarak komşu olduğu tüm ülkelerle sorun yaşar hâle geldi. İç siyasette kuvvetler ayrılığı denen bir mekanizma kalmadı. Adalet, hukuk, yasama tamamen tek adamın tekeline girdi. Yasama faaliyetleri, Meclisin ana faaliyet alanı olması gerekirken tek adam rejiminin bürokratları tarafından hazırlanan kanun tekliflerine Mecliste el kaldırıp el indirerek yapılıyor.

Türkiye'de seçimler demokratik işlevini yitirdi. 7 Haziran 2015 seçimlerinde çıkan sonucu kabul etmeyip kendi diktatörlüğünü inşa edebilmek için halklarımızı 1 Kasım seçimine götürdü. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Kürt halkının iradesiyle seçilen belediye eş başkanları, hiçbir hukuki gerekçe gösterilmeden gözaltına alındı, tutuklandı ve onların yerine özel yetkili valiler atandı. Türkiye'de barışın, demokrasinin ve özgürlüğün çatı partisi olan HDP'ye yönelik siyasi soykırım operasyonları hiç durmadan devam ediyor. İktidarı eleştiren, hakkını arayan tüm kesimler terörist ilan ediliyor. AKP'ye göre alın terinin peşinde olan işçiler, emekçiler "Geberip gitmek istiyorum." diyen esnaf, sorgulayan gençler, öğrenciler, hakkını arayan Kürtler, hak mücadelesi veren Kürtler zaten terörist.

İktidar, ülkeyi ekonomik, sosyal ve siyasal olarak nereye getirmiş, buna dair birkaç örnek vermek istiyorum: İşsizler ordusu 12-13 milyona dayandı, atanmayı bekleyen 600 binden fazla öğretmen var; bir de, pandemi sürecinde bütün ülkeler vatandaşlarına destek programları açarken AKP iktidarı halka IBAN gönderdi; tam anlamıyla şah mat. Esnaf "Canıma yetti, gebermek istiyorum..." Konya'da trafik kazasında yaşamını yitiren mevsimlik tarım işçisi Urfalı Mehmet Kuş'un kendisine ait 300 dönüm arazisi varken elektrik ve su maliyetleri yüksek meblağlarda olduğundan dolayı tarlasını ekemiyor ve ailesiyle 80-100 lira yevmiyeyle çalışmak üzere işçi olarak gittiği Konya'da yaşamını yitirdi. Değerli arkadaşlar, "bir düzine ceset, bir düzine ceset."

Bu ülkede ekonomik yoksunluklardan dolayı toplu intiharlar yaşandı. Evine ekmek götüremeyen ana babalar, öğretmenler, belediye işçileri ve tır şoförlerinin intihar ettiklerine şahitlik ettik. Siyanürle intiharları hatırlarız hepimiz, AKP'ye göre suçlu olan siyanürdü. Belki birileriniz bunları unutmuş olabilirsiniz, biz unutmadık, unutmayacağız.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi kasım ayı iş cinayetleri raporuna göre kasım ayında 294, on bir aya göre de 2.032 işçi hayatı kaybetti. Görünen çok açık; AKP işçiyi, emekçiyi, çiftçiyi, kadını, doğayı ve tüm canlıları nesne olarak görüyor ve sermayenin bunlar üzerinde tahakküm kurmasını doğal hak olarak görüyor. Bu yapılanların başka bir açıklaması yoktur.

Avrupa Birliğinin ekonomik yaklaşımını temsil ettiği kabul edilen Alman Derecelendirme Kuruluşu Scope Ratings, 3 Mayıs 2020 yılı Ülkeler Dış Kırılganlık ve Dayanıklılık Raporu'nu yayınladı. 69 ülke hakkında notlar içeren raporda son sıradaki 3 ülke; Arjantin, Türkiye ve Gürcistan.

Arkadaşlar, bir de bu ülkede gündemden hiç düşmeyen ama bir türlü de çözülmek istenmeyen bir mesele: Kürt meselesi. Peki nedir bu Kürt meselesi? Herkes tarafından farklı tartışılan bu meselenin aslı nedir? Değerli milletvekilleri, bu mesele 1916 Sykes-Picot Anlaşması'yla birlikte, Osmanlı'nın denetiminde olan topraklar cetvelle çizilerek 22 Arap devleti ortaya çıktı. Bu paylaşımla birlikte Kürtlerin coğrafyası da 4 parçaya bölündü. O günden bugüne Kürtler bu anlaşmayla uluslararası düzende statüsüz kaldı. Başta Şeyh Sait hareketi olmak üzere; Ağrı, Dersim, Koçgiri, Zilan, bütün bu hareketlerin temel amacı Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı mücadelesiydi. Bu hareketler Türkiye rejimi başta olmak üzere emperyal güçlerin destekleriyle bastırıldı.

İran'da 1946-47'de kurulan Mahabad Kürt Cumhuriyeti... ABD ve İngiltere tarafından Sovyetler Birliği'nin tehdit edilmesiyle birlikte önce 1945'de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti daha sonra Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin yıkılmasına destek verdiler ve göz yumdular. Yine, 11 Mart 1970 Kürt bölgesel yönetimiyle Saddam arasında yapılan özerklik görüşmesinde tek sorun olarak Kerkük meselesi kalmışken Baas rejimi, İran rejimiyle anlaşarak 1975'te Cezayir Anlaşması'yla Şattülarap su yolunu İran'la paylaşma anlaşması yapıldı. Birlikte Kürt hareketini bastırdıktan sonra Baas rejimi İran'la yaptığı bu anlaşmaya uymayarak sekiz yıl boyunca İran ve Irak halkından bu Şattülarap su yolu için milyonları aşan insanlar öldü.

Şimdi, yine, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin 25 Eylül 2017'de yaptığı bağımsızlık referandumunda yüzde 92 "evet" çıkmıştı. Orada yaşayan Kürtler "Biz artık bağımsızlık istiyoruz." diyordu. Ne oldu peki? Türkiye, İran ve Irak'ın ortak konsepti, diğer yandan emperyal güçlerin bu duruma göz yummasıyla bağımsızlığın önüne geçti.

Biz Kürtler olarak 20'nci yüzyılda en fazla, emperyal güçler tarafından ve onların desteğiyle bölge devletlerinin katliamlarına uğrayan bir halkız. Saddam diktatörlüğünü devirmek adına, Kürtlerin çıkarları başta ABD olmak üzere bazı emperyal güçlerle ortaklaştığı için birlikte hareket ettiler. Bugün Rojava'da olan durum da aynen budur.

Şimdi, biz Kürtler olarak bugün kendi coğrafyamız üzerinde komşu halklarla eşit ve özgür koşullarda birlikte yaşamanın mücadelesini veriyoruz, biz barışta ısrar ediyoruz. Türkiye'de Türk ve Kürt halkının eşit ve özgür koşullarda birlikte yaşamasının mücadelesini sürdürüyoruz, sürdürmeye de devam edeceğiz.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "HDP, Kürtleri bir tek kendisinin temsil ettiğini göstermeye çalışıyor ama Kürtleri bu Meclis temsil ediyor." dedi. Şimdi söylüyorum: Sayın Fuat Oktay, mademki bu Meclis Kürtleri de temsil ediyorsa gelin, yeni bir Anayasa yapalım, Kürtlerin ve Türkiye'de yaşayan bütün halkların varlığını Anayasa'da güvence altına alalım; bütün halkların kendi ana dillerinde eğitim görmesini sağlayalım; bütün halkların basın-yayın, kültürel ve sanatsal faaliyetlerini destekleyelim, bütçe hazırlarken bu halklara da bütçede yer verelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - Ama biz çok iyi biliyoruz ki siz Kürt meselesinden inkâr politikasına geri döndünüz. (HDP sıralarından alkışlar) Hepimiz dün gibi hatırlıyoruz, AKP'nin ilk dönemde iktidara gelebilmesi için Kürtlerin oylarına ihtiyacı vardı. Bu yüzden Kürt sorununu gündeme aldı ama başından beri sorunu çözmeye yönelik değil, Kürtleri aldatmaya ve onların kazanımlarını geri düşürmek adına tuzak siyaseti kurduklarını tüm Kürtler biliyor. ( HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Maçin.

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - Ama Kürtler kendi meselesini gerçekten çözmek istiyordu. Otuz beş kırk yıllık çatışmalı sürecin yaratmış olduğu maddi manevi kayıplar Kürt halkı için çekilmez bir hâl aldı.

BAŞKAN - Sayın Milletvekili...

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - Binde 1, binde 1 çözüm ihtimali olsa dâhi Kürtler bunun arkasında duracaktı.

Halklarımıza çağrımızdır: Gelin, HDP'nin hazirandaki demokrasi yürüyüşünü önümüzdeki seçimlerde iktidar yürüyüşüne dönüştürelim. (HDP sıralarından alkışlar)