GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:28
Tarih:11.12.2020

HDP GRUBU ADINA DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımıza; önce, cezaevlerinde bulunan Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve tüm tutsak yoldaşlarımıza buradan sevgi ve saygılarımı gönderiyorum ben de. (HDP sıralarından alkışlar)

Sanayi ve Teknoloji bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ı, işçileri güvensiz çalışmaya teşvik eden bir torba yasa teklifinin işçilerin tepkisi, muhalefetin karşısında durmasıyla geri çekilmesi sonrası, patron örgütlerine serzenişiyle hatırlıyoruz. İş dünyasının talebiyle getirilen düzenlemelere ilişkin işçi kesiminin çok yoğun ses çıkardığı dönemde iş dünyasının sessiz kaldığı eleştirisini getirdiği ve "İş dünyasını yanımızda görmek istiyoruz." sözlerini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. İşçi ve emek karşıtı tüm yasa tekliflerinin, patronların çıkarlarına göre düzenlenen bir yönetim politikasının yansıması olduğunu ifade etmek istiyorum. İşte bu, emekçinin, yoksulun çıkarını arka plana atan patronların kârları dışında halkın demokratik sorunlarını görmeyenlerin artık açıktan yaptığı itiraf niteliğinde söylemlerdir.

Sayın milletvekilleri, iktidar 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra çıkardığı birçok KHK'yle binlerce bilim emekçisini işsiz ve bilimsel faaliyetini sürdüremez duruma getirmiştir. Birçok bilim emekçisi, ya alanları dışında işlerde oldukça düşük ücretlerde çalışmak zorunda kaldı ya da zorunlu olarak yurt dışına göç etmek zorunda bırakıldı. Ülkede eleştirilen anti demokratik, milliyetçi, ırkçı politik iklim ve ardı kesilmeyen gözaltı, tutuklama terörü, coğrafyamızda da değerli çalışmalar yapacak bilim insanlarını -özellikle genç bilim insanlarını- her gün daha fazla, yurt dışına göç etmek zorunda bırakıyor. Alman Hükûmetinin 2019 Yılı Göç Raporu'na göre Türkiye'den yüksek nitelikli iş gücü, iş göçü ve ilticaların sayında artış sürdürülüyor. Türkiye'den 990 kişi Mavi Kart alırken 10.784 kişi iltica başvurusu yaptı. İstatistiklere göre Türkiye'den Almanya'ya göçlerin sayısı 2018'e göre yüzde 8,8'lik artışla 51.610 kişi olarak gerçekleşti. Bu sadece Almanya'dan gelen veriler ve AB ülkelerine giden Türkiye kökenli göçse daha büyük.

AKP iktidarı, akademide 2016'da başlayan ihraçlar sonrası militan bir çizgi izleyerek rektörlüklerine kendi partililerini atamaktadırlar. Eski AKP vekilleri büyük bir hızla rektör, dekan yapılmıştır. Akademi ve bilimdeki bu partici tutum, bilimsel düşünce ve çalışmaların gelişiminde büyük bir engeldir. Kamuoyu ve sizin de yakından bildiğiniz üzere "barış akademisyenleri" olarak tanınan birçok bilim insanı, fikir ve ifade hürriyetlerini kullandıkları için önce hedef gösterildi sonra ihraç edildi ve haklarında birçok dava açıldı. Gelinen aşamada akademisyenlerin birçoğu bu davalardan beraat etti. Bu nedenle, akademisyenlerin bir an önce görevlerine iade edilmesi gerekmektedir.

Türkiye, savunma ve teknoloji yatırımlarında daha çok savunma sanayi merkezli bir yatırım yapmaktadır. Bilim ve teknolojide yapılan yatırımlar halkın temel sorun ve beklentilerini çözecek şekilde planlanmalıdır. Bakın, pandemi sürecinde birçok öğrenci ve öğretmen telefon, internet, tablet, bilgisayar gibi iletişim araçlarına ulaşamadığı için öğretim yaşamlarından uzak kalmakta ya da nitelikli bir öğretim programına ulaşamamaktadır.

Türkiye, teknolojiyi ithal eden bir ülkedir. Teknolojik birçok şey dolara endeksli olduğu için de ülkemizde halkın çoğunluğunun bunlara ulaşması büyük ekonomik sorunları da beraberinde getirmektedir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bilime ve teknolojiye yatırım yaparken halkın temel ihtiyacı ve beklentilerini göz ardı etmemelidir. Türkiye ekonomisinin geldiği durum: Bugün, teknoloji ve sanayi alanında da aynı şekilde büyük bir çöküş içerisindeyiz. İktidarın sunduğu bütçe teklifi de bu krize emekçilerin lehine çözüm olan bir teklif olmaktan çok uzakta. İktidarın bütçeyi şekillendirirken referans aldığı kaygılar, halkın temel ekonomik sorunlarını çözmek değildir. Böylesi bir ekonomi politikasının ve bütçe dağılımının halkın temel ihtiyaç ve taleplerini çözmesi de beklenemez zaten.

Emekçileri, kadınları, öğrencileri, esnafı yok sayan, ekolojik krizi görmeyen bir bütçe teklifiyle daha karşı karşıyayız. Bu teklif, geçen yıldan veya önceki yıllardan farklı hiçbir şey sunmuyor. Emekçileri son kuruşlarına kadar sömürerek varlığını devam ettiren bir avuç sermayedarın ihtiyaçlarını merkeze alan böylesi bir bütçe teklifinin, emekçilere ve halka sunacağı hiçbir şey yok.

Bu bütçe teklifi, KYK borcunu ödeyemeyen üniversite mezunu işsiz gençleri, toprağını sürdüğü traktörünü satmak zorunda kalan köylüleri, asgari ücretle geçinmek zorunda bırakılan milyonlarca işçiyi görmemektedir. Bu bütçe teklifi, her gün daha fazla karşılaştığımız, çöpten gıda toplayan insanları görmemektedir. Bu bütçe teklifi, geçinemediği için kendini asan, kendini yakan yoksulları görmemektedir.

Sayın arkadaşlar, herhangi bir semt pazarına akşamüzeri pazar bitiminde giderseniz, pazarda son ürünleri daha ucuza almak isteyen insanlarla karşı karşıya kalırsınız. Bu bütçe de semt pazarında artakalanları toplamak veya daha ucuza almak zorunda kalanların bütçesi değil.

Türkiye'de yoksulluk artık olağanlaşmış durumda. AKP ve MHP iktidarı, işte bu süreklileştirilen yoksulluğun üzerinden kendini var etmektedir. Askıya astıkları ekmek, halka fırlattıkları keyif çayları, sokak ortasında fırçaladıkları köylü; polise, jandarmaya dövdürdükleri işçi, bu sömürü ittifakının gerçek yüzünü ortaya sermektedir.

Ekonominin adaletsiz bölüşümü her geçen gün yoksulu daha da yoksul, zengini daha da zengin yapmaktadır. Adına "kapitalizm" denilen, insanlığın ve doğanın geleceğini adım adım yok eden bu yönetim anlayışı, Türkiye'nin iktisadi bütün meselelerini sonuna kadar işletmektedir. Cumhurbaşkanın abartılı olarak algıladığı, gerçek yoksulların kendilerini kamu binaları önünde yaktığı bir dönemi işaret etmektedir. Milyonlarca yoksulun asgari ücretle geçinmek zorunda olduğu bir ülkede abartı olan "Evimize ekmek götüremiyoruz." diyen servis şoförünün serzenişi değil, ekonominin yolunda gittiği yalanını söyleyen, maalesef iktidardır.

Bu coğrafyanın emekçileri, gençleri, doğmamış çocukları hiçbir şatafatın, israfın ve rantın faturasını ödemek zorunda değildir. Her gün kârına kâr katan patronlar ve onların iktidardaki temsilcileri yaşadıkları ekonomik ve politik krizin faturasını halka ve emekçilere ödetmek niyetindedirler. AKP Genel Başkanının geçen haftalarda "acı reçete" olarak ifade ettiği şey, tam olarak, halkın cebinde kalan son kuruşa göz dikmenin planlarını ele veriyor. "Bu halk kârınıza ortak mı ki de zararınıza da ortak olsun?" diye soruyoruz. (HDP sıralarından alkışlar) "Acı reçete" biri ya da birilerine yazılacaksa iktidar ve onun desteğiyle kârlarına kâr katan bir avuç patron, bu reçeteyi öncelikle kendilerine yazmalılar ve krizin faturasını kendileri ödemelidirler.

Bugün, coğrafyamızın birçok yerinde hakları için direnişte olan işçiler "çerez parası" dediğiniz, milyonların yüzde 1'inden daha az bir miktardaki alacakları için direnmektedirler. Hakları gasbedilen, güvencesizlikle karşı karşıya bırakılan milyonlarca işçinin haklarının korunması iktidarın sorumluğundadır. Bunlardan birkaç tane işçi direnişini saymak istiyorum: PTT işçileri, Sinbo işçileri, Bimeks işçileri, Atlasglobal işçileri.

Bugün 4'üncü günündeyiz, bütçeyi görüşüyoruz, bakanlıkları görüşüyoruz. Her bakanlık sonunda bir güzelleme, bir ağırlama yapılıyor "Çok güzel bakanlıklar, çok güzel bir bütçe, harika bir bütçe." diye anlatılıyor. Biz de şunu söylüyoruz: Bugün bu bütçeleri konuşurken dün 8 tane Atlasglobal işçisi polis tarafından gözaltına alındı. "Peki, bu bütçe kimin bütçesi?" demek istiyoruz.

Sözüm çok kalmadı; çok kısaca, dün Cumhurbaşkanın açıklamış olduğu bir demeci söylemek istiyorum. Bu ülkenin on sekiz yıldır hak ve özgürlükler alanında çok iyi bir noktaya geldiğini söylüyor Cumhurbaşkanı. Ben de geldiğiniz demokrasi, özgürlük ve haklar noktası için şunu söylemek istiyorum: Demokrasi açısından evet, çok iyi bir noktadasınız, çığır açtınız(!) Özgürlük ve demokrasinizde her gün kadınlar öldürülüyor. Özgürlük ve demokrasinizde hâlâ Kürtler helikopterlerden atılıyor. Özgürlük ve demokrasinizde gençler gözaltına alınıyor, işçiler gözaltına alınıyor, gazeteciler tutuklanıyor, bugün, vekiller, bu kürsüden konuştuğu için fezlekeler hazırlanıyor, siyasetçiler tutuklanıyor. Evet, özgürlük alanında, demokrasi alanında gelinen aşama bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİLŞAT CANBAZ KAYA (Devamla) - Biz gelinen bu demokrasi aşamasında, bu bütçeyi de kabul etmediğimizi tekrar hatırlatmak istiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)