GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:29
Tarih:12.12.2020

CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, şahsınızda Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bütçe görüşmelerinin başladığı günden bugüne kadar bu kürsüde gergin anlar yaşandı, tartışmalar yaşandı. Muhalefet partisinin milletvekilleri, partimizin milletvekilleri, kendilerine göre haklı gerekçelerini kürsüde seslendirdiler. Ben, biraz daha farklı bir bakış açısıyla kendi bölgemin, ilimin ve ülkemin genel sorunlarıyla ilgili bir değerlendirme yapmak isterim.

Birincisi, tesadüf müdür bilmiyorum, 24 Ocak gecesi Elâzığ'da yaşanan deprem sonrası Elâzığ'a görevlendirilen ve bir ay Elâzığ'da kalan 3 Bakanımız bugün burada, 3'ünün de bütçeleri aynı günde görüşülüyor: İçişleri Bakanımız, Sağlık Bakanımız ve Çevre ve Şehircilik Bakanımız. 24 Ocak gecesi Elâzığ'da yaşanan deprem sürecinin bir aylık kriz sürecinin doğru yönetilmesine verdikleri katkılardan dolayı, ben, bu 3 Bakanımıza da teşekkür ederim ama bu teşekkür Elâzığ'da bu sorunların bittiği anlamında değildir. Elâzığ'da hâlâ mülkiyet haklarıyla ilgili, yönetmeliklerle ilgili, mevzuatlarla ilgili sıkıntıların ve sorunların olduğunu da buradan iletmek isterim.

Ayrıca, terörle mücadelede başarı gösteren Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Emniyet mensuplarımıza, kolluk kuvvetlerimize buradan teşekkürlerimi ve saygılarımı iletirim.

Ve buradan bir üzüntümü de iletmek isterim, üzüntüm şu: Bu kürsüden konuşan AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Bey'i de şiddetle kınıyorum. Niye kınıyorum? Burada çözüm süreciyle ilgili değerlendirme yaparken o süreci, terör örgütünün, PKK'nın silahlarını bırakıp demokratik siyasete dâhil olmasıyla ilgili bir süreç olarak değerlendirmesini şiddetle kınıyorum.

Sayın Grup Başkan Vekili, devlet terör örgütleriyle müzakere etmez, devlet terör örgütleriyle mücadele eder. (CHP sıralarından alkışlar) Ve bugün bu ülkede eğer o müzakere sürecinde sonuç alınsaydı o bebek katilleri bugün bizim aramızda milletvekili olarak oturuyor olabilecekler miydi? Bunun hesabını verebilir misiniz? Bunun hesabını verebilir misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Devlet, terör örgütüyle müzakere etmez; o ifadenizi değiştirin, bir daha da kullanmayın. Devlet, terör örgütüyle mücadele eder; bu çocuk katillerine hiçbir yerde yaşam hakkı vermez ve terör örgütlerine karşı sınır ötesinde de sınır içinde de her türlü operasyonu yapma hakkı, yetkisi vardır. Bunları...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Oraya, buraya çekme; sataşmadan bile cevap vermeyeceğim sana.

BAŞKAN - Arkadaşlar lütfen...

GÜRSEL EROL (Devamla) - Bunlarla ilgili de bu Meclise gelen bütün sınır ötesi operasyon tezkereleriyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi destek vermiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Beyanımız çok nettir.

BAŞKAN - Sayın Özkan... Cahit Bey...

GÜRSEL EROL (Devamla) - Konuşma metniniz burada, konuşma metniniz burada.

Bu Mecliste görev alan tüm milletvekillerinin öncelikli sorunu devletin varlığına, milletin bağımsızlığına, vatanın bölünmez bütünlüğüne sadakattir. Bizim önceliğimiz bunlardır, bizim önceliğimiz terör örgütleriyle müzakere etmek değildir, bir Grup Başkan Vekili olarak sizi uyarıyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bırakın bunları, bırakın...

BAŞKAN - Sayın Özkan...

GÜRSEL EROL (Devamla) - Ayrıca, ben Emniyet personelinin, Emniyet teşkilatının ve Emniyet Genel Müdürlüğünün sorunlarını da gündeme getirmek isterim. Sayın Bakanım, bunları not almanızda yarar görüyorum.

Birincisi: Kırsal kesimde görev yapan Jandarma ile mücavir alanda görev yapan Emniyet teşkilatının aslında görev ve yetki alanı aynı olduğu hâlde birbirinden farklı sosyal haklarından kaynaklı kayıplar var. Mesela, Jandarma komutanları büyük şehirlerde; Ankara gibi, İzmir gibi, İstanbul gibi illerde tuğgeneral rütbesinde ve tuğgeneral ek göstergesindeyken Emniyet teşkilatındaki il müdürünün ek göstergesi daha düşük. İllerde il Emniyet müdürleri ile alay komutanlarının arasında sosyal açıdan inanılmaz farklılıklar var.

Ayrıca Jandarmada emeklilik yaşı 65'ken görev yıpranma payından dolayı Emniyette 60. Hâlbuki ikisinin de görev alanı ve görev sorumlulukları aynı. Bu statülerin eşitlenmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Diğer taraftan her şartta ve koşulda Sayın Cumhurbaşkanının dönem dönem gündeme getirdiği, partili Cumhurbaşkanlığı döneminin olmadığı süreçte Sayın Başbakanlarının seçim meydanlarında gündeme getirdiği, özellikle polisler için, Emniyet mensupları için 3600 ek göstergenin verilmesi, bunun yanı sıra öğretmenlere ve imamlara da 3600 ek göstergenin mutlaka verilmesi lazım.

Ayrıca, o sözleşmeli er ve erbaşlarla ilgili de bir önerim olacak. Şimdi, sözleşmeli er ve erbaşlar belli bir süre görev yaptıktan sonra ya yatay geçişle bir kamu kuruluşuna geçiş yapabilme hakkına sahipler ya da belli bir süre sonra görevi bırakacaklar. Hâlbuki bunlar, terörle mücadelede başarı hikâyesi oluşturmuş kolluk kuvvetleri; silahı nasıl kullanacaklarını, terör örgütlerine karşı mücadeleyi nasıl vereceklerini, topluma güvenlik açısından nasıl yaklaşacaklarını bilen kişiler. Bunların eğitimlerine göre bekçi olarak veya Emniyete polis memuru olarak yatay geçişlerinin sağlanmasında yarar var çünkü bunlar deneyimli insanlar, silah kullanmaktan terörle mücadeleye kadar.

Ve gene Jandarmada uzman jandarmalar... Bunların büyük sorunu var. Bunlar, bir yıl okulda okuyan, iki yıl da meslek ön lisans programı tamamlayarak normalde üç yıl eğitimden gelen meslek grubu; aslında bir nevi astsubaylık görevini icra eden insanlar ama şimdi yeni çıkan Askerlik Yasası'na göre iki yıllık yüksekokul mezunları astsubay olarak tezkere bırakabiliyorlar ama Jandarma uzman çavuşlar üç yıl bu işin eğitimini aldıkları hâlde astsubaylığa geçiş yapamıyorlar. Bunlarla ilgili yeni düzenlemelere ihtiyaç var.

Ayrıca, aslında bugün konuşmamda değinmek istediğim en önemli konulardan biri şu: Türkiye Cumhuriyeti'nde bir tek baba vardır. Türkiye Cumhuriyeti'nde olan baba, devlet babadır. Devlet, otoritesini gösterdiği zaman "baba" olarak tanımlanır; devlet, şefkatini göstereceği zaman da "ana" olarak tanımlanır. Bugün mafya babası diye geçinen insanların, başta Sayın Genel Başkanımıza karşı hakaret edici üslubu ve mektubunu kamuoyuna açıklamasından sonra onunla ilgili bir işlem yapılmaması, devlet otoritesi adına bir ayıptır. Niye ayıptır? Yani siz bugün, eğer insanları sosyal medya paylaşımından kaynaklı gözaltına alıp ifadeye götürebiliyorsanız ama bu ülkede Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına karşı bir tehdit varsa ve bu tehdit karşısında herhangi bir yasal işlem yapılmıyorsa bu devlet otoritesinin sarsılması demektir. Bu, bugün için bizim Genel Başkanımıza yapılır, yarın başka unvanı ve sıfatı olan insanlara da yapılır. Çubuk'ta aynı şey yapıldı, Çubuk'ta Genel Başkanımıza karşı olan saldırı görmezden gelindi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın.

GÜRSEL EROL (Devamla) - Arkasından bir mafya babasının Genel Başkanımızla ilgili bu açıklamasına sessiz kalınmaması gerektiği, devlet otoritesinin gösterilmesi gerektiği ve hakkında işlem yapılarak hesap sorulması gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü siyaset ve siyaset kurumları gelip geçicidir, bu Parlamentoda bizden önce bir sürü milletvekili görev yaptı, bir sürü bakan geldi geçti ama devlet ve devletin gelenekleri kalıcıdır. Biz, devlet ve devletin geleneklerini kalıcı kılmadığımız zaman, işte bir gün bu mafya kılıklı adamlar bizim de çoluk çocuğumuzu, bizim de yaşam hakkımızı tehdit edecek düzeye gelir, Türkiye'nin otoritesini ve hukuk düzenini tehdit etme noktasına gelir.

Ben, 2021 bütçesinin AK PARTİ'nin Meclise getirdiği son bütçe olmasını dileyerek önümüzdeki 2022 bütçesini Cumhuriyet Halk Partisinin ve Millet İttifakı'nın yapması düşüncesiyle saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)