GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:30
Tarih:13.12.2020

CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanlar, değerli bürokratlar ve ekranları başında bizleri izleyen izleyicilerimiz; öncelikle herkesi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı 2019 kesin hesap ve 2021 bütçesini görüşmekteyiz. Bakanlık bütçelerine geçmeden önce biraz genel duruma değinmek istiyorum. 2021 bütçesi pandemi gölgesinde görüşülen bir bütçedir ancak iktidarın yanlış ülke yönetimi nedeniyle bütçe pandemiye çok daha önce girmiştir. 2021 bütçesinde, Cumhurbaşkanlığı sisteminin son iki yılında millî gelirimizin 145 milyar dolar azaldığını görüyoruz, kişi başına millî gelirimizin de 10 bin dolarlardan 8.908 dolara düştüğünü görüyoruz. Son iki yılda devletin borcu 700 milyar TL artışla tam 1,8 katrilyona, şirketlerin borçları 2,8 katrilyona, vatandaşların borçları ise 700 milyar liraya ulaşmıştır. Yüzde 60'ın üzerine çıkan dış borcumuzla birlikte artık biz kocaman bir borç devletiyiz. Gerçek işsiz sayısı 10 milyonu aştı, son iki yılda 2 milyondan fazla kişi de işini kaybetti, işsiz kaldı. Böyle bir tablo karşısında iktidarlardan ne beklenir? Halkın bütçe hakkını, devlette birtakım tasarruflara gidilerek kamu israfını azaltmasını, pandemi döneminde işini kaybeden, giderek daha fazla yoksullaşan halk kesimlerinden yana kullanmasını bekleriz ama 2021 bütçesi öyle bir bütçe değil değerli arkadaşlar. Karşımızda, saraya, saltanata daha fazla bütçe ayıran, bunun yanında, esnafa kredi ve borç ertelemeyi bir başarı, bir destek zanneden, çalışan işçisine günde 39 lirayı reva gören, bir de üstüne, vatandaşına IBAN veren bir anlayış, bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Bu iktidarda, şeffaflık ve hesap verebilirlik de sıfırın altında. Bizden bilgi kaçırıyorlar, gizliyorlar. İktidarın on altı yıl boyunca örtülü ödenek harcaması 17,5 kat artmış. Varlık Fonu altındaki birçok şirketin, birçok kurumun Sayıştay denetiminden kaçırıldığını görüyoruz. Özellikle kamu-özel iş birliği gibi, bazı harcamaları toplumdan gizlemek için bütçe sistemi ve bütçe sınıflandırması bu süreçte değiştirildi, bütçe zamanında sunulmadı ve sahipsiz bırakıldı. Tüm bunlar, bu iktidar tarafından, Parlamentonun yani aslında bizi buraya getiren milletin iradesinin hiçe sayıldığının da bir göstergesidir.

Ulaştırma Bakanlığından bir hatırlatmayla başlamak istiyorum değerli arkadaşlar. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bir yatırım bakanlığıdır ve ulaşım hizmetleri, bir ülkenin uygarlık ve gelişmişlik düzeyini belirleyici hizmetlerindendir diyebiliriz, evet. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi, hiçbir zaman, sizlerin iddia ettiği gibi yatırımlara karşı olan bir parti değildir; tam tersine, yatırımları destekleyen bir partidir. Bizim itirazımız, kullanılan yanlış yöntemlere ve bu yatırımların devleti zarara uğratarak yapılmasınadır. Baktığımızda da ulaştırma sektöründeki yatırım tercihlerinin, ülkenin gereksinimlerinden çok, iktidara yakın müteahhitlik firmalarının ve yatırımcıların gereksinimlerine göre yapıldığını görüyoruz maalesef. Öyle bir sistem getirdi ki bu iktidar, bu yönetim, kamunun ihtiyacı olmayan ne kadar mega proje varsa -otoyollar, tüneller, köprüler- ihaleleri Kamu İhale Kanunu'nun 21/b maddesiyle şeffaflıktan uzak, pazarlık usulüyle yapılıyor ve ödemeler maalesef kamunun yani vatandaşın cebinden hep aynı 5-10 tane şirkete yapılıyor.

Yöntem olarak kullanılan kamu-özel iş birliği de kamuya çok yüksek maliyetler yüklüyor ve kamuyu zarara uğratıyor. Ülkemizde yapılan ve toplam yatırım tutarı 77,3 milyar dolar olan kamu-özel iş birliği projelerinin 46,3 milyar doları ulaştırma sektöründedir. "Tek kuruş ödemiyoruz." diyerek, "Vatandaşın cebinden tek kuruş almıyoruz." diyerek büyük şovlarla, büyük açılışlarla yapılan projelerin altında devletin ve vatandaşın sırtına binen milyarlarca dolar para var. Örneğin, birincisi: 2012 yılından bu yana 7 ulaştırma projesi için kullanılan 17,2 milyar dolarlık borç, şirketlerin geri ödemesini yapmaması hâlinde hazine tarafından üstleniliyor yani vatandaşın vergileriyle. İkinci yük: KÖİ projeleri dolar ve euro üzerinden trafik ve yolcu garantisi verilerek yapılıyor. Şimdi, bu modelle yaptırılan köprü, otoyol, tünel gibi projelerin, havaalanı gibi altyapı projelerinin işletmeye alınmasından sonra, başlangıçta öngörülen bu trafik ve yolcu sayılarına da ulaşılamadığını görüyoruz. Devletin gelecek yıllara yönelik olarak ne kadar büyük bir yükümlülük altına girdiği tam olarak bilinmemekle birlikte, verilen gelir garantisinin 37 milyar dolar yani yaklaşık 290 milyar lira olarak hesaplandığını da görüyoruz, bunu da bir not olarak düşelim. Buna bir de döviz kurunun yüzde 5 artması hâlinde gelen 35 milyar TL'lik ek yükü ekleyin, işte o zaman milyarlarca dolar bütçe açığını büyüteceği için dolaylı olarak bu açıklar da yine hazinenin üzerine bir yük olarak binecektir.

Şimdi, vatandaşın ücretsiz maskesini bile dağıtamayan bir iktidarın, vatandaşını böylesine büyük bir borç yükü altına sokması hangi yatırım anlayışıyla uyuşur, hangi vicdana sığar? Yani bunu anlamak mümkün değil, bu hakikaten anlaşılır gibi değil. Görüyoruz ki bu vicdansızlıktan, bu zihniyetten bugün de vazgeçmiyorsunuz Sayın Bakan ve demir yolu ulaştırma/taşıma projelerini de aynı yöntemle yapmaya çalışıyorsunuz.

Sayın Bakan, Türkiye sizin iktidarınızın çiftliği değil; eşinizin, arkadaşınızın, akrabalarınızın şirketlerini zengin etme, yandaşa para, kaynak aktarma alanı değil. Ama bakın, bunların hesabını yakında millet size soracak, uğranılan bu kamu zararlarıyla Yüce Divan soruşturmalarına bile konu olacaksınız.

Şimdi bir de, bir Kanal İstanbul Projesi var ki sormayın. Tarihte, Osmanlı da dâhil, Osmanlı İmparatorluğu da dâhil birçok imparatorluk ve krallığın yöneticilerinin gerileme dönemlerinde büyük eserler bırakma davranışı içine girdiğini görürüz, Türkiye'de de yaşanan maalesef bu. Bir ulaştırma projesi değil de bir emlak ve rant projesi olan Kanal İstanbul aynı zamanda tek adamın da bir prestij projesidir, Roma'yı yakan Neron'un yaptığı gibi bir kötülük projesidir. Sizler bari aklıselim düşünüp, sizler değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanlar sizler, Sayın Cumhurbaşkanını lütfen bu sevdadan artık vazgeçirin ve bu ülkeye bu kötülüğü yapmasına engel olun.

Bunca zarara uğratılan Ulaştırma Bakanlığından sonra biraz da Millî Eğitim Bakanlığına değinmek istiyorum. Millî Eğitim Bakanlığı, her bakan değiştiğinde en fazla yazboz tahtasına dönen bakanlıklardan biri. Onlar için eğitim alanı bir deney, çocuklar da birer denek maalesef, bütçesi de sürekli geriliyor tabii, bu arada. Yatırımlara ayrılan paya baktığımızda da AKP'nin iktidar olduğu 2002 yılında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18 iken bu oran şu anda yüzde 4,65'e gerilemiştir. Ulaşımın aksine, eğitimde yatırıma ayrılan pay düzenli olarak düşme eğilimindedir yani ayrılan bütçe aslında samimi bir bütçe değildir. Ülkemizde yıllar içerisinde eğitimde fırsat eşitsizlikleri giderek arttı, eğitim kalitesi düştü, çocukları geleceğe taşıyacak teknoloji odaklı bilimsel eğitim, yerini, Cumhurbaşkanının dindar nesil yetiştirme hayalleri ile ideolojik eğitime bıraktı. Siz "değerler eğitimi" "daha çok imam-hatip okulu" vesaire derken çocuklar nitelikli eğitimden, gençler dinden, toplum da ahlaki değerlerinden uzaklaştı. Örneğin, Danıştayın Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) arasında imzalanan ve TÜGVA'nın okullarda etkinlik düzenlemesinin önünü açan Değerler Eğitimi Protokolü'nün yürütmesinin durdurulması kararı alması önemlidir ve dikkatte alınmalıdır.

Eğitimde fırsat eşitliği konusuna da çok kısa değinmek istiyorum. Bakın, en zengin yüzde 20'lik dilim ile en yoksul yüzde 20'lik dilimde bulunan ailelerin ayırdıkları paylar arasında TÜİK verilerine göre 20,5 kat fark oluşmuş çünkü yoksul aileler gıda ve barınma ihtiyaçlarına daha fazla pay ayırmak zorunda kalıyorlar. Yine, 4+4 eğitim sistemi geldiğinden bu yana okullaşma oranı düşmüş, ilköğretimde 600 bine yakın öğrenci eğitim dışı kalmış; yine bu sistem geldikten sonra özel okulda okuyan öğrenci sayısı yüzde 174 artmıştır yani eşitsizlik de daha fazla artmıştır.

Bir de iktidarın bir taşımalı eğitim sevdası var ki onu da sormayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - AKP iktidara geldiğinden bugüne tam 17 bin tane köy okulunu kapattı. Bugün eğitim için toplam 1 milyon 218 bin 581 öğrenci taşınmakta, belki de bugün bu sayı daha da arttı. Eğitimde fırsat eşitsizliği yaratan ve öğrenciler için tam bir eziyet olan bu uygulama 21'inci yüzyıl Türkiyesi için Sayın Bakan, utanç vericidir. Servis bulamayan çocuklar var. Traktör sırtında okuluna giden çocuk görüntülerini basından görüyoruz. Bu, Türkiye'ye, 21'inci yüzyılda artık bu görüntüler yakışmıyor, sizden bu taşımalı eğitimden artık kademeli olarak vazgeçmenizi bekliyoruz. Bu uygulama bir yandan da özellikle yoksul aile çocuklarının denetlenmeyen vakıf, dernek, cemaat ve tarikat yurtlarına ve okullarına teslim edilmelerine neden olmuştur. Aladağ'da tarikat yurdunda yanan küçücük kız çocuklarımızı henüz unutmadık.

Covid-19 salgını sürecinde de eğitimde fırsat eşitsizliklerinin arttığını görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Selamlamanız için süre veriyorum.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Uzaktan Eğitim Projesi'nde yaklaşık 3 milyon öğrencinin internet, yaklaşık 759 bin öğrencinin de televizyon ihtiyacı karşılanamamıştır.

Sonuç olarak, eğitim bütçesi her yönüyle eğitimdeki bu sorunları çözmeye yetmeyecektir. Atanmayı bekleyen 60 bin öğretmen var, bu öğretmenlerin bir an önce atanması, köy okullarının açılması, öğretmenlerin meslek kanununun çıkarılması gerekmektedir.

Türkiye'de atama bekleyen bu öğretmenlerin sorunları... Aslında, baktığımız zaman, bir yanda atama bekleyen öğretmenler var, bir tarafta öğretmen açığı var Sayıştay raporlarına göre, bir tarafta da öğretmen fazlası var yani aslında, önümüzdeki süreçte öğretmen planlamasının doğru bir şekilde yapılması eğitime çok büyük katkıda bulunacaktır.

Bu anlamda, hem eğitimde hem de Ulaştırma Bakanlığında bütçenin daha iyi projelerde ve milletin bütçe hakkı gözetilerek daha adil, daha şeffaf kullanılmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)