| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 14.12.2020 |
CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Avrupa Birliği Başkanlığı bütçesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, siyasi iktidarınızın ilk döneminde 2005 yılında Avrupa Birliğiyle müzakere sürecine başladığımız tarihten itibaren bugün geldiğimiz aşamada güçlü bir Avrupa Birliği üyelik perspektifine sahip olduğumuzu kim iddia edebilir. Bu süreçte Avrupa Birliğinin tüm tutarsızlıklarına, içsel krizlerine, iç tartışmalara rağmen bu süreci üyeliğimize dönük gerçekçi bir politika ve ulusal stratejiyle ülkemiz açısından bir fırsata çeviremedik. Zamanında gerekli demokratikleşme ve yapısal reform sürecini kalıcı kılamadınız, hatta geriye gittik. Ve iktidarınız döneminde yine dönemsel pazarlık konusuna indirgediğiniz ve başarısız olduğunuz, sonuç alamadığımız Kıbrıs, mülteci sorunu, vize muafiyeti, Gümrük Birliği Anlaşması ve şimdi de Doğu Akdeniz ki bütün bu konularda haklı tezlerimizi savunamadık ve bir aşama kaydedemedik. Üyeliğimiz önündeki blokajı kaldıramadık. Fon kesintileri ve yaptırım gündemiyle bugün karşı karşıya kaldık. İki adım ileri attığınızı sandınız ama ulusal çıkarlarımızı hep üç adım geri götürdünüz. İşte son Avrupa Birliği Türkiye raporunda, birçok alanda geriye gittiğimiz gibi, ülkemizin hızla kurumsuzlaşan, giderek kişiselleşen, güçler ayrılığı ve denge denetleme mekanizmalarından uzaklaştığı vurgulanmıştır. Özellikle de bu hızlı uzaklaşmanın en büyük nedeni olarak da Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve uygulamaları olmuştur. Denge denetlemeden emir komutaya dönen sürece hepimiz şahit olduk. Gücün ve kararın tek kişide toplandığı bir yönetim sistemiyle karşı karşıyayız. Bunun sonucu, ulusal düzeyde tüm alanlarda geriye gidişle birlikte Avrupa Birliği ilişkilerimize de yansıdı. İşte sizin döneminizde müzakereye açtığımız, mevzuat uyumlaştırması yaptığımız, kazanım da sağladığımız 16 başlık da dâhil, bu sistemle birlikte yaptığımız yasal düzenlemelerle hızla geriye gidiyoruz. Çevre, vergi, rekabet, mali hükümler bunlardan birkaç tanesi. Şöyle ki: Yapılan yeni yasal değişikliklerde, bağımsız ve özel kurumlarla ilgili düzenlemelerde bütün kararları siyasi temsili olan bir Cumhurbaşkanına bırakıyoruz. İşte Merkez Bankası örneği değerli milletvekilleri. Avrupa Birliği tarafından bağımsızlığının ve özerkliğinin güvencede olması istenirken, uyarırken bizi Avrupa Birliği, biz ne yaptık Sayın Bakan? Biz bir gecede Merkez Bankası başkanlarını Cumhurbaşkanının keyfî kararıyla değiştirdik ve bu da yetmezmiş gibi partili bir Merkez Bankası Başkanı atadık. (CHP sıralarından alkışlar) Üyeliğimizin temel kriterleri olan demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükleri içeren Kopenhag siyasi kriterlerinden hızla uzaklaştık, demokrasi indeksinde geriledik. Bütün bunların sonucu, uluslararası alanda itibar ve güven kaybıyla birlikte özellikle de ekonomik alanda ciddi maliyet ve kırılganlıklara sebep oldu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; peki, bütün bunların sorumlusu kim? Uzun vadeli ve öngörüden uzaklaşan bir yönetim anlayışıyla, ulusal değil, hatta bir siyasal partinin de ötesinde kişisel tercihlerle, dönemsel günübirlik önceliklerle belirlenen bir dış politika tercihinizdir. Dış politika ve Avrupa Birliği ilişkilerimizi, çatışmacı, karşılıklı tehditkâr, iç politikaya dönük, güç ve iktidarınızı sürekli kılma aracı olarak kullanmaktan vazgeçmediniz. (CHP sıralarından alkışlar)
İkili sorunlar ve ön yargılar içinde olduğumuz ülkeleri merkeze koyan değil, bizim ülke olarak Avrupa Birliğiyle üyelik sürecimizi, istediğimiz uluslararası çıkarlarımızı maksimize edeceğimiz bir sürece neden eviremediniz ve arkanızda tüm toplumsal, yasal destek ve Parlamentonun desteği olmasına rağmen, Avrupa Birliğiyle süreci kısır ve sığ bakış açısından çıkarıp, karşılıklı taahhüt ve sorumluluklarımızı taşıyacağımız bir noktaya neden taşıyamadınız? Kendi uygulama ve politikalarınıza odaklanmak yerine Avrupa Birliğinin dönem Başkanlarının değişmesinden medet umdunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Bakan, yine günün sonunda buraya çıkacaksınız, sunuşunuzda diyeceksiniz ki: "Yunanistan" "Güney Kıbrıs" "İslamofobi" "ön yargılar" "Kendi işlerine baksınlar." Elbette, biz bu ülkenin tüm argümanlarını, ülkemize karşı tüm ön yargılarını şiddetle reddediyoruz ancak bizim burada tartışmamız gereken, sorgulamamız gereken, bu sorunları, ikili ilişkilerimizde sorunlu ülkelerin Avrupa Birliği düzlemine taşımalarına neden izin verdik? Çatışma ortamına girmek yerine Avrupa Birliğiyle resmî, teknik, hukuksal, diplomatik kanalları neden doğru işletemedik? Agresif ve tutarsız açıklamalarla hep güven yitirdik, kazanımlarımızdan neden geriye gittik? Uluslararası hukuk açısından haklı tezlerimizi zamanında ve yerinde neden savunamadık? Bunca süre Avrupa Birliği nezdinde haklılığımızın ülke ve kurumsal desteğini neden sağlayamadık?
Sahada ve masada dış politika savınızın uluslararası alanda ülkemiz açısından karşılığı "çatışmacı ve agresif dış politika" olarak algılanıp tanımlanmasını hiç dikkate almadınız Sayın Bakan. Uluslararası ilişkilerdeki "kazan-kazan" ilkesini "kavga-kavga"yla iç politikada araçsallaştırdınız. "Ey Avrupa!" "Ey Merkel!" politikası evet, iç siyasette prim yapsa da uluslararası ilişkilerde hiçbir karşılığı yok; kazanımı olmadığını hiç kabul etmediniz. (CHP sıralarından alkışlar) Ve ısrarla kapsayıcı, diplomatik, uzun vadeli, stratejik ve barışçıl dış politikadan uzaklaşmayı tercih ettiniz.
Sayın Bakan, diğer yandan, bir konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Avrupa Birliğiyle ilişkilerde var olan kurumları ve kurumsal iletişim kanallarını etkin kullanmadınız. Nasıl mı? Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin kurumsal yapısı değiştirildi. Karşılıklı taahhütleri gerçekleştirmek için kurulan onca kurumsal yapıyı, diplomasi kanallarını ve şimdi de Avrupa Birliği Başkanlığını işlevsiz kıldınız, geri plana attınız. Örneğin, Sayın Bakan, 2010 yılında uygulamaya başlanan ABİS'i hatırlıyor musunuz? Türkiye'nin Avrupa Birliği İletişim Stratejisi ABİS. ABİS'le üye ülkelere yönelik oldukça kapsamlı, farklılaştırılmış ülke stratejileri belirlendi ama siz bunların hiçbirini uygulamadınız. İşte, en son Avrupa Birliği Başkanımız Sayın Kaymakcı'nın ön sözünü yazdığı bu stratejinin temeli iletişim, kurumsal ve diplomatik kanallarla bir süreç yönetimi. Ama siz ne yaptınız Sayın Bakan? Siz, Avrupa Birliği zirvesi öncesi tüm bu kurumları, Başkanı, bütün iletişim kanallarını bir kenara bıraktınız, Avrupa Birliği zirvesinden sadece birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Sözcüsüyle lobi yapmaya çalıştınız. İşte, sizin bu sürece yaklaşımınızın bir kanıtı değil mi bu? Maalesef geldiğimiz aşamada, Avrupa Birliğiyle var olan kazanımları da heba eden başarısız bir yönetimin sorumlusu sizin iktidarınız ve sizin Bakanlığınız. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakan, önünüze üç aylık bir takvim sunuldu. Siz, tüm bu başarısız süreç yönetiminize, hatalarınıza devam mı edeceksiniz yoksa uyarılarımızı dikkate alıp gerçekçi, güven veren, kurumsal, diplomatik bir süreci başlatacak mısınız?
Sonuçta, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Sayın Bakan, geleceğimizi Avrupa'da dönemsel ve araçsal olarak gören bu yaklaşımın, bu zihniyet ve bu iktidarın bunu başaramayacağını biz çok iyi biliyoruz.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Bakan başarılı, başarılı Bakan. Allah var, başarılı, çalışıyor, gayret gösteriyor.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak, İkinci Yüzyıla Çağrı Beyanname'mizde de deklare ettiğimiz gibi, güçlü demokrasimizle...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Takdir edin, destek verin. Destek verin bu Bakana, çalışıyor Allah var.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - ...temel hak ve özgürlüklerle, güçler ayrılığına dayalı, demokratik, laik, sosyal hukuka dayalı yönetim sistemimizle Avrupa'ya ve tüm dünyaya katkı sağlayacak ve gelecek nesillerimiz açısından da Avrupa Birliğinin onurlu, itibarlı, güçlü stratejik bir üyesi olmayı biz başaracağız diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)