GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:32
Tarih:15.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Arşivleriyle ilgili konuşacağım. Bu arşiv, arşivleme, arşivleme üzerinden hafızamızda tekabül eden sorumluluklarımızı, işte, Sayın Cumhurbaşkanın kendilerine söylemiş olduğu bir perspektifle vizyon ve misyonlarına eklemiş olan kurum üzerinden Hükûmetle ilgili, bütçeyle ilgili mülahazalarımı sizinle paylaşacağım.

Kürsüye bizden önce çıkan arkadaşlarımız da arşivin tekabül ettiği toplumsal hafızanın, tecrübenin, bu tecrübenin yarınlarımız adına ifade ettiği kuvvetin ne anlama geldiğine dair güzel cümleler kurdular. Ben de hem AK PARTİ Grubu adına konuşan arkadaşlarımızın hem bu mevzuda eleştiride bulunan arkadaşlarımızın mufassal hâle getirmiş olduğu çerçeve içerisinde bir bütçe eleştirisi de yapmak istiyorum. Yani uzun tarihimiz boyunca -misyon ve vizyon bölümünde var Devlet Arşivlerinin- efendim, arşivlerine dayanılarak ki -40 ülkenin tarihinin yazılabildiği zengin bir ülke- bu kadar uzun bir geçmiş içerisinde ilk elde hafızamıza gelen, ilk elde güce dönüşen kuvvet şudur: Ne yapınca ayağa kalktığımızı, ne yapamayınca yıkıldığımızı; neyi doğru yapınca ülkenin müreffeh olduğunu, neyi kötü yapınca ülkenin yıkıldığını görme imkânı verir; arşivcilik bu. Şimdi, buradan çok şey söylenebilir ama mevzuyu güne bağlamak, bütçeye bağlamak, bütçe sorumluluğunu hatırlatmak kastıyla söylüyorum, kastım: AK PARTİ'nin kendi iktidar döneminde arşivciliğimiz sadece on sekiz yıla tekabül etse yahut arşivciliğimizin çerçevesi, yılı, zamanı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin millete vadetmiş olduğu çerçeve içerisindeki üç yıla tekabül etse, yirmi sekiz aya tekabül etse, bu arşivin size hatırlatacakları üzerinden bütçeyi tenkit etmek istiyorum.

Biz, bütçeyle ilgili tenkitlerimizi iktidara duyurmaya çalışırken -mutlaka fark ediyorsunuzdur- iktidarın bize sunmuş olduğu bu metnin içerisindeki niyetlerle ilgili itiraz taşımıyoruz. Orhan Bakanımız -eski Millî Eğitim Bakan Yardımcımız, şimdi Konya Mebusumuz- Mesnevi'yle ilgili, Mesnevi'den sözleri kart şekline dönüştürmüşler. O kart şeklindeki Mesnevi'den sözlerin her birinden günlük hikmet ihtiyacını karşılamak için birini çekip okumayı tercih ediyorum; çok kıymetli bir şeydir. Bu da hikmetli bir metindir, bu metin. Bu 2021 bütçesini okuduğunuz zaman, bu, sanki Mesnevi gibi bir kitap. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Şu yüzden Mesnevi gibi bir kitap: Hiç bakmadan kart çekiyorum, hiç bakmadan açıyorum; açtığım her sayfada hikmet var, hikmetli sözler var burada: Verimlilik, millîlik, yerlilik, kapasite kullanım oranlarının artırılması, istihdam, vizyon, misyon, kararlılık, irade, ahlak, toplumsal aidiyet, bağlılık, geçmişe hürmet, geleceğe vizyon; aklınıza gelen her şey var, burada her şey var. Bu iktisadi programın, kriterlerinin dışına çıktığınız zaman, bu metin, bu tür metinler, 2021 vizyonu yahut Onbirinci Kalkınma Planı, programı bir niyet beyanı olarak çok güzeldir. İktidar adına konuşan arkadaşlarımızın politik çerçevesini belirlemeye çalıştığı için niyet kısımlarında hiçbir sıkıntı yoktur ama bizim başımıza ne gelmişse zaten bu söylediklerimizi yapamamak yüzünden gelmiştir. Yani iktidarın vazifesi güzel söylemek değildir, güzel yapmaktır. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini tenkit ederken aslında bir sistemden çok, bir iradeyi sonucuyla tenkit ediyoruz biz. Neyi tenkit ediyoruz? Biz, bugün sizin karşınızda, size hatırlatmaya çalıştığımız, duyurmaya çalıştığımız, ihtiyaçlarını, taleplerini fark edin diye bağırdığımız ne kadar iş varsa; bu, sizin milletinize verip de tutamadığınız sözler. Yani arşivciliğin içerisine girerseniz, bakarsınız ki ihtişamlı dönemlerimizde ne yapmışız görülür. Kendi siyasi arşivinize girerseniz orada da görürsünüz, AK PARTİ'nin uzun iktidar dönemleri "Ne doğru yapılınca ne oluyor, ne yanlış yapılınca başa ne geliyor"u görmek için müstesna bir imkân veriyor. Yani siz aslında biliyorsunuz, neyi yapınca memlekette ne olduğunu, neyi kötü yapınca başa ne geleceğini biliyorsunuz siz. O yüzden partinizin adını "Adalet ve Kalkınma Partisi" koydunuz. Aslında Adalet ve Kalkınma Partisi koyarak tarihe, arşive, millete, milliyete, dine, imana, mukaddesata, geleceğe dair sorumluluğunuzu kodladınız siz, dediniz ki: "Biz adaleti kalkınmanın mihmandarı yapacak bir iradeyle geliyoruz. Ne vadediyoruz? Biz işsizlerin olmadığı bir ülke vadediyoruz. Asgari ücretin açlık sınırıyla belirlendiği bir utançtan bu ülkeyi kurtarmayı vadediyoruz."

Bunca asgari ücretlinin içerisinde, onlara hakkı olan parayı vermek için belirlediğimiz kritere bakın arkadaşlar, "açlık sınırı"ymış. İslam yurdunda, Türk yurdunda birilerine hakkını vermek için kriter olarak açlık sınırını zikretmek utanmazlıktır arkadaşlar. Bu utançtan kurtulmayı vadettiniz bize aslında. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

KANİ BEKO (İzmir) - Bunları konuşalım.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - "Biz adaletle ayağa kalktığımız dönemleri hatırlatıyoruz size, adaletle ayağa kalktığımız dönemlerde, en iftihar ettiğimiz şey şuydu: Mahkemelerimizle itibar ediyorduk, liyakati istihdam etmekle itibar ediyorduk. Biz bu memlekette hak duygusunun, devlete itimat duygusunun idarenin tasarruflarında asla örselenmediği bir müesses nizam vadediyoruz." demiş oldunuz aslında.

Ortaya koyduğunuz perspektifin iktisadi hiçbir hedefini tutturamadınız. Efendim, 2023 vizyonunuz var, baktınız, mutlaka biliyorsunuz; 2023 vizyonunuzda 2 trilyon dolar gayrisafi millî hasıla var, 25 bin dolar kişi başına millî gelir var, 500 milyar dolar ihracat var, işsizliğin olmadığı bir ülke var, terörün bittiği bir memleket var, adalete itimat edilen bir memleket var, ifade hürriyetinin kurumsallaştığı bir memleket var. Şimdi yirmi yıl geçmiş -bir sürü şey sayabilirim size- yirmi yıllık iktidarın finalinde diyorsunuz ki: "Adalet ve kalkınma perspektifiyle yeniden ekonomide reform, yeniden demokraside kurumsal icraatlar yapacağız." Bu, on sekiz yıldır millete verdiğiniz sözü tutamadığınızın ifşasıdır.

Şimdi motivasyonunuza bakıyorum. İktidar eskiden yaptıklarıyla, millete verdiği sözleri tutmasıyla itibar bulurdu, şimdi muhalefetin sizin bunca yanlışınıza rağmen iktidarı devralamıyor olmasından mutlusunuz sadece, sadece oraya motive oluyorsunuz. Kendinize, milletinize verdiğiniz sözleri tutmaktan kaynaklanan bir itibar alanı bulmak yerine, efendim, Cumhurbaşkanlığı sürecinde sizin için kolay aday olduğunu düşündüğünüz Kemal Kılıçdaroğlu'nu aday etmeye teşebbüs ederek motive oluyorsunuz. Bu ne motivasyon? Bu ne motivasyon? Bakın, bu şöyle motivasyon: Bunu, siz zannediyorsunuz.

ÖZNUR ÇALIK ( Malatya) - Ayıp oluyor(!)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Hanımefendi, biz memleketi "Kim yönetsin?"le konuşmuyoruz, siz öyle zannediyorsunuz. Biz "Ülkeyi Tayyip Erdoğan mı yönetsin, Kemal Kılıçdaroğlu mu yönetsin, Meral Akşener mi yönetsin?" demiyoruz. Sesimizi duyun. Biz diyoruz ki "Memleketi, ahlak yönetsin. Memleketi yetimin hakkını, hukukunu bilme duygusu yönetsin, liyakat yönetsin. Memleketi, ortak akla riayet etme üslubu yönetsin. Memleketi, istişare yönetsin. Memleketi, kendinden olmayan herkesi bu memleketin zenginliği sayacak bir üslup yönetsin." (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Yani bizim aslında duyurmaya çalıştığımız şey şu: Biz, bu memlekette "Kim?" kavgasının değil, "Ne?" sevdasının partisiyiz, "Ne?" sevdası. Bu ülkeyi ne yönetsin? Nasıl bir ülke hayal ediyoruz, tasavvurumuz ne? Siz, ısrarla mevzuyu şahıslar üzerinden bir rekabete, siyasal olarak avantaja dönüştürmeye çalışıyor olabilirsiniz. Biz, memleketi siz abad ederseniz size dua etmesini de oy istemesini de biliriz. Eğer siz, milletinize verdiğiniz sözleri tutarsanız, biz sizin tuttuğunuz sözlerin içerisinde huzurla, güvenle yaşayacak bir memlekette evlerimize çekilip size dua etmesini de biliriz. Siyaseti bırakıp "Allah razı olsun, hamdolsun sözlerini tutmuş, memleketi adalete teslim etmiş, kalkınmış, müreffeh bir ülke kurdular bize; artık siyaset yapmaya ihtiyacımız yok." demek, bugün yaptığımızdan çok daha kolaydır bizim için, asla imtina etmeyiz. Siz, memleketinizi, çocuklarınızın ümidini bu topraklara bağlarsanız, üniversitelerden mezun ettiğiniz çocuklarınızın hepsine iş bulmak zorunda mıyız gibi bir savurganlıktan siyasal sorumluluk alanınızı herkese iş bulmak sorumluluğuyla buluşturursanız, siz çiftçinin yüz akı, siz dar gelirlinin iftiharı olursanız, siz esnafın dar günlerinde yardımına koşan iradeyi temsil ederseniz, siz memleketinizi ayağa kaldırırsanız biz siyaseti bırakırız. "Allah'a hamdolsun, artık siyaset yapma ihtiyacı kalmayan bir memleketteyiz biz. Herkesin huzurla yaşayacağı, memleketin istikbaline en iyi yaptığı işleri yapmak için, yeni siyasi meşgalelere değil, yeni ciddi işlere, yeni ciddi sorumluluklara koşuşturulsun, artık siyaset yapma ihtiyacı kalmamıştır." dedirtmeniz lazımdı; dedirtemediniz. Şimdi sokaklarda geziyoruz. Eğer biz, sokaklarda milletin bize "Sesimizi duyurun." çığlıklarını size söylemezsek millete verdiğimiz söze ihanet etmiş oluruz. Biz milletten eskiden, 2002'de, 2003'te, 2005'te şöyle şeyler duyardık: "Allah'a hamdolsun, bereket var, bolluk var. Allah'a hamdolsun, memlekette eskiden olduğundan daha fazla hizmet var, konfor var." duyardık bunları. Şimdi sokaklarda geziyoruz -siz de geziyorsunuz aslında- görüştüğümüz herkes bize diyor ki: "Geçinemiyoruz, yetinemiyoruz, yetiştiremiyoruz, çocuklarımızın yüzüne bakamıyoruz. Çocuklarımızın işsizliğinden muzdaribiz, mahcubuz; onları böyle bırakıp ölmekten korkuyoruz." Herkeste şikâyet var. Size hak talebi olarak duyurulan şeyleri lütfen, bir siyasi partinin taassubuyla size söylediğimizi zannetmeyesiniz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Birkaç dakikam var mı Başkanım?

BAŞKAN - Yok.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bitti mi?