GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:32
Tarih:15.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat Teşkilatının bütçesi üzerinde konuşma yapmak için söz aldım. Şahsım ve İYİ PARTİ Grubu adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

MİT, devlet yapımızın belkemiğini oluşturan önemli bir teşkilatımızdır. Geldiği seviye olarak mükemmel olmasa da yine de takdiri hak ettiğini düşünüyorum. İstihbarat ve siyaset, hayatımızın her veçhesinde yapılmalıdır; bu, başarının kaçınılmaz bir gereğidir, bilgi sahibi olmadan galibiyet ummak hayaldir.

Değerli arkadaşlar, millî savunma, hariciye, adliye, mülkiye, askeriye, emniyet ve istihbarat devlet örgütlenmesinde hep iç içe geçmiş halkalar gibidir. Öyle ki istihbarat, dış politikada, savunmada, ulusal güvenlikte ve hatta ekonomide dahi olmalıdır ve vardır da. İstihbarat vardır ama bunun örgütlenmesi ve fonksiyonu, misyonu nasıl çalışmaktadır? Diğer taraftan, başka istihbarat teşkilatlarıyla iş birliği veya istihbarata karşı koyma faaliyetleri nasıl işlemektedir? Evet, bu sorular öyle zannediyorum ki ufkumuzu açıcı ipuçlarını öngörmektedir. Acaba istihbarat niçin yapılır? Hedef, ülkü, gaye nedir? Unutmayalım ki bir devletin kutsal, ulvi addettiği hedefleri vardır. Hedefe götürecek her vasıta özenle seçilmeli, yoksa temin edilmelidir. Olabilecek her engel sabır ve dirayetle aşılmalı, düşmanın her tuzağı tespit edilerek imha edilmelidir. Bu sonuç, bizi millî politikalara götürür. Politikanın özü zaten siyaset belgesinde kayıt altına alınmıştır. Ne var ki Türk devletine karşı soğuk ve acımasız bakan, tüm organlarına acımasızca saldıran iktidar hükûmetleri büyük zafiyetlere yol açmıştır. Bu zafiyetlerin bir sonucu olarak tahribatlara neden olmuştur, bu durum önlenememiştir. Özellikle 2007 yılından sonra daha da pervasızlaşan iktidarın millî yapımızda yarattığı yıkım haddinden fazladır. Bir kere devletin temel kurumları ya yozlaştırılmış ya da lağvedilmiştir. MİT de bundan nasibini almıştır. MİT'e sızmış olan ajan unsurlar 15 Temmuza kadar varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardır.

Değerli arkadaşlar, Selçuklu'dan Osmanlı'ya tevarüs eden bir Türk istihbarat ve bilgi toplama faaliyetinin olduğu bilinmektedir. Tüm istihbarat ve bilgi toplama faaliyetlerinin modern anlamda ilk ortaya çıkışı henüz belki yüz elli yıllıktır. Teşkilat-ı Mahsusadan bugünkü MİT'e kadar gelen süreç -bunlara değinmek istemiyorum ama- en son Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle MİT Müsteşarlığı Başkanlık hâlini almıştır.

Değerli milletvekilleri, genel istihbarat faaliyetini yürüten MİT'in yanında, askerî istihbarat birimleri, polis istihbaratı, Jandarma, MASAK gibi birimleri sayabiliriz. Tüm bu istihbarat birimleri dışında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine dayalı olarak Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü de tesis edilmiştir. Bunları niye anlatıyorum? Çünkü bitmek bilmez bir iştihayla istihbaratı ele geçirme şehveti AKP'nin temel hedefi hâline gelmişti çünkü istihbarat birimleri ele geçirilmeden tatmin olmak mümkün değildi. O zaman "personel sok, yozlaştır, dağıt" taktiği uygulandı, sonra dönüp kamuoyuna bunlar "berbat" denildi; neticede "kapat ve yeniden kur" ilkesi uygulandı.

Değerli arkadaşlar, sadece istihbaratta değil tüm devlet kurumlarında bu yöntem kullanılmıştır. MİT, FETÖ sızmasına maruz bırakılmıştır. İnfiltrasyon dediğimiz bu girişim öyle bir hâle geldi ki 2013'te, neredeyse MİT Müsteşarını alarak, sözde yargılamayı müteakip tutuklama niyeti taşıyorlardı. Zaten Kozmik Oda hikâyesiyse baştan sona bir rezalettir; bu rezaleti tevil etmek de mümkün değildir. Türk ordusuna husumeti iliklerine kadar işlemiş kişilerin nasıl bir içtihatla saldırdıklarını bizler ve gelecek nesiller asla unutmayacağız.

Değerli milletvekilleri, Sun Tzu ünlü Çinli filozof, iki bin beş yüz yıl önce "Harp Sanatı" adlı eserinde "Kendini bilir ve düşmanını da bilirsen zafer kaçınılmazdır." diyor. Türk Silahlı Kuvvetleri için bu söz bugün o kadar önemli ki. AK PARTİ ne yapıyor? Ordudan istihbarat faaliyetini buduyor, MİT'i ordu içine sokarak karıştırıyor, ordunun tesislerini, okullarını vesairesini kapatıyor, emir komutayı bozuyor, Jandarma ile TSK bağlılığını çok aşırıya kaçarak tahrip ediyor. Ya, şimdi, öyle düşünün ki bu ordu 30 Ağustosunu bile kaybetti, 30 Ağustosunu. Daha fazla konular sayabilirim ama sanırım maksat hasıl olmuştur. O sebeple, zayıflayan askerî istihbarat zayıflayan ordu demektir. Örselenmiş, yetki alanları daraltılmış bir ordunun ulusal güvenliğe yapacağı katkı kuşkusuz dar olacaktır. Evet, ordumuzun diğer mağduriyetlerinden olan EMASYA, YAŞ, MGK konuları farklı konular; bunlara ayrıca hatırlama babından değiniyorum. Millî hukukumuzun alaka ve menfaatlerimizin yüksek duyarlılıkla korunması ve savunulması için Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesine demirleyecek bir siyasal iradeye ihtiyaç olduğu açıktır. Nitekim, 22 Kasımda Roseline gemisine yapılan müdahale, egemenlik hakkımıza bir tecavüz olarak değerlendirilmelidir. İstihbaratımız, Türk Silahlı Kuvvetleri burada nerede, onu da sormak gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, tekrar MİT'e dönersek, Millî İstihbarat Teşkilatımız, güçlü Türk Silahlı Kuvvetleri, güçlü Emniyet ve Jandarma, güçlü politika yapıcılarla ancak hedefine yaklaşabilir.

Değerli arkadaşlar, kuşkusuz bir devletin mevcudiyeti birçok unsurun bir araya gelmesinin yanında, var olan ve süreklilik arz eden ekonomisiyle mümkündür. Güçlü ekonomik yapı tesis edemeyen devletlerin bağımsızlıklarını ve egemenliklerini sürdürebilmeleri görülmemiştir. Tam bir talan, soygun ve vurgunun yaşandığı Türk ekonomisinin ayağa kaldırılması çok zordur. Nitekim, Sayın Tatlıoğlu ve Sayın Erhan Usta'nın paylaştığı rakamlar, bu acı gerçekleri bize ifade etmiştir. Pembe tablolarla, hayallerle devlet gemisi yüzdürülemez. Yeni bir ekonomi ve hukuk reformu yapma vaadi bana göre "Firavun imanı" gibidir; son lahzada, on sekiz yıldan sonra reform teşebbüsünde bulunmak insanı ancak acı acı güldürebilir.

Değerli arkadaşlar, insanlar aç, tekrar ediyorum, kitleler aç. Hiç olmazsa, acilen kamuda israfı kaldıralım, Sayın Akşener'in belirttiği gibi, 3 bin TL'yi asgari ücretliye net olarak verelim.

Bu bütçe teklifiyle toplumu bozan, ayrıştıran ekonomik uygulamalarla güvenlikten, bekadan, millî ahlaktan, hak ve hukuktan, adaletten nasıl söz edebiliriz? Böyle bir ekonominin işaret ettiği toplumda istihbaratın işi kuşkusuz daha da zorlaşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, dünyada ve Türkiye'de küreselleşmenin kan kaybettiği, pandemi vakalarının yoğun bir şekilde yaşandığı, kitle imha silahlarının yayıldığı, enerji arz güvenliğinin tehdit altında olduğu, çevre sorunları ve ekolojik krizlerin yaşandığı, organize suçlarda artış olduğu, yoğun iltica akımlarının olduğu, siber güvenlik, teknolojik güvenlik ve finansal güvenliğin tehdit altında olduğu bir süreçten geçiyoruz. Bu hengâmeden Türkiye'yi salimen çıkarmak için MİT'in özverili çalışmasına ihtiyacımız olduğu muhakkaktır. Bu anlamda millî dayanışma içinde olmamız şarttır.

Değerli milletvekilleri, Merkez Bankası örneğinde de görüleceği üzere teknik hizmet üreten kurumlara partizanlık illeti, nepotizm bulaştıkça, kurumsallık çökmekte, bütünüyle devlet krizine dönüşmektedir. Bu vahameti MİT yaşamıştır. Temennimiz, alınan dersler kulağa küpe olur, bir daha hataya düşülmez; MİT de görevini bihakkın yapar.

Teşkilattan olan tüm şehitlerimize, ebediyete intikal edenlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum; tüm teşkilata selam ve saygılarımı sunuyorum. MİT bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)