| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 15.12.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) - Değerli milletvekilleri, konuşmamın başında, Amerika Birleşik Devletleri'nden gelen yaptırım kararına değinmek istiyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin politikalarına, uygulamalarına ve yanlışlarına karşı yıllardır mücadele eden bir siyasetçiyim ancak bunlar bizim iç meselemizdir. Siyasi ahlak ve ilkelerimiz, milliyetçi duruşumuz gereği Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumlarını kimsenin ameliyat masasına yatırtmayız, yöneticilerini de elin oğluna dövdürmeyiz, bizim devletimizi kimsenin terbiye etmesine asla müsaade etmeyiz. Amerika Birleşik Devletleri'nin yaptırım kararını kınıyor, kararın hedefi olan devletimizin yanında dimdik durduğumuzu ayrıca belirtmek istiyorum.
Ayrıca, şunun da bilinmesini isterim ki, biz benzer yaptırımları daha önce de gördük ve bu süreçlerden güçlenerek çıktık. İşte, memleketim olan Sakarya'daki Tank Palet Fabrikası da böyle bir yaptırımın sonucudur. 1974 Kıbrıs çıkarmasında uygulanan yaptırımdan sonra Sakaryalı bir hayırsever hemşehrim tarafından arazisi bağışlanmış ve içerisindeki 2 tesis Sakarya halkından toplanan bağışlarla yapılmıştır. Bağımsız, yerli ve millî savunma sanayisinin temelleri o günlerde atılmıştır. Ancak maalesef devriiktidarınızda Türk Silahlı Kuvvetlerine bağışlanan bu çok değerli fabrika 50 milyon dolarlık yatırım bahane edilerek ve kılıfına uydurularak Katarlılara peşkeş çekilmiştir. "Peşkeş çektiniz." dediğimizde itiraz ediyor ve kızıyorsunuz. Bir kere daha ifade edeyim: Eğer Tank Palet Fabrikası gibi çok değerli bir fabrikayı 50 milyon dolar yatırım yapacak diye ve burada oturan hiçbir milletvekilinin, hatta iddia ediyorum, Savunma Sanayii Başkanının bile bilmediği bir sözleşmeyle verebiliyorsa bunun adı "peşkeş çekmek" demektir. İşte Sayın İsmail Bey burada, eğer elinde sözleşmesi varsa açsın bize burada göstersin.
Mesela ne dediniz? "50 milyon dolar yatırım lazım." "Bu parayı biz buluruz." dedik, "Devletin hayırsever iş adamları var, ferasetli milleti var, sizin bütün israflarınıza ve beceriksizliklerinize rağmen ordusu için bileziğini getirecek milletimiz var." dedik; "Hayır." dediniz. Mesela "Acil 40 tane tanka ihtiyacımız var." dediniz, biz de "40 tane tank bu fabrikada yirmi beş yılda mı yapılacak?" diye sorduk, cevap vermediniz. "Adamlar bizim fabrikamızda bizim makinelerimizle, bizim teknolojimizle, bizim mühendis ve çalışanlarımızla tank yapacak, üzerine yüzde 12,5 kâr koyacak ve yine bize satacak." dedik; "Özelleştirmedik, işletme devri yaptık." dediniz.
Şimdi ben bir daha soruyorum: Bu canım fabrikayı kuran biz, geliştiren biz, Afrin'de kahramanlık destanı yazan askerimizin kullandığı 280 tane FIRTINA obüsü ve bu obüslere mühimmat taşıyan POYRAZ araçlarını yapan biz işletemedik de daha dün devlet olmuş, kendisine tabanca yapamayan Katar işletecek, öyle mi? Yazıklar olsun!
Yirmi dört ay önce devrettiğiniz fabrika on sekiz ay sonra ilk parti tankları teslim edecekti yani altı ay önce teslimat başlamış olacaktı. Şimdi bir daha soruyorum: Tanklar nerede? Tanklar nerede arkadaş? Eğer teslim edemediyseniz ne cezai şart ödeyeceksiniz, belli değil. İçimizde bilen var mı? Yok. Çünkü saray size "Elinizi kaldır." dedi, kaldırdınız. Peki vebali? Şimdi, bunun günahını, vebalini ahirette ödeyeceksiniz, o sizin probleminiz. Bizim hedefimiz ise iktidara gelir gelmez o Katarlıları ve ortaklarını ensesinden tuttuğumuz gibi kapının önüne koyup Tank Palet Fabrikasını ait olduğu yere Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim edeceğiz. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Katar Sayın Erdoğan'ın dostu olabilir ancak Türkiye Cumhuriyeti devletinin dostu değildir. Biz sermayede renk arayanlardan değiliz ancak şu gerçeği de unutmadık ve görmezden gelemeyiz: Bugün, Doğu Akdeniz'de Güney Kıbrıs Rum kesimiyle birlikte sondaj çalışması yapan ülke Katar'dır. Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi üzerinden Rum kesimiyle ilk diplomatik ilişkiyi kuran ülke Katar'dır. Ticaretimiz başka, millî stratejik bir kurumumuza ortak etmek başka iştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye için en ciddi beka sorunlarının başında işte bu keyfiyet gelmektedir. Bütün kararları bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştıran bu sistem ve sonuçları, en az millî savunma güç ve imkânlarında yaşanabilecek zaaf kadar ciddi bir sorundur. Varlık Fonu üzerinden milletin hazinesini aile şirketine çeviren zihniyet ülkemiz için ciddi bir savunma ve beka sorunudur. Ekonomik güç, bağımsızlık artık en önemli güçtür. Ülkenin en önemli stratejik fabrikalarını, bankalarını bugün Akdeniz'de boğuştuğumuz ülkelere çatır çatır satıyorsanız memleketin tapusunu pazara çıkardınız demektir. Bizim görevimiz ve sorumluluğumuz -milletimizin bize emri de odur ki- gerçeği yüzünüze yüzünüze haykıracağız. Gerçeği yüzünüze yüzünüze haykıracağız ki milletin hakkını hukukunu korumak zorundayız. İktidar ar etmiyor diye susacak değiliz. İktidar milletin malını, beytülmali babasının çiftliği zannediyor diye kabullenecek değiliz. Bizler, devletine ve milletine hizmet etmeyi, devletin ve milletin çıkarlarını kollamayı ibadet sayanlardanız. Türk milletinden, Türk milletinin devletinden, o devletin kurumlarının denetiminden kaçırdığınız her işi, her peşkeşi, her tezgâhı bütün dikkat ve sorumluluğumuzla takip ediyoruz. Ne yaptığınızı, ne yapmadığınızı, neyi yapıyormuş gibi yaptığınızı aziz milletimize anlatacağız, anlatmaya devam edeceğiz. Zamanı geldiğinde de Allah'ın izniyle tek tek hesabını soracağız.
Değerli milletvekilleri, milletimizin tek bir ferdi yatağına aç giriyorsa orada büyük bir beka sorunumuz var demektir. Milletimizin tek bir ferdi ülkesinden ve yarınından umudunu kesmişse, başka ülkelerde gelecek arıyorsa ağır bir beka sorunumuz var demektir.
Bizim inancımız şudur ki: Tek bir genç bazen her şeydir. Çünkü biz inanırız ki dövülen ateşte tek bir çivi bile önemlidir. Çünkü bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir askeri, bir asker bir orduyu, bir ordu da bir milleti kurtarır. İşte o asker, kurduğu cumhuriyet sayesinde hepimizin bu koltuklarda oturmasını sağlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bize istatistikler anlatıp rakamlar üzerinden ikna etmeye çalışanlara sesleniyorum: Bu pandemi günlerinde tek bir evladımız bile televizyonu olmadığı, tableti olmadığı için, interneti olmadığı için eğitimden mahrum kalıyorsa işte her şeyin başı olan o çivi çıkmış demektir. O nalın çivisi çıkarsa her şeyin çivisi çıkar. Bırakın tek bir çiviyi, bugün 2 milyonun üzerinde evladımız uzaktan eğitimden mahrum kalmıştır yani eğitimde korkunç bir haksız rekabet var demektir. O sebeple, o çivi çıkarsa askerî teknolojiye, silaha milyarlarca lira harcamanızın bir kıymeti yoktur. Memleketin çivisi çıkmış demektir, cumhuriyetin temel taşıyla oynamış olursunuz.
Millî Savunma bütçemiz kıymetlidir. O yüzden, Millî Savunma bütçemizi konuşalım, artıralım, güçlendirelim. Evet, Millî Savunma bütçemizi konuşurken şu gerçeği de unutmayalım: Peygamber ocağımızı konuşurken eğitim ordumuzu, onun neferlerini de konuşalım. Mehmetçik'imiz er meydanlarında yeri göğü inletirken eğitim ordumuzun neferleri pazar tezgâhlarında üç kuruşun peşinde koşmak zorunda kalıyorsa mesele büyük demektir. Mehmet'imiz dağı taşı düşmana, haine dar ederken eğitim ordumuzun neferleri çaresizliğe mahkûm ediliyorsa zaferler taçsız demektir.
2021 bütçesinde müteahhitlere 30 milyar lira ayrılırken milyonlarca çiftçimize 22 milyar lirayı layık gören bir bütçe ayıplı bir bütçedir. Eğitim ordusuna ve bugünlerde canını dişine takan sağlık ordumuza, polislerimize 3600 ek göstergeyi vermezken KDV'yi sıfırlayarak Millî Piyangoyu işleten yandaş şirketin cebine milyarlar koyan bir anlayışla bu bütçe ayıplı bir bütçedir. Eğitim ordumuz ay sonunu getirmek için ek iş peşinde koşarken, dükkânı kapalı esnafımızdan alacağınızı her kuruşuna kadar isterken yandaş iş adamına 9,5 milyar liralık vergi avantajı sağlayan vicdansızlıkla bu bütçe ayıplı bir bütçedir.
Çok sevdiğim bir sözdür: "Memleketini en çok seven, işini en iyi yapandır." Memleketi sevmek milletini sevmekle başlar. Milletini sevmek, onun duygularını sömürmek için ordusu üzerinden nutuklar atmak demek değildir. Biz İYİ PARTİ olarak "Şehit ailelerine TOKİ'den bir daire verelim." diye bu Meclise teklif getirdiğimizde "hayır" oyu verirken yüzünüz bile kızarmadı. Milleti sevmek, o tek bir çivi gibi, her bir ferdinin bugününü ve yarınını güvence altına almak için çabalamaktır. Özellikle, iktidar ve ortağına sesleniyorum: Bu sözlerim gerçeğin ta kendisidir. Vicdanınızla baş başa kaldığınızda sizin de "Haklı." diyeceğinizi biliyorum. Haklı olduğunuz hâlde susmayın. Ülkemizin geleceğini ipotek altına alan, evlatlarımızın geleceğini ipotek altına alan bu düzenin, bu garip bütçesine ses çıkarın. On dokuz yıldır yapmadığınızı yapın, bu defa "Önce millet, önce devletimiz." deyin. Bari bu defa, kendinizle baş başa kaldığınızda içinizdeki sese kulak verin, vicdanınızı dinleyin.
Vicdanlarınızı saygıyla selamlıyor, 2021'in devletimiz, milletimiz için iyi bir yıl olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)