GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:32
Tarih:15.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) - Millî Saraylar İdaresi Başkanlığının bütçesi üzerinde İYİ PARTİ adına görüşlerimizi ifade etmek için huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin dört bir yanında millî saraylarımız gibi çok kıymetli nice tarihî eser vardır. Konuşmamı daha ziyade bu eserlerin restorasyonu, kelimenin gerçek anlamıyla restorasyon rezaletleri üzerine bina edeceğim.

Ülkemizin değişik yerlerinde, milletimizin ve medeniyetimizin sanat ve estetik anlayışını, dünya görüşünü yansıtan çok sayıda tarihî yapı ve sanat eseri korunmaya ve iyileştirilmeye muhtaç durumdadır. Söz konusu tarihî mirasın korunması konusunda, mevcut iktidarın şimdiye kadar başarılı bir performans ortaya koyduğunu söylemek mümkün değildir; tam tersine, iktidar bu konuda sınıfta kalmıştır. İktidar, birer mücevher gibi Anadolu'yu tezyin eden bu sanat eserlerinin korunmasını ve restorasyonunu sadece rant ve yandaşa para kazandırma aracı olarak görmektedir. Hâlbuki tarihî eserleri korumak, her şeyden önce, ince bir sanat zevkine sahip olmayı, tarihî ve kültürel birikimi gerektiren bir iştir.

Tarihî eserleri korumak, aynı zamanda, o eserlerdeki sanat ve sanatçının zevkini korumaktır. Mevcut iktidar için ise tarihî eserlerin restorasyonu yandaşa para kazandırmak anlamı taşımaktadır. Bundan dolayı da müteahhitlik mantığıyla bu eserlerin restorasyon ihaleleri yapılmaktadır. İşte bu da biraz sonra örneklerini vereceğimiz üzere, Anadolu'da "restorasyon" adı altında tarih, kültür ve sanat tarihi cinayetlerine sebep olmaktadır çünkü restorasyon ihalelerini alan yandaş firmaların neredeyse hiçbirinin bünyesinde bir tek sanat tarihçisi ve restoratör bile yoktur. Kaldı ki bu işler için sadece bir sanat tarihçisi değil, tarihî eser hangi dönemin eseriyse o alanda uzmanlaşmış bir heyete ihtiyaç vardır veya bir heyetten danışmanlık hizmeti alınmalıdır.

Sayın milletvekilleri, tarihî yapıların korunması ve restorasyonuyla ilgili en önemli metin olan Venedik Tüzüğü'nün 9'uncu maddesinde şöyle denilmektedir: "Restorasyon, uzmanlık gerektiren bir iştir. Amacı, anıtın estetik ve tarihî değerini korumak ve ortaya çıkarmaktır. Restorasyon, kendine temel olarak aldığı özgün malzeme ve güvenilir belgelere saygıyla bağlıdır. Faraziyenin başladığı yerde restorasyon durmalıdır." Venedik Tüzüğü'ndeki uyarılara rağmen, iktidar, tarihî ve kültürel mirasımıza rakam ve rant olarak bakmaya devam etmektedir. Böyle bakıldığı içindir ki iktidarın "restorasyon" adı altında temas ettiği paha biçilemeyen birçok tarihî ve sanatsal yapı tahrip edilmiştir. İktidarın tarihî yapı ve eserlere yönelik "restorasyon" diye takdim ettiği bir çok eylem, tarihî yapılara kimliğini kaybettiren, üslubunu yok eden, onları bozan, deforme eden son derece başarısız birer kaba inşaat işi olarak göze çarpmaktadır. Çünkü iktidar için önemli olan, tarihî yapının aslına uygun şekilde restore edilmesi ve korunması değil, bir an önce söz konusu restorasyonların projelendirilmesi ve yandaş firmalara ihale edilmesidir. Bu anlayış bu şekilde devam ettiği sürece, şimdiye kadar restorasyon kılıfıyla iktidarın gazabına uğrayan birçok yapı gibi bundan sonra da çok sayıda tarihî ve sanatsal eseri kaybetmemiz maalesef kaçınılmazdır.

Muhterem milletvekilleri, müsaadenizle bu restorasyon cinayetleri konusunda sizlere birkaç örnek sunmak istiyorum: Mesela, İstanbul'da Süheyl Bey Camii. Bu cami, 1591 yılında Süheyl Bey tarafından Mimar Sinan'a inşa ettirilmiştir. Esasında, sekizgen planlı ve kubbeli bir görünüme sahip idi, geçirdiği sözde restorasyondan sonra ise cam kaplanmış ve sekizgen yapısı bozulmuştur. Bu hâliyle, cami maalesef üçüncü sınıf bir alışveriş merkezine benzetilmiş ve bu önemli kültür mirası bir ucube hâline getirilmiştir. İşin en trajik yanlarından biri ise o dönem iktidar mensuplarının bunu -tırnak içerisinde- bir ihya projesi olarak gördüklerini ifade etmesidir. Aslı şu, restorasyon edilmiş hâli bu.

Yine, Eskişehir'de Seyyid Battal Gazi Külliyesi de benzer bir akıbete uğramıştır. Eskişehir'de Selçuklu Sultanı I. Alâettin Keykubat'ın annesi Ümmühan Hatun tarafından 1207 yılında yaptırılan Seyyid Battal Gazi Külliyesi bulunmaktadır. Bu Külliye de benzer şekilde sözde bir restorasyona ve ihya girişimine maruz kalmıştır. Restorasyon sırasında Külliye'nin içine Amerikan mutfak eklenmiş, normalde mermer olan sütunlar yerine de beton sütunlar yapılmıştır. Ayrıca, Külliye'ye modern tuvaletler dâhil edilmiştir. Bu şekilde bir tarih katliamı yapılmıştır: Aslı bu, restore edilmiş hâli bu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Bir başka katliam da yine İstanbul'da Atik Valide Külliyesi'nde yaşanmış durumdadır. Mimar Sinan'ın son eseri olarak bilinen, yaklaşık dört yüz elli yıllık Atik Valide Külliyesi'nin şifahanesi de iktidarın -tırnak içinde- ihya girişimlerinden yani sanat katliamından nasibini almıştır. Şifahanenin iç bahçesine bakan revakların önü tamamen camla kaplanmış, iç bahçeye otomatik kapılar yapılarak kafeteryaya çevrilmiş ve tarihî dokusu yok edilmiştir; bu şekilde.

Diğer bir rezalet ise Sivas'ta Kurşunlu Hamamı ve Behram Paşa Hanı'yla ilgilidir. Sivas'ta bulunan, Osmanlı klasik hamam mimarisi örneklerinden Kurşunlu Hamamı ve Behram Paşa Hanı, zamanın Sivas Valisi Behram Paşa tarafından 1576 yılında yaptırılmıştır. İki yıl önce bu iki tarihî yapının restorasyon çalışmaları tamamlanmıştır. Yan yana bulunan bu iki yapının tam arasına gelecek, ortasına gelecek şekilde ucube bir yapı, künefeci dükkânı eklenmiştir. Bu ucubenin künefelerinin tadını bilmiyoruz ama tarihe karşı bir zevksizliğin ve tatsızlığın timsali olduğu da görülmektedir.

Bu ve benzeri örnekleri Anadolu'nun her beldesinde, her köşesinde görmek mümkündür. Her yerden, benzer zevksiz örnekler, sanat tarihi ve kültür katliamı haberleri gelmektedir. Bu örneklerin, ne bizim tarih ve medeniyet şuurumuz ile ne de evrensel sanat ve estetik anlayışıyla uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır.

Muhterem milletvekilleri; korunması gereken tarihî yapılara ve sanat eserlerine karşı âdeta bir kuyumcu hassasiyetiyle yaklaşmak gerekmektedir. Dolayısıyla, iktidarın şimdiye kadar izlediği koruma ve restorasyon politikası yanlıştır. Bu alan, iktidarın yandaş firmalara ihale vermek için kullandığı bir alan hâline gelmemelidir. Çünkü koruma ve restorasyon işi bir uzmanlık ve tecrübe işidir; sanattan, estetikten ve mimariden uzak, gözlerini kâr hırsı bürümüş yandaş firmalar tarihî yapıları aslına uygun şekilde restore edemezler. Bu sebeple İYİ PARTİ olarak sizlere samimi tavsiyemiz şu: "Restorasyon" adı altında sanat ve tarih katliamı yapmak yerine bunlara hiç dokunmamanız daha faydalı olacaktır. Zira, bu tarz yapılar ve sanat eserleri bir kez tahrif edilirse geriye dönüşü mümkün olmaz.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)