| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 15.12.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime Diyanet İşleri Başkanlığının kurulmasını bizzat sağlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, ilk Diyanet İşleri Başkanımız, Millî Mücadele kahramanı Rifat Börekçi'nin şahsında ahirete intikal etmiş bütün Diyanet İşleri Başkanlarımızı rahmet ve dualarla anarak başlamak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı herhangi bir kurum değildir. Türk devletinin bekası ve İslam'ın bu topraklarda ebediyen yaşaması açısından stratejik bir kurumdur. Çünkü Diyanet, Türk milletinin Hoca Ahmet Yesevi'den, İmam-ı Azam Ebu Hanife'den gelen İslam geleneğinin bir mirasçısıdır. Çünkü Diyanet, Anadolu insanının irfanını, İslam'ı yaşayış ve anlayış biçimini sapık akımlara karşı müdafaa etmekten sorumludur. Yani Diyanet, öğretilerini Kahire'den Vehhabî ve Selefi zihniyetinden alanlara karşı bir fikrikale olmalıdır. Çünkü Diyanet, Maide suresinin 54'üncü ayetindeki "Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihat ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar." müjdesine mazhar olmuş, yüzlerce yıl İslam'a sancaktarlık yapmış, benliğini İslam inancıyla yoğurmuş Türk milletinin kimliğini geleceğe taşıyan çatıdır. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu çatı bütün sahih mezhep ve inançların, hatta Hristiyanların, Musevilerin, kısacası inancın koruyucusu olmalıdır. Ancak, bugün maalesef bazı şeyler ters gitmektedir.
Değerli milletvekilleri, İslam, düşünceye, araştırmaya ve yoruma açık evrensel bir dindir. Türk milletinin bu bağlamda kendine has bir İslami yorumu vardır; bu yorum pergelin ayağı gibi bir tarafını yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'e, bir tarafını da onun ete kemiğe bürünmüş hâli olan sünnete dayamıştır. Ancak, AK PARTİ iktidarları döneminde bu yoruma iki çarpık zihniyet şiddetli bir şekilde saldırmaktadır ve bu zemini maalesef bulmuştur. Biri FETÖ gibi dinimizi meşruiyet aracı kullanarak paralel devlet yapıları ve terör eylemleri yapan örgütler, diğeri ise Anadolu insanına yabancı yozlaşmış ve İslam'ın evrensel mesajlarından uzak anlayışlardır. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu çarpık zihniyetlerle mücadelede maalesef geri kalmıştır. Bunun bir örneği IŞİD terör örgütü meselesidir. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Erbaş, IŞİD ve benzeri örgütlerin din dışı etkenlerle ortaya çıktığını sıklıkla ifade etmektedir. Bu, son derece yanlıştır ve eksiktir. Bu terör örgütlerinin bir ideolojisi vardır, bu ideoloji İslam'ın mesajını çarpıtarak kendisine meşruiyet kaynağı olarak almaktadır. Radikalizmle mücadele yine İslam'ın doğru bilgi kaynaklarıyla yapılmalıdır. İşin başında 2015 yılında Diyanet tarafından bir DAEŞ raporu yayımlanmıştır. Bu rapor radikal Selefi terör örgütlerinin birinci ideolojik kaynakları olan İbni Teymiyye ve ona ait Moğol ve Mardin fetvalarının savunma metnidir. Yani, Selefi ideolojinin fetvalarının temeli işte budur. Moğollar, Cengiz Han yasasını uyguladıkları için kâfirdirler, Şiiler kâfirdirler. Amelin imandan bir parça olduğunu kabul etmeyenler kâfirdirler yani İslam dünyasının tamamına yakını aslında kâfirdir ve onlara karşı cihat ve savaş etmek farzdır. Yani aynı Suriye'de ve Irak'ta olduğu gibi "Müslümanlar Müslümanları öldürebilirler." denmek istenmektedir. Allah aşkına bunun neresi savunulabilir ve bunun neresini savunuyorsunuz? (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi sıklıkla iktidarın ideolojisinin Kahire öğretisi olduğunu vurgulamıştır. AK PARTİ iktidarları "Dindar nesil yetiştireceğiz." diye Hasan el Benna, İbni Teymiyye gibi, Müslüman Kardeşler yaklaşımı gibi bize yabancı olan fikirleri taassupla topluma kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. Biz Türk milleti olarak Selefi Kahire öğretisinin değil, Yesevi tasavvufunun İmam Mâtürîdî'nin akılcılığının, Ebu Hanife'nin, İmam Şafii'nin içtihadının davasını gütmeliyiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Biz, Abdülvehhâb'ın değil Hacı Bektaş Veli'nin öğretisini savunmalıyız. Biz, her türlü mezhep ve meşrebiyle Müslümanların ve inananların birliğini savunmalıyız. İşte, gerçek yerlilik ve millîlik budur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar
Şunu da eklemek istiyorum: Diyanet, gerek açıklamalarıyla gerekse hutbelerinde Filistin'i, Kudüs'ü anlatıyor, Macron'un yaptığı terbiyesizlikleri işliyor. Bütün samimiyetle bu hususlarda kendilerini tebrik ediyorum ama ne hikmetse Çin'in "Biz İslam'ı Çinlileştireceğiz." diye ortaya koyduğu asimilasyon politikalarına ağzını dahi açmıyor. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Allah aşkına cuma hutbesinde ne zaman Doğu Türkistan lafzını duyacağız? Ne zaman Çin'in İslam'a saldırılarına, cami yıkımlarına karşı söz söyleyeceksiniz?
Saygıdeğer milletvekilleri, özetlediğim bu yanlışlara bir de iktidarın dinî aidiyetleri politik ranta alet etmesi meselesi eklenmelidir. Bakın, Yüce Allah Nisa suresinde şöyle buyuruyor: "Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." diye buyuruyor. Peki, siz devleti kimlere emanet ediyorsunuz? Şu cemaatin adamı rektör, bu tarikatın adamı daire başkanı... "Bu vakfa ayrıcalık verelim." diyorsunuz. İslam'ın adalet emrini hiçe sayıyorsunuz değerli milletvekillerimiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu yaklaşım, taraflı bir inanç anlayışını ortaya koyuyor, insanımız arasında güvensizliğe sebep oluyor, üstüne, İslam'ın idrakine sunmayan, sadece hikâyelerle yorumlayan bir bakış açısını hâkim kılıyorsunuz. Sonuç ne oluyor? Türkiye'de ateizm ve deizm yükseliyor.
Saygıdeğer milletvekilleri, bunu ben, bir Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Fuat Oktay'a sorduğumda şöyle cevap geldi, aynen okuyorum: "Ateizmin ve deizmin yaygınlaştığını iddia edenlerin ellerinde bilimsel bir veri bulunmamaktadır." Şimdi bilimsel verileri sunuyorum, bakın, bilimsel veriler ne diyor: 2010 yılı ile 2019 yılını karşılaştıran KONDA'nın araştırmasına göre ateizm yüzde 1'den yüzde 3'e çıkmıştır. Themis Araştırmanın çalışmasına göre kendisini ateist ya da inançsız olarak niteleyenlerin oranı yüzde 6'ya çıkmıştır. Daima referans gösterdiğiniz Abdurrahman Dilipak Bey'in köşesine aldığı, MAK Araştırmanın verilerine göre, ülkemizde deist yüzde 6, ateist yüzde 4, agnostik yüzde 4'tür. Metropoll Araştırmanın bu yıl yaptığı bir araştırmaya göre de ülkemizde ateist oranı yüzde 5'tir. Bunlar bilimsel veri değil de nedir Allah aşkına?(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Hiç merak ettiniz mi, bu veriler 2002'de neydi, 2020'de ne olmuştur? 2018 yılında Konya Millî Eğitim Müdürlüğünün bir çalıştayında bunlara benzer sonuçlar çıkmıştı, Sayın Cumhurbaşkanı AK PARTİ Grubunda Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ı kürsüye çıkarıp deyim yerindeyse âdeta azarlamıştı. İnkâr etmekle bu gerçekler yok olmuyor.
Değerli milletvekilleri, gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir "inanç araştırma komisyonu" kuralım. Partilerüstü her kesimden insanın değerlerinin yansıyacağı, diyanet ve ilahiyat fakültelilerinin aktif katılacağı bilimsel bir araştırmanın öncüsü olalım. İşte, bu ortamda Türk milletinin dinî yapısı yara alırken, ateizm artarken siz, Denizli'de peyzaja milyonlar harcıyorsunuz, milyonluk arabalara biniyorsunuz, bir de üstüne üstlük müşaviriniz çıkıp "Bütçemiz yetmiyor." diyebiliyor. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Siz, bunu yaparsanız Diyanet de Diyanetin bütçesi de hedef tahtası hâline gelebilir.
Bakın, Sezai Karakoç ne diyor: "Sen İslam'ı öyle yaşa, öyle yaşa ki seni öldürmeye gelen sende hayat bulsun." Maalesef siz, İslamiyet'i işte böyle, İslamiyet'i, yaşayamıyorsunuz. Siz ve uygulamalarınızı gören İslam'dan kaçıyor, İslam'dan soğuyor, sonra birileri de çıkıyor "Diyanet kapatılsın." diyor. Bu zihniyeti de şiddetle kınıyor ve hatta acıyorum. Diyanet, vazgeçilmez bir kurumdur. Diyanet, inanç ve gönül dünyamızın devlet nezdinde somutlaşmış, zirveleşmiş adıdır. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim derdimiz üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Diyanet, doğru yönetilenlere karşı -zabıtlara geçsin istiyorum- doğru yönetilene kadar da yapıcı ve tarafsız eleştirilerimi sürdüreceğim. Diyanet, siyasetin esaretinden kurtulana kadar da devam edeceğim.
Bu duygularla hepinizi selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)