GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:33
Tarih:16.12.2020

MHP GRUBU ADINA METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Geride bıraktığımız yılı değerlendirdiğimizde, ülkemiz sadece dış kaynaklı döviz krizi, menfur terör eylemleri ve yevmiyeci muhalefetin çözmemek adına kurduğu denklemlerle iç politikayı meşgul etmesinin yanında, dış politikada da Fransa ve Yunanistan şer iş birliği, ülkemizin egemenlik haklarını tehdit ederek Doğu Akdeniz'de uluslararası hukuku ihlal etmiş, sözüm ona hukukun hâkim olduğu diğer Avrupa Birliği ülkeleri de Türkiye'nin kendi haklarını korumak adına gösterdiği kararlılığı "gerilim" olarak gündeme almıştır. Libya ve mavi vatan doktrininde ülkemizin haklı ve etkili çıkışı Körfez ve Orta Doğu ülkeleriyle diplomatik ve ticari açıdan yaşadığımız sürtüşmeleri körüklemiştir. Doğu ve güneydoğu sınır güvenliğimizi korumak adına İdlib'de bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerinin konvoyuna düzenlenen hava saldırısında 38 kahraman evladımızın şehit olması sonrasında başlayan Bahar Kalkanı Harekâtı ve bölücü terör örgütüne karşı yürütülen Pençe-Kartal Operasyonları millî birliğimizi ve ülke bütünlüğümüzü korumak adına gerçekleştirilen başarılı müdahalelerdir.

Başarılı askerî harekâtların yanı sıra Suriye'de, Soçi ile Astana sürecinin tarafları İran ve Rusya'yla sürdürülen dengeli diplomasi de dikkate değerdir.

Bir diğer taraftan, Dağlık Karabağ'ın işgalden kurtuluşu için kardeş Azerbaycan'a verdiğimiz askerî destek Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı olan bu şer cephesini çoğaltmış, birleştirmiştir. Bu anlamda muhalefetin Meclis dahil her alanda bu cephenin değirmenine su taşıması gelecek kuşaklara ibret niteliğindedir.

Yurt içinde kasten çıkarılan orman yangınları, Karadeniz Bölgesi'nde yıkıcı hasara sebep olan sel baskınları, Van'da yaşanan çığ faciası, ölümlerle sonuçlanan Elâzığ, İzmir depremleri ülke gündemini sarsmış, hepimizi derinden üzmüştür.

Hâl böyleyken, ülkemiz özelinde yaşadığımız bu olayların yanı sıra Çin'de başlayıp kısa sürede dünyayı etkisi altına alanı Covid-19 salgınının birinci ve ikinci dalgası ülkemize ve dünyaya huzursuz bir sosyal yapı ve olumsuz bir ekonomik bilanço olarak yansımıştır. Bunun sonucunda dünya borsalarında düşüşler yaşanmış, gelişmiş ekonomilerde dahi daralmalar görülmüştür. Küresel işsizlik oranlarında artışlar meydana gelmiştir. Ülkemizde ise, salgın kısıtlamaları ve sokağa çıkma yasaklarından dolayı esnafımız aylarca kepenk açmamış, sanayicimiz üretimlere ara vermek zorunda kalmıştır. Böylesine kırılgan bir ortamın ekonomiye olan etkisinin en aza indirilmesi için devletimiz tarafından 560 milyar liranın üzerinde destek sağlanmıştır. Devletimizin güçlü sağlık sistemi ve sosyal yardımları vatandaşımızın devlete olan güvenini perçinlemiş, ülkemiz sözde gelişmiş batı ülkelerine örnek olmuştur. Yıl içerisinde gerçekleşen bu olumsuzluklardan da anlaşılacağı üzere olağanüstü hâl ve ani gelişmeler şu an üzerinde konuştuğumuz bütçe kanunu teklifinin 5'inci maddesinin önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Salgın süreci dikkate alınarak hazırlanan bütçe teklifinde en fazla pay eğitim hizmetleri için ayrılmış, sağlık sektörü yatırımlarının bütçesi bir önceki yıla nazaran 2 katına çıkarılarak yatırımlara hız verilmesi öngörülmüştür. Daha fazla üretim ve istihdam hedefiyle en fazla ödenek artışı da yatırım projelerine sağlanmıştır. Ayrıca, 2021 bütçesinden reel kesim desteklerine 50 milyar liranın üzerinde bir tutar, çiftçilerimize ise toplam 23 milyar lira destek ayrılmıştır.

Sayın milletvekilleri, yıllardır süren terörle mücadelenin yanında hareketli ve sıcak dış politikayı yönetebilmek, büyük devlet geleneğinin yanında büyük harcamalar, dolayısıyla büyük bütçeler gerektirmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, geçtiğimiz süreçte dâhilde gördüğümüz ihanetlere, hariçten gelen siyasal, diplomatik operasyonlara ve gittikçe derinleşen küresel ekonomik krize rağmen dimdik ayaktadır. Özellikle de büyük salgın sonrasında ciddi ve toplumsal değerler gözetilerek yapılacak AR-GE ve inovasyon çalışmalarıyla yeni normale hazır olmalıdır. Yeni normale hazırlanırken dijital ve teknolojik gelişmelerin ekonomiler üzerindeki etkilerinin en az Covid-19 kadar sarsıcı olabileceğini ifade etmek isterim.

Dijital teknoloji, sabit maliyetli ama daha hızlı yeni nesil buluşlarıyla imalat maliyetini azaltır, üretim kapasitesini artırır, kâr marjını yükseltir ve maksimum verimlilik sağlar. Oysaki yeni nesil bu hızlı ve verimli üretim bantlarında insan gücüne ihtiyaç yoktur. Bu durum gelişen ya da gelişmekte olan her ülke için kitlesel anlamda işsizlik demektir. Bu hızlı üretimin kitleler hâlinde işsiz bıraktığı insanlık için yapıldığı da göz ardı edilmemelidir. İnsan konforunu yükseltmiş gibi görünen bu buluşlar giderek insan huzurunu da yok etmektedir. Bu kısır döngünün tıpkı salgın gibi siyasal, sosyal, ekonomik manada kırılmalar yaşatacağı ve tüm dünyada şiddetli çalkantıları da beraberinde getireceği aşikârdır. Türkiye'nin ve dünyanın bu sorunun orta ve uzun vadedeki etkilerini öngörerek sosyal dengesizlik ve adaletsizliğe neden olmayacak biçimde ekonomik önlemler alması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ekonomik kriz, Covid-19 gibi sorunların yanında, fosil yakıtların sebep olduğu küresel ısınmanın beraberinde getireceği kıtlık ve yeni salgınlar çok kısa vadede karşılaşacağımız en büyük sorunlardır. Ülkemizin bulunduğu iklim kuşağı sebebiyle bu kaçınılmazdır. Su havzalarının yapılaşması, nüfusun merkezde toplanması gibi artı faktörler son yıllarda öncelikle Eskişehir'i kuraklıkla yüzleştirmiştir. Kuraklık 10 binlerce dönüm tarım arazisini kurutmuş, emek yoğun ve düşük kâr marjıyla çalışan çiftçimizi zor durumda bırakmıştır. Eskişehir'in sulama ve içme suyu ihtiyacını tek başına karşılayan Porsuk Barajı'nın su seviyesinin tarımsal sulama için yetersiz kalmasından dolayı ekili alanlardan ürün alınamamıştır. Tarım arazisi ve ürün çeşitliliği anlamında Türkiye'nin en bereketli topraklarına sahip olan Eskişehir Ovası'nın su ihtiyacını karşılayacak baraj ve gölet gibi sulama kaynaklarının inşasına acilen başlanmalıdır.

Tarımsal ürün çeşitliliği anlamında oldukça verimli olan bu toprakların altında da stratejik maden olan borun dünya rezervinin yüzde 70'i ile zengin nikel yatakları vardır. Madenlerimizin cevher olarak satılmasından ziyade yeni yatırımlarla işlenmesi, ihracatta net döviz artıracak, merkeze sıkışan genç nüfusun uydu kentlerde istihdamıyla bölgesel kalkınmalara imkân verecektir.

Son olarak, yapımı devam eden Ulusal Raylı Sistemler Test Ve Araştırma Merkezinin tamamlanmasıyla birlikte Eskişehir'in ülkemizin raylı sistemler üssü olması beklenmektedir. Türkiye'nin ilk buharlı lokomotifi Karakurt'u imal eden bu raylı sistemler hafızası olan Eskişehir'e ilk yerli yüksek hızlı treni de üretme görevi verilmiştir. Bu köklü üretim hafızası, Eskişehir ve halkının bu millî görevden alnının akıyla çıkmasını sağlayacaktır.

İleri teknoloji ürünleri ihracatının iller bazındaki lideri Eskişehir'in işçilerine ve sanayicilerine yapılacak destekler zorlu pandemi dönemi sonrasında çarkların daha hızlı dönmesi için büyük önem taşımaktadır. Söz konusu destekler kapsamında geçtiğimiz yıllarda dış ticaret fazlası veren şehrin üretim üssü olan Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi'nin kullanacağı enerjinin karbonsuz ve sürdürülebilir yatırımlarla desteklenmesine ve bu bölgenin limana erişimiyle yük taşımacılığında maliyet ve enerji tasarrufu sağlayacak demir yolu bağlantı projesine ivme kazandırılmalıdır.

Yeri gelmişken Eskişehir'le alakalı sosyal bir durumu da sizlere arz etmek istiyorum. Bilindiği üzere, Eskişehir, sivil ve askerî toplulukların sosyal hayatta aktif olarak birbirlerine katkıda bulunarak yaşadığı, Türkiye'nin modern ve üretken yüzüdür. Yüksek teknoloji sanayisi, bilim yapan üniversiteleri, hoşgörülü nüfusuyla aktif ve sorunsuz bir sosyal yaşama sahip olan Eskişehir'e gereken desteklerin verilmesini bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, insanlık, Covid-19 salgını, bugünkü akılla açıklanamayan teknolojik gelişmeler ve küresel ekonomik sorunlarla uğraşan dünyanın yeni bir döneme girdiğine şahitlik etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, millî birlik ve beraberlik içinde, rekabetçi ve istihdama yönelik kamu politikalarıyla bu yeni normal ya da yeni dünya düzeninde hak ettiği yeri oyun kurucu olarak alacaktır. Bu arada, ABD'nin almış olduğu yaptırımları reddeder, Kızılelma yürüyüşüne devam ederiz.

Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisinin 2023, 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesini, eğitim sisteminin iyileştirilmesini ve tarımsal verimlilik artışını hedefleyen 2021 yılı bütçesini Cumhur İttifakı ruhuyla desteklediğimi belirtir, necip Türk milletine ve insanlığa hayırlı olmasını temenni eder, muhterem heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)