GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:33
Tarih:16.12.2020

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Genel Kurulu ve değerli halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şu anda zindanlarda açlık grevleri var, tecride karşı açlık grevleri gerçekleştiriliyor; dikkatinizi bu konuya çekmek istiyorum. İmralı'daki mutlak tecrit sadece bir insan hakları sorunu değildir, aynı zamanda çatışma, çözüm metoduna ilişkin olarak çözümsüzlüğü dayatma politikası ve bir çeşit provokasyondur. Tecrit insanlık suçudur, tecrit hiçbir yerde uygulanmamalıdır, tecrit kalkmalıdır. Sorunlarımızı diyalogla, müzakereyle barış içerisinde çözmeliyiz. Buradan zindandaki barış, özgürlük, demokrasi, eşitlik, adalet için mücadele eden tutsaklara selam olsun. (HDP sıralarından alkışlar)

Sevgili arkadaşlar, bütçenin son günlerindeyiz ve burada hamasi nutuklar dinliyoruz. Çok sayıda Hükûmet sözcüsü, işte, ittifaklar çeşitli ifadelerle burada bu bütçenin kime ait bir bütçe olduğunu anlatırken, bizim kurduğumuz cümlelere, yaptığımız itirazlara karşı argümanlar geliştirdiler. Bütçe, halkın bütçesidir, halkın gelirlerinden, halkın üretiminden toplanan gelirlerdir ve bu gelirin halkın denetimine sunulması gerekir. Bizim söylediğimiz şey, halkın bu bütçenin hiçbir aşamasında olmadığıdır. Hatta, bu bütçeyi hazırlayan saray ve sarayın temsilcileri burada yoklar şu anda. Bir çeşit parmatokrasiyle bu... Cumhurbaşkanı Yardımcısı burada değil, Cumhurbaşkanı hiç gelmedi. Bana işaret yapıyorsunuz. Dolayısıyla, parmatokrasiyle, çok parmağı olanın, çok eli olanın geçirdiği bir bütçeyle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, dünya büyük bir krizle karşı karşıya; pandemiyle, bütün dünyada, aslında herkesin sistemleri yeniden gözden geçirdiği, sorunlarını yeniden önüne koyup tartıştırdığı bir dönemden geçiyoruz ama size bakılırsa hiçbir sorun yok, hiçbir şeyi yeniden değerlendiremeyiz, hiçbir konuyu kritik edemeyiz. Oysa, yoksulluk, işsizlik, ekonomik kriz, ekolojik kriz, toplumsal cinsiyet krizi gibi çoklu krizlerle uğraşan bir dünyadayız ve şuradan bakınca geleceğin açık olmadığı, berrak olmadığı, hiç kimsenin geleceğe -bütün dünyada, sadece Türkiye'de değil- umutla bakamadığını görüyoruz. Kapitalist sistem, kapitalist dünya bu yoksulluğun, işsizliğin üretilmesinin sebebidir, kapitalist sömürü düzeni bunu yaratıyor ve bu düzenle gitmediğini görüyoruz, bu düzenin daha ileriye insanlığı taşıyamadığını görüyoruz, o zaman önümüze şapkayı koyup düşünmemiz gerekiyor. Şimdi, kapitalist dünyada yoksulluk, gelir elde etmenin paylaşımla karşı karşıya geldiği bir durumdur yani gelir elde etmek için artık çalışmak, iş yapmak mümkün olmuyor. Bugün Türkiye'de en az 10 milyon işsiz var fakat bu gelirin, toplanan gelirin nasıl dağıtılacağı kapitalist dünyadaki yoksulluk sorununun aslında ortaya koyduğu bir durumdur. İnsanlar yoksulsa, bunun sebebi aslında bu paylaşım düzenindeki adaletsizliktir. AKP döneminde gelir dağılımı adaletsizliği büyüdü, yoksulluk ve yolsuzluk arttı; yolsuzluk, talan, kayırma politikaları Türkiye'yi dünyanın en güvenilmez ekonomilerinden biri hâline getirdi.

Peki, biz buna karşı ne diyoruz? Biz diyoruz ki: Toplumu ve doğayı güvence altına alacak yeni bir yaşam kurmamız lazım, bunun için çaba harcamalıyız. Kârın yaşama tercih edilmediği bir toplum yaratmamız lazım. Zorbalığın özgürlüğü yok etmediği bir düzen kurmamız lazım. Güvencesizliğin, geleceksizliğin, emekçinin sırtına kırbaç gibi şaklamadığı yeni bir yaşamı hep birlikte inşa etmemiz lazım. Fakat, bütün bu tabloyu yaratabilmek için tabii ki, öncelikle, yaşadıklarımızı kritik edebilmemiz gerekiyor.

Covid-19'un bütün dünyada çok zor şartlarda sürdüğü söyleniyor, Türkiye'ninse bu işi çok iyi bir şekilde yönettiği söyleniyor. Arkadaşlar, kendimizi kandırmayalım, Covid-19'la mücadelede Türkiye sınıfta kalmıştır. Her gün bir Soma yaşanıyor, Türkiye'de her gün insanlar yaşamını yitiriyor ve bunun sorumlusu da pandemi sürecinin şeffaf yönetilmemesi ve gerçekten de Türkiye'deki çok sağlam olan sağlık sisteminin ve bu sağlık örgütlerinin bilgisinden, deneyiminden yararlanılmamasıdır. Buna karşılık, tabii ki ne oluyor? Semptomu olmayanları hasta saymayan bir anlayışla vakaları azaltmaya çalışıyoruz ve hasta saymıyoruz. Bu, bir yöntem hâline gelmiş AKP iktidarı için; iş bulamayanları da TÜİK eliyle işsiz saymıyoruz, sonra kuru ekmek yiyenleri de aç saymıyoruz, bir eline "iş", bir eline "aş" yazıp intihar eden yurttaşı da yoksul saymıyoruz. İşte, Kürt meselesi kanayan bir yara olduğu hâlde, en az yüz yıldır önümüzde çözülmeyi bekleyen bir mesele olarak yaşadığımız hâlde Kürt meselesini de yok sayıyoruz, daha nice sorunları yok sayıyoruz ama hiçbir şey yok sayarak çözülmüyor arkadaşlar. Bakın, size çok tanıdık gelecek bir cümle kuracağım, bu cümleden belki bir şeyler anlarsınız: "Eğer vatandaş çöpten yemek topluyorsa, ekmeğe muhtaç hâle gelmişse, kirasını, faturasını ödeyemiyorsa sorumlusu mevcut iktidardır." Arkadaşlar, tanıdınız mu bu cümleleri? Bu cümle, sizin Başkanınıza, AKP Genel Başkanına ait bir cümle.

Arkadaşlar, iki günde 11 sağlık emekçisi yaşamını yitirdi. Bu cinayettir; bu, pandemiden, salgından kaynaklı bir ölüm değildir. Sapasağlam insanlar, işine gücüne giden, hastanesine giden insanlar durup dururken hastalanmadı ve yaşamını yitirmedi. Bunun sorumlusu sizsiniz, siz çünkü başka ülkelerde olduğu gibi, mesela Yeni Zelanda'da olduğu gibi, vakaları yakalayıp tecrit etmediğiniz için, izole etmediğiniz için, hastanelere yoğun hasta akışları olduğu için bu insanlar tükenme noktasına geldiler; sağlık emekçileri tükenme noktasına geldiler ve ölüyorlar. Siz, sağlık emekçilerine "şehit" diyerek kurtulamazsınız. İkiyüzlü davranmayı bırakın artık. Sağlık emekçilerinin Covid-19 sebebiyle yaşamını yitirmesini meslek hastalığı olarak görmeyen, bunu açık bir şekilde ortaya koymayan bir iktidar, yaşamını yitiren sağlık emekçilerine ikiyüzlü bir şekilde "şehit" diyemez. Bunu kabul etmiyoruz, öncelikle haklarını tanımamız gerekiyor ve Covid'den halkımızı korumamız gerekiyor.

Size bir de çalışma yaşamından örnek vermek istiyorum. Arkadaşlar, bu işçi Antep Organize Sanayi Bölgesi'nde Sanat Ambalaj fabrikasında çalışıyor. İş yerinde Covid oluyor ve ailesinden 3 kişi -annesi, babası, abisi- Covid'den yaşamını yitiriyor. Bu işçi daha sonra işten atılıyor ve kısa çalışma ödeneğini bile alamıyor. Bununla ilgili basına bilgi veriyor ve Valilik, işçinin aleyhine basın açıklamaları yapıyor. Siz, işte bu kadar işçinin, emekçinin, sağlıkçının yanındasınız; işte bu kadar, ancak ve ancak sermayeyi desteklemek için her zaman patronun, her zaman güçlü olanın yanında oluyorsunuz; bunu söylemek zorundayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Ne yazık ki zaman çok kısa.

Yine, öğrenciler hem çalışıyorlar hem de eğitimlerini sürdürmeye çalışıyorlar ve öğrencilerin pandemiyle de ağırlaşan temel sorunu olan KYK borçlarının silinmesi konusunda adım atmıyorsunuz fakat şirketlerin vergi borçlarını silme konusunda eliniz hiç de çekingen davranmıyor arkadaşlar.

2021 bütçesinde genç işsizliğine karşı herhangi bir çözümünüz yok, mevsimlik tarım işçilerine karşı herhangi bir çözüm yok. Mülteciler, sığınmacılar, göçmenler ölümüne çalışıyorlar, ölümüne yaşıyorlar, her açıdan yaşamları çok ağır geçiyor; onların sorunlarına dair herhangi bir çözüm yok. Ev işçileri bu bütçede yok, EYT'liler bu bütçede yok, KHK'liler bu bütçede yok, taşeron işçiler bu bütçede yok ve aynı zamanda işçiler, emekçiler için yine meslek hastalığı olarak sayılmayan bir dönemden geçiyoruz, onlar da bu bütçede yok.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)