| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 17.12.2020 |
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin yürürlük maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Elbette bütçeler devletin harcamalarını, gelirlerini, giderlerini gösteren önemli olaylar ama ben bütçede bir hukukçu olarak adalete bakarım. Çünkü bütün adliyelerde, mahkemelerimizde hâkimlerin arkasında şöyle bir yazı yazar: "Adalet mülkün temelidir." yani devletin temelidir. Adaletin olmadığı yerde bütçeyi ne kadar başarılı yapsanız da sonuç alamazsınız, tıpkı dokuz yıl önce gerçekleşen ve on gün sonra yıl dönümünü tekrar hatırlayacağımız Uludere olayında olduğu gibi. Dokuz yıl önce Türkiye'de önemli bir olay oldu. Uludere Roboski'de 34 gencimiz 28 Aralık akşamı aileleriyle oturdular, onlarla vedalaştılar, her zaman yaptıkları ve tüm Emniyetin de bildiği gibi sınırın diğer yakasındaki akrabalarından kaçaktan mazot almaya gittiler. Her birinin heyecanı vardı, arzusu vardı, yılbaşı yaklaşıyordu, zaten topu topu kazanacakları da bir katır başına 150 lira gibi cüzi bir ücretti. Altı saat köyden dağa tırmandılar, oradan Irak tarafına geçtiler, akrabalarından mazotlarını aldılar ama o sırada askerlerimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri, sınırın diğer yakasında bir terör örgütü komutanlarından birinin orada olduğuna dair günlerden beri istihbarat alıyordu, Fehman Hüseyin (Bahoz Erdal). Silahlı Kuvvetleri, Fehman Hüseyin'in orada olduğu farz edilen telsiz sinyallerine ulaşmıştı.
Kimdi Fehman Hüseyin o tarihten önce? Aktütün, Dağlıca, Gediktepe gibi Türkiye'deki önemli saldırıları planlayan ve talimatını veren kişi. Aslen Suriyeli, terör örgütünün komutanlarından, önemli komutanlarından biri.
Silahlı Kuvvetlerimiz Fehman Hüseyin'in sınırdan geçeceği istihbarat bilgisini aldı, ona göre en alt kademeden en üst kademeye kadar bir heyecan ve tartışma başladı ve sınırdan geçen 38 kişi -ki bunların 34'ü hayatını kaybetti- insansız hava araçlarıyla izlenmeye başlandı, tam beş saat izlendi. Sınırdan çıktıkları andan itibaren izlenen bu kişiler, Türkiye sınırına doğru gelmeye başladıklarında insansız hava araçlarının izlendiği komuta merkezlerinde, bunların terör örgütü üyesi oldukları ve içlerinde de Fehman Hüseyin'in (Bahoz Erdal'ın) olduğu farz edildi. Bu değerlendirmeler sıralı hiyerarşi yapı içerisinde yapıldı ve sonunda, Genelkurmay Harekât Merkezine saat 19.00 sıralarında o günkü Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı, şimdiki Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler geldi. Yaşar Güler, daha önceden top atışı için müdahale kararlılığı içerisinde olan askerleri ikna etti "Burada top atışına gerek yoktur, hava harekâtı yapalım." dedi. Tabii, hiyerarşik yapı içerisinde bunun daha üs komutana sunulması gerekiyordu. Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı Yaşar Güler saat 19.00'da alttaki komutanlarla yaptığı bu çalışmadan sonra, 19.20'de Genelkurmay İkinci Başkanı Hulusi Akar'ın yanına gitti -Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar o zaman Genelkurmay İkinci Başkanıydı- ve Hulusi Akar görüntüleri ve istihbarat bilgilerini değerlendirdikten sonra hava harekâtı emrini verdi. Elbette, sınır dışı harekâtın olması için, konunun onayı için Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'den onay alınması gerekiyordu ve Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'i, o sırada Millî Güvenlik Kurulu toplantısında bulunduğu için telefonla aradı. Hulusi Akar konuyu anlattı, Necdet Özel "Dosyayı bana gönder." dedi ve Millî Güvenlik Kurulunda Genelkurmay Başkanı, kendisine gelen dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda hava harekâtının onay emrini verdi. O arada, Millî Güvenlik Kurulunun tüm siyasi ve askerî kanadı Fehman Hüseyin'in yakalanıyor ya da öldürülüyor olmasından dolayı büyük bir sevinç içerisindeydiler; eller ovuşturulmuş, Fehman Hüseyin'in yakalanması bekleniyordu. Çünkü PKK'nın önemli bir askerî komutanı yakalanacak ya da öldürülecek ve bu şekilde PKK'nın da beli kırılacaktı.
Tabii, Yaşar Güler, Hulusi Akar, Necdet Özel ve Millî Güvenlik Kurulu ekseninde alınan bu karar uygulandı, 20.00'den itibaren hava sahası kapatıldı ve 21.39'dan itibaren başlayan hava saldırısında 38 yurttaşımızdan 34'ü öldü. Ama son saldırıdan bir dakika önce komuta merkezine gelen bir telefon her şeyi değiştirdi çünkü vurulanlar, kaçağa giden Ortasu ve Gülyazı köylüleriydi. Büyük bir hata yapıldığı ortaya çıkmıştı çünkü köylülere danışılmamış, köyün hemen üstünde konuşlanmış Tugay Komutanlığıyla bu karar paylaşılmamıştı. 20.00'den itibaren hava sahası kapatıldıktan sonra patlayan bombalarla 34 yurttaşımız hayatını kaybetti. 34 yurttaşımızın o günden bugüne değin adalet arayışı devam ediyor. Zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Karanlık dehlizlerde kalmayacak." dediği bu olay... Aslında karanlık dehlizlerde kalan bir olay yok, tam tersine karanlığa itilen bir olayı konuşuyoruz. Yaşar Güler'in, Hulusi Akar'ın, Necdet Özel'in ve Millî Güvenlik Kurulunun zamanın tüm üyelerinin içinde olduğu bir karar süreciyle alınan bir karar. O kadar kritik bir karar ki bu kişilerin kaçakçı olduğu belliydi ama içlerinde PKK'nın silahlı komutanlarından Fehman Hüseyin varsa bu kişiler vurulabilir miydi? Evet, vurulabilirdi çünkü kamuoyu bunu mazur görebilirdi, kritik karar buydu ve bu kritik karar eşliğinde alınan kararla 34 yurttaşımızın hayatı karartıldı ve öldürüldü maalesef. O günden bugüne değin Uludereli ailelerin adalet arayışları yürüyor ve sürüyor. Uludereli aileler acaba bu 2021 bütçesinden sizce ne bekliyorlar?
Bakın, değerli milletvekilleri, bu olaydan tam sekiz ay sonra aynı köyde, çocuklarını kaybeden ailelerin yaşadığı köyde bir minibüs devrildi, sivil bir minibüs, bir korucu kullanıyordu, içinde 13 askerimiz vardı. 13 askerimizden 9'u şehit oldu, 1 korucu şehit oldu, 4 askerimiz de yaralandı. Bu devrilen minibüsün yardımına kimler gitti biliyor musunuz? Hava saldırısında hayatını kaybeden aileler gittiler, çocuklarını kaybeden aileler gittiler ve askerlerimizi araçtan çıkarttılar, hastanelere götürdüler. Kimi orada şehit olmuştu, onları ambulanslarla hastanelere taşıdılar ve ilk yardımı orada yaptılar ama 28 Aralık 2011 tarihinde hava saldırısında öldürülen 34 çocuğumuza hiçbir şekilde devletimiz acil yardımı göndermedi, göndermedi.(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlarım, o devrilen minibüsten çıkarılan askerlerden birinin başını dizine koyan Emine Ürek, oğlu bu hava saldırısında ölen anne, şunu söyledi sonradan, dedi ki: "Kazada yaralanan bir askerin 'anne' diye bağırdığını duydum, hemen yanına koştum, yaralı askerin başını yardım gelene kadar dizime koydum. Yerde yaşamını yitiren askerleri görünce oğlum aklıma geldi." İşte, bir yandan devletin tutumuna duyulan öfke bir yandan da bu öfkeyi bastırarak kazada yaralanan askerlere yardım eden bir anne. Bir yanda devletin bombasıyla yitirdiği evladının acısını içine gömen bir anne bir yandan da bu evlat acısıyla askeri hayata döndürmeye çalışan anne. Devletin savaş uçaklarıyla vurduğu oğlunun acısını içine bastıran anne, devletin Silahlı Kuvvetlerinin askerlerinin bir kazada yaralanmasından sonra onların hayatını kurtarmaya çalıştı. Bu, dünya tarihinde görülmemiş emsalsiz bir örnektir.
Üç yıl sonra zamanın Millî Güvenlik Kurulu üyesi ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin vicdanının sesini dinledi ve Mecliste bir basın toplantısı yaptı Uludere olayıyla ilgili. Güya karanlık dehlizlerdeydi ya "Hayır, olay tamamen devletin ve istihbaratın yönlendirdiği bir harekettir." dedi ve aynen şu sözleri söyledi İdris Naim Şahin: "MİT tarafından gönderilen yazılarla ve üst düzey MİT görevlisi tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri bizzat aranarak Bahoz Erdal'ın (Fehman Hüseyin'in) hudut hattını geçmekte olduğu bildirilmiştir. Defalarca teyit edilen bu bilgi üzerine Uludere olayı yaşanmıştır."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
LEVENT GÖK (Devamla) - Şimdi, değerli dostlarım, aradan geçen dokuz yıldan sonra bizler en iyi bütçeyi yapsak acaba Uludere'de çocuklarını kaybeden annelerin acısını dindirebilir miyiz? Sizce Uludere karanlıkta bir hadise midir, yoksa anlattığım şekilde çok berrak olduğu için üzerine gidilmeyen bir hadise midir?
Uludere'deki kritik nokta şudur: Uludere olayında zamanın Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı ve şu andaki Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, şu andaki Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, o zamanki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ve Millî Güvenlik Kurulunun askerî ve sivil tüm erkânının içinde bulunduğu, devletin en üst düzeyinde alınan bir karar olduğu için devletin en üst düzeyi bir kader birliği içerisindedir. Uludere olayının bugüne kadar aydınlatılmamasının, üzerine gidilmemesinin yegâne nedeni de budur.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)