| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 17.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ederim Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine, televizyonları başında bizi izleyen halklarımıza ve cezaevlerinde rehin tutulan tüm arkadaşlarıma da buradan sevgilerimi iletiyorum.
Evet, 2021 bütçesini görüşüyoruz arkadaşlar. Yarın bütçenin son günü. Tüm itiraz ve eleştirilerimize rağmen bütçe bu hâliyle yarın Meclisten geçecek maalesef. Yani, 83 milyonu ilgilendiren bütçe gibi önemli bir konuda bile muhalefetin tek bir eleştirisini, önerisini dikkate almadınız. Tek bir virgülü bile değişmeden bu bütçe geçirilecek.
Bakın, biz Komisyon aşamasında halktan, emekten yana onlarca önerge verdik. Bunlardan birkaçını paylaşmak istiyorum: Örneğin, Millî Eğitim Bakanlığına ilişkin 2 önerge verdik, okulların depreme dayanıklı hâle getirilmesi ve ataması yapılmayan öğretmenlerin atanmasını talep etmişiz; yine reddetmişsiniz.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı için yine 2 önerge vermişiz, EYT'lilerin yaş kriteri aranmaksızın emekli olmalarının sağlanması talebinde bulunmuşuz ve istihdamda yer almayan ev emekçisi kadınların primlerinin bütçeden ödenerek emekli olmalarının sağlanmasını istemişiz; bunlar da AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedildi.
Yine, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından her haneye ihtiyaç sınırı kadar doğal gaz ve elektrik sağlanmasını istemişiz; bunu da reddetmişsiniz. Yani benzer bir şekilde Gençlik ve Spor Bakanlığı için de 2 önerge vermişiz, Hazine ve Maliye Bakanlığı için 1 önerge, Sağlık Bakanlığı için 2 önerge, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı için 2 önerge, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı için 3 önerge, Ticaret Bakanlığı için 3 önerge... Yine Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşmelerinde ise bütün vatandaşlarımıza gecikmeden, nitelikli ve ücretsiz Covid-19 aşısının uygulanması için Cumhurbaşkanlığı bütçesinin Sağlık Bakanlığı bütçesine aktarılmak üzere 15 milyar TL arttırılması talebinde bulunmuşuz;, o da reddedilmiş. Cumhurbaşkanlığı 2021 yılı bütçesinde saray harcamalarının radikal şekilde düşürülmesi için Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 2 milyar TL azaltılmasını talep etmişiz, onu da reddetmişsiniz. Ataması yapılmayan öğretmenlerimizin atamalarının yapılabilmesi için Cumhurbaşkanlığı bütçesinin Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine aktarılmak üzere 20 milyar TL aktarılmasını söylemişiz, onu da reddetmişsiniz. Tüm gençlerin Kredi ve Yurtlar Kurumuna olan borçlarının tamamının silinmesi için Cumhurbaşkanlığı bütçesinin Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesine aktarılmak üzere 10 milyar TL arttırılmasını istemişiz, tabii ki bunu da reddetmişsiniz. Hiçbir öneriyi kabul etmemişsiniz yani tekçi zihniyet burada da kendini göstermiş bulunuyor. Yani sayısal üstünlüğünüze güvenerek "Ben yaptım, oldu." havasındasınız. Öngörüsüz ve beceriksiz politikalarla ülkeyi krize sürüklediğinizde dönüp muhalefete "Hepimiz aynı gemideyiz." diyebiliyorsunuz ama ya da muhalefete "Hadi gelin, beraber olalım, birlik olalım." çağrıları hiç ağzınızdan düşmüyor ama ülkenin bir yıllık bütçesini yapıyorsunuz, muhalefetin tek bir önerisini, eleştirisini de dikkate almıyorsunuz. Bu da aslında nasıl menfaatçi bir siyaset izlendiğinin de göstergesi.
Yine, tabii, bu yanlış politikaların acısını elbette ki halklarımız ödüyor, bedelini yoksulluk olarak ödüyoruz. Krizin faturasını emekçi halkın sırtına yüklediniz. Siz inkâr etseniz de bu ülkede derin bir yoksulluk var. Belki sırça saraylarda oturduğunuz için bu yoksulluğu göremiyor olabilirsiniz ama bakın, istatistikler bu gerçekliği çok yalın hâliyle ifade ediyor. DİSK'e bağlı BİSAM'ın yaptığı araştırmaya göre, Ekim 2020'de 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenebilmesi için ihtiyaç duyduğu tutar 2.362 TL. Bakın, hani diyorsunuz ya halka, aslında "Karnına ekmek giriyorsa, kuru ekmek giriyorsa aç değildir." Yani kuru ekmek almak için bile bu tutara ihtiyaç duyuluyor ama bunun yanına bir de sağlık, eğitim, ulaşım gibi temel zaruri ihtiyaçları bile eklediğinizde bu tutar neredeyse 8 bin TL'ye yaklaşıyor. Bizler de bu derin yoksulluk için, bunun karşısında elbette ki parti olarak asgari ücretin 4 bin TL olması gerektiğini ifade etmiştik.
Yine, değerli arkadaşlar, insanlık tarihi Sümerlerden başlatılır ama maalesef son dönemlerde AKP, tarihi kendisiyle başlatıyor. Her zaman "Bütün olumlu şeyleri biz yaptık, bizim dönemimizde oldu." der ama bütün olumsuzlukları da her zaman kendisinin dışında arar. Hani, ne desek "Bu bizden önceydi, bu bizden sonraydı; şu şunu yaptı, bu bunu yaptı." tarzında hep söylemler geliştirilir. Bakın, bu rakamlar sizin döneminizde olan rakamlar. 2003 yılının Temmuz ayında 4 kişilik bir aile günlük minimum 15 TL'yle geçinebilirken bugün bu miktar 78 TL. Bu tablonun sorumlusu tabii ki sizsiniz. Yoksulluk elbette ki kader değildir, yoksulluk insanlar tembel olduğu için ya da çalışmadığı için var değil ya da bu ülke kendine yetmediği için, kaynakları yetmediği için değil ya da bu kaynaklar doğru şekilde işletilmediği için değil, bu kaynakları birileri çaldığı için, çırptığı için, talan ettiği için yoksulluk var. Bakın, siz Türkiye'yi yoksulluk, talan ve kayırmacılık konusunda dünyanın en güvenilmez ülkesi hâline getirdiniz, işte, biz bunları söylediğimiz için hedef hâline getiriliyoruz. Ama şunu bilin ki bütün yönelimlere, tehditlere rağmen biz halkımıza doğruları söylemeye de devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bu ülkenin belki kanayan yaralarından bir tanesi de cezaevleri. Bakın, her türlü haksızlığın, hukuksuzluğun uygulandığı alanların başında cezaevleri geliyor. "Ülkemizde tek özerk bölge neresi?" diye sorarsanız, vallahi, cezaevleri çünkü cezaevlerinin ortak bir hukuku yok. Tüm cezaevleri yönetimleri kendi keyfine göre hukuk dışı kararlar alıyor, bunun altına imzasını atıyor. Bakın, tutsakların infazları yakılıyor, itiraz edenler hücreye atılıyor, darbediliyor, görüş yasağı uygulanıyor, aileleriyle telefon görüşmeleri ve açık görüş yapmaları engelleniyor. Ziyarete gelen ailelere -daha önce milletvekilimiz de bunu çokça ifade etti- çıplak arama dayatılıyor. Yani insanlık onuruna aykırı işlemler cezaevinde yapılıyor. Pandemi gerekçe gösterilerek aslında bu şiddet meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Yine, tutsakların yıllardır bedel ödeyerek kazandığı haklar bir bir gasbedilmeye çalışılıyor. Yani, cezaevleri resmen bugün, bu ülkede toplama kamplarına dönüşmüş durumda.
Değerli arkadaşlar, tabii ki bu konuda hesap veren de yok, hesap soran da yok, böyle bir mekanizma da yok, böyle bir derdi de yok iktidarın maalesef. Çünkü bu cezaevlerine yönelik baskı siyaseti neredeyse şiddeti meşrulaştırmanın laboratuvarı hâline dönmüş bulunuyor.
Bugün cezaevlerinde yüzlerce tutsak tam da bu sebeplerden dolayı, İmralı tecridinden dolayı bedenini açlık grevine yatırmış durumda. Bizler nefes alabilelim diye, toplum nefes alabilsin diye, kendileri nefes alabilsin diye böyle bir grevi başlatmak zorunda bırakıldılar. Yani, artık bu durumu görmezlikten gelme gibi bir durumdan vazgeçin. Bu talepleri görün, talepleri karşılayın ki daha ağır bedeller ödemeyelim hep birlikte.
Yine, tabii ki bütçe görüşmelerinde biz hem bölgeler hem de iller arası bütçenin eşit paylaşılmadığını, adil olmadığını çokça ifade ettik. Evet, bu illerin içerisinde belki en başta da benim seçim bölgem Ağrı geliyor. Bu konuda en fazla ihmal edilen illerdendir. Yani, tabii ki bu yıllara varan ihmalkârlık öyle keyfî açığa çıkan bir durum değil. Bunun çok da politik bir tercih olduğunu söyleyebiliriz. Yani, biz Ağrı olarak bütün olumlu şeylerde en sonuncuyuz, tüm olumsuzluklarda da arkadaşlar, ilk sıradayız; böyle bir gerçekliğimiz söz konusu.
Bakın, 2021'e geldik, biz hâlâ Ağrı'da sağlık sistemini konuşuyoruz, bunun üzerine tartışıyoruz. 2011'de başlayıp ancak 2017'de biten bir hastanemiz var. Yani, vekilimiz bunu "5 yıldızlı otel" olarak tanımladı hastaneyi. Hani, 5 yıldızlı otel değil ama en azından kötünün iyisi, önceki hastaneye göre bir tık daha üstünde bir özelliği var. (HDP sıralarından alkışlar) Yine, arkadaşlar, hastanenin şöyle bir durumu var. Yani, biz Ağrılılara sanki AKP'nin şöyle bir siyaseti var: Siz iki şeyi bir arada bulamazsınız. Hastane varsa doktor yok, doktor varsa ekipman yok. Böyle bir gerçekliğimiz var maalesef. Bakın, basit bir otopsi için bile insanlar Erzurum'a gitmek zorunda kalıyor. Hani, giderken de ambulansla falan gitmiyorlar. Sabah öğrencileri taşıyan bu servisler, akşamları da cenazeleri Erzurum'a taşıyor; böyle bir rezalet durumu hep birlikte yaşıyoruz yine Ağrılılar olarak. Bu, sadece sağlık sisteminde değil, eğitimde böyle, çalışma hayatında böyle; işsizlik, tarım, hayvancılık yani neye elinizi atarsanız benzer sorunları yaşıyorsunuz.
Her yıl 30 bine yakın Ağrılı genç Ağrı'dan metropollere göç etmek zorunda kalıyor arkadaşlar. Metropollerde genelde inşaatlarda çalışıyorlar -daha önce de söylemiştim zaten iş kazalarında, iş cinayetlerinde 1'inci kentiz maalesef- restoranlarda çalışıyorlar. İşte, bu pandemi gerekçesiyle hem inşaatlardaki çalışma koşulları değişti ya da durdu, restoranlar kapalı hâlde.
Şimdi, Ağrılı gençler İstanbul'da, İzmir'de, Ankara'da rehin kalmışlar maalesef; yani evlerine gidecekleri bilet parasını bile bulamıyorlar ama bu Hükûmetin, bu iktidarın hiç de umurunda değil. Bu gençler kiralarını nasıl ödeyecekler; kentlerine, evlerine nasıl geri dönecekleri konusunda bir girişim yok. Bakın, bütçeyi konuşuyoruz; ben her gün onlarca telefon alıyorum: "Kiramı ödeyemiyorum, evime dönemiyorum, restoranlar kapatılmış..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Bitiriyorum Başkan.
Yani, bu konuda da bir an önce bir önlem alınması, bir adım atılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Yine, değerli arkadaşlar, Ağrı İl Özel İdaresinin faaliyetleri ve verdiği hizmetleri sanki bir vekilin ya da AKP'nin hizmetleriymiş gibi halka mesaj atılıyor. Ben bir kez daha buradan söylemek istiyorum: Gerçekten halkı kandırmaktan vazgeçin. İl Özel İdaresinin verdiği hizmetlerin hepsi İl Özel İdaresi tarafından yapılıyor, İl Özel İdaresi AKP'ye bağlı bir kuruluş değil. Bakın, Ağrı İl Özel İdaresinde bizim arkadaşlarımız, bizim seçilen arkadaşlarımız çoğunlukta. Dolayısıyla bu faaliyetleri bir AKP ya da vekil faaliyetiymiş gibi mesaj atarak halkı manipüle etmeyin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)