GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:34
Tarih:17.12.2020

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımız, cezaevlerinde rehin tutulan değerli yoldaşlarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçe görüşmelerinin, bütçe maratonunun sonuna doğru geliyoruz. Tabii yine burada bir Meclis olma vasfından çok, aslında bir harp içerisinde olduğumuzu söylemek lazım.

Şimdi, "Meclis nedir?"den başlayacağım. Meclis bir konuyu görüşmek, tartışmak ve karara bağlamak üzere bir araya gelmiş insanlar topluluğu. Ama burada ne oldu? İşte, son bütçe görüşmelerinin ilk gününden beri buraya gelip AKP "harikalar diyarında" gibi, işte, ülkeyi güllük gülistanlık gösteren iktidar milletvekilleri, muhalefete sürekli parmak sallayan, sürekli tehdit eden, hakaret eden Bakanlar ve en nihayetinde, bunun sonucunda alkışlayan yine milletvekilleri ve halkı, toplumu, kadınları yok sayarak bu bütçeye de "evet" diyen bir iktidar blokundan söz ediyoruz değerli arkadaşlar.

Şimdi, biz ilk gününden beri bu bütçenin halka, kadınlara, yoksullara, emekçilere dair bir bütçe olmadığını, bir savaş bütçesi olduğunu ısrarla söyledik, yandaşa bir bütçe olduğunu ısrarla söyledik, erkek bütçesi olduğunu ısrarla söyledik.

Değerli arkadaşlar, şimdi, neden biz savaş bütçesi diyoruz? Ben size birkaç tane, sadece bu yılki örneği vereyim. Meclise sunulan 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanun Teklifi'ne göre Millî Savunma Bakanlığı başta olmak üzere güvenlik için ayrılan payın çokça arttığını biliyoruz. 2020 bütçesinde yüzde 12 olan askerî ve güvenlik harcamaları payı 2021 yılında yaklaşık 20 milyar lira arttı ve bütçedeki payı yüzde 13 oldu. 2021 yılı bütçesinde İçişleri Bakanlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına toplam 148,5 milyar lira ayrıldı. Bu rakam 2020 yılında 129 milyar liraydı.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu, sadece direkt ayrılan bütçe. Tabii ki bütün Bakanlıklarda aslında bir savaşa bir bütçe ayrıldığını biliyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından Çevre Bakanlığına kadar, aslında bütün Bakanlıklarda görünmez, örtülü bir şekilde savaşa bir bütçe ayrılıyor. Sizce Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında nasıl ayrılıyor değerli arkadaşlar? Şimdi, teknolojiyi çok farklı biçimlerde kullanabilirsiniz ama bu teknolojinin, yapılan bir araştırmaya göre, en olumsuz etkilerinden birinci sırada yer alan, savaş teknolojileri ve bu ülkede teknolojinin gelişmesi sadece savaş üzerinden konuşuluyor; SİHA'lar yapılmış, İHA'lar yapılmış. Evet, bunlar yapılıyor yani -siz, bu iktidar- insanların ölümü üzerinden başarı sağlayan bir teknolojik gelişmeden övünen bir iktidar var karşımızda. Ama değerli arkadaşlar, pandemi süreci içerisindeyiz, pandemi döneminde çocuklar okullara gidemedi, eğitim uzaktan yapıldı, EBA üzerinden yapıldı ama bakın, bunun için bu kadar çaba sarf eden, savaş teknolojisi için varını yoğunu ortaya koyan iktidar, EBA'yı bir türlü faal hâle getiremedi. Sadece bu EBA süreci içerisinde öğrenciler dağların başına çıktılar, evlerin çatısına çıktılar. Çocuklar ya da öğretmenler evlerin çatısından düşerek yaşamlarını yitirdi ya da kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Sadece toplam 1 milyon öğrenciye yetecek biçimde bir organizasyon yapılmıştı ama öğretmen ve öğrenci olmak üzere toplam 19 milyon kişilik bir EBA sisteminin kurulması gerekiyordu ama maalesef arkadaşlar, işte dediğim gibi, savaş bütçesi yine eğitimden yana olmadı ama teknolojideki savaş bütçesi savaş teknolojisini geliştirerek ne kadar insan öldürürüzün hesabını yapmaya devam etti.

Değerli arkadaşlar, tabii ki bu bütçe bir tek çözüm sürecinde düşüşe geçti. Ancak, AKP iktidarı iktidarı yürütemeyeceğini bildiği için, 2014 yılında MGK'de yapılan bir toplantıda bir savaş kararı alındı, 5 Nisanda Sayın Öcalan'la ilgili yapılan görüşmeler askıya alındı, müzakere masası devrildi ve ülke bir savaş, bir çatışma çıkmazı içerisine sürüklendi. O günden bugüne sadece bu ülkenin ekonomik kaynakları berhava edilmedi, bu ülkenin doğası talan edildi; bu ülkede her gün canlar toprağa düştü, kimliklerinin hiçbir önemi yok ama, bu ülkenin evlatları yürütülen bu savaş siyasetinin sonucunda yaşamını yitirdi. Ama, dediğim gibi, bunun bir faturası da ekonomiye oldu çünkü yürütülen bu savaş siyasetinin, güvenlikçi politikaların en büyük etkisi yoksullara oldu; yoksullar öldü, yoksullar öldürüldü, yoksullar daha çok yoksullaştı ama işte bu savaş baronları, sizin yandaşlarınız, yürüttüğünüz siyaset sonucunda daha da büyüdü.

Değerli arkadaşlar, biz burada ısrarlı bir biçimde bu savaş siyasetini eleştirirken kulaklarını tıkayanlara bir de cezaevinde rehin tutulan, dört duvar arasındaki arkadaşlarımız, yoldaşlarımız da bir mesaj iletiyor: "Tecride karşı, cezaevindeki antidemokratik insanlık dışı uygulamalara karşı, savaş siyasetine karşı biz bedenimizi açlığa, ölüme yatırıyoruz ama bu siyasetten vazgeçin. Gelin, bu ülkenin en temel problemi olan Kürt sorununu güvenlikçi politikalarla çözmekten vazgeçin, kırk yıldır denenen yöntem bu şekilde yürütülerek çözüm alınmayacak. Onun için gelin, yürüttüğünüz bu tecrit politikasına, savaş politikasına son verin." diye cezaevlerinden, bakın, rehin tuttuğunuz insanlar oradan mesaj veriyorlar. Biz de onların burada sesi olmaya devam ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabii ki yürüttüğünüz bu savaş politikalarının bölgeye yansıması, ayrıca üstüne ek olarak yoksulluk olarak geri dönüyor çünkü yürüttüğünüz savaş politikası nedeniyle bakın, son süreçte özellikle, yaylalara koyduğunuz yasaklar, OHAL uygulamaları, şehirleri askerî garnizonlara çevirmeniz, kayyum uygulamaları, yasaklar aslında bölgede, Kürt illerinde, Kürtlerin yoğunluklu yaşadığı illerde yoksulluğu daha da derinleştirdi.

Arkadaşlar, bakın, sadece 2018-2019 yılında bölgeden 1 milyon 468 bin kişi göç etti ama buna rağmen yoksullukta yine 1'inci sıradayız ve bunların arasında bir tane de benim ilim var. En yoksul olan kentlerden biri Batman.

Değerli arkadaşlar, bakın, sadece Batman'da 1'inci ayın 8'inden Kasım 31'e kadar 305 esnaf iş yerini kapatmış, 305 esnaf ama o 305 esnafın sorunlarıyla ilgili bu bütçede bir çözüm yok ama büyük yandaşlara, büyük sermayedarlara bu bütçede ayrılan bir pay var. Ve yine sadece organize sanayi bölgesinde 32 tane iş yeri kapatılmış ve bunların büyük bir çoğunluğu tekstil iş yerleri ve kapatılmış. Bölgede biz biliyoruz ki zaten başka bir yatırım olmadığı için, insanlar iş olanakları sağlayamadığı için gençlerin çoğunluğu tekstilde çalışıyor. 32 firma kapatma kararı almış organize sanayi bölgesinde ve daha binlerce firma aslında iflas etmesine rağmen ayakta durmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, bu bütçede güvenlik barajlarına, bu bütçede güvenlik yollarına bütçe var. Evet, dağların tepelerine, kuş uçmaz, kervan geçmez yerlere yollar yapıyorsunuz ama daha önce de arkadaşım bu kürsüden söyledi, halk için bitmeyen yollar yapıyorsunuz, bitmiyor yollar. Bir Sason-Muş yolu var, geçenlerde de arkadaşımız söyledi, her seçim çıkıp propagandasını yapıyorsunuz. En azından benim vekil olduğum dönemden bu döneme, 7 Hazirandan bu döneme her seçimde çıkıp Sason-Muş yolu propagandasını yapıyorsunuz. Güvenlik yolları için bütçe var ama halkın kullanabileceği yollar için bütçe yok.

Değerli arkadaşlar, bitmeyen bir tane de -daha önce yine arkadaşımız söyledi- Batman-Bismil yolu var. Yandaşlarınıza peşkeş çekiyorsunuz, bir kısmı bitiyor ama diğer kısmı tekrar yol yapım çalışmaları diye devam ediyor ama bitiremiyorsunuz.

Yine, Hasankeyf'i talan ettiniz, Hasankeyf'in kültürel mirasını yerle bir ettiniz, şimdi de Sason'a göz diktiniz. Sason tarımla ve hayvancılıkla geçimini sağlayan bir ilçemiz ve bu ilçemizde Metin HES diye bir baraj projesini önünüze koydunuz. Bakın, defalarca reddedildi İl Genel Meclisinde, defalarca reddedildi ama Valiliğin ısrarı sonucu 5'inci ayda bu projeyi geçirdiniz. Halk isyan ediyor, Sason halkı bu projenin karşısında duruyor çünkü bu projenin birkaç tane oradaki halk için problemi olduğunu biliyoruz. Bir, bu baraj tıpkı Hasankeyf'te olduğu gibi yerleşim alanlarını kapsıyor ki yerleşim alanlarında hâlâ Hasankeyflilerin dertleri çözülmemiş, hâlâ Hasankeyf'in halkı kendilerine yerleşebilecekleri bir ev bulamadılar. Bu yapılacak baraj birçok doğal su kaynağını, çeşmeyi kurutacak yani tarımın önünde büyük bir engel olarak karşımızda duruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Tamamlıyorum.

Yine Sason bölgesi deprem bölgesi. Bu barajla beraber aslında daha fazla riskli bir hâle gelecek yani Sasonlulara "Sason çileği üretmeyin." diyorsunuz yani Sasonlulara "Tarım ve hayvancılık yapmayın." diyorsunuz yani tıpkı Kürt illerinin diğerlerinde olduğu gibi "Kalmayın, göç edin, mevsimlik işçi olarak gidin." Antalya'da Altın Erdoğan adında bir annemizin uğradığı gibi "Şiddete, ırkçı saldırılara uğrayın." diyorsunuz. Yani bölgedeki Kürtlere "Sizi açlıkla terbiye ederiz, siz kendi topraklarınızda geçinebilecektiniz, bir alan bırakmayız." diyorsunuz.

Son olarak, arkadaşlar, ilimin bir de hastane problemi var. Batman, bütün bölgelerden hastaların sevk edildiği bir kenttir. Yıllardır bitmeyen hastane yapmışsınız, bitmiyor. Açılışının olacağını söylüyorsunuz ama açılmayan hastane de bulmuşsunuz ama bunun karşısında biz, bütün bu politikalarınızı deşifre etmede karşınızda durmaya, size alternatif olmaya devam edeceğimizi, halkın sorunlarını dinleyeceğimizi, halkın sorunlarını dillendireceğimizi, halkın yanında politikaları üretmeye devam edeceğimizi buradan bir kez daha halkımıza ilan ediyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)