GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:34
Tarih:17.12.2020

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

On bir gündür Meclis Genel Kurulunda tüm bakanları dinledik. Genel Kurula her gelen bakan başkanlık rejiminin 2'nci bütçesini nasıl harcadıklarını anlattılar, anlattılar da anlattılar. Bütçeye dair söylenecek çok şey var, çok eleştiri var ancak ben sadece bir tanesini söylemenin yeterli olduğunu düşünüyorum. Öngördüğünüz bütçe açığı bu bütçede 245 milyar lira. Peki, soruyorum: Bunu nereden karşılayacaksınız? Bunun tek bir yanıtı var, borç alacaksınız. Peki, kendi mal varlığınızı ipotek ederek mi alacaksınız bu borcu? Hayır, bu halkın gelecekte üreteceklerini ipotek olarak gösterip borç alacaksınız. Burada konuşan tüm bakanlarınıza sormak istiyorum: Televizyonları başında bütçe görüşmelerini izleyen halkın kendi yaşadıklarını bir kenara bırakıp, sizin anlattığınız masallara inanacağını düşünüyor musunuz gerçekten?

Şimdi şunu söylemek istiyorum: Tabii ki böyle yapıyorsunuz. Neden? Çünkü siz bu halkın kürsüsünden, Meclis kürsüsünden halka değil saraydakine konuşuyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar) O nedenle tek bir derdiniz var, oraya anlatmak. Çünkü siz atanmışsınız ve sizi atayana bağlısınız halka değil ve buradan halka hesap verme zorunluluğunuz olmadığı için de Meclisi saraya kendinizi gösterme ve şov yarıştırma alanı hâline getirdiniz.

Şimdi başkanlık rejiminin 3 özelliğini söyleyeceğim, bu görüşmeler sırasında da çok net görülen çarpık 3 özellik. Biz buna şahit olduk, herkes, izleyenler şahit oldu. Sarayda hazırlanmış bir bütçe var, halka karşı sorumsuz bakanlar var ve sadece onaylama işi yapan AKP ve MHP oyları var.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı bugün burada "Yoksulluk sorun olmaktan çıktı." diyor. Evet, açlık sınırı siz iktidara geldiğinizde 337 liraydı, hatırlıyor musunuz? Şimdi ne kadar? Şimdi olmuş 2.482 lira. Yoksulluk sınırı 1.025 liradan 8.085 liraya çıkmış. Yoksulluk sorun olmaktan çıktı, öyle mi? Var olan kısıtlı üretimi de bitirip ülkeyi dışa tam bağımlı hâle getirdiniz. Bağımsızlığı S-400 mü F-35 mi ikilemine kuracağınıza buğdaya bakın buğdaya! Buğday ithal mi ediliyor yoksa ihraç mı ediliyor? Ekmeğin ham maddesi buğday ithal ediliyor, dolarla; elbisenin ham maddesi pamuk, ithal ediliyor o da dolarla; tencerede kaynayan mercimek, nohut, fasulye ithal ediliyor o da dolarla. Dolar ne durumda? Her gün artıyor. Yoksulluk sorun olmaktan çıktı, öyle mi?

Sadece son üç yılda halkın ödediği elektrik faturaları yüzde 70, doğal gaz faturaları ise yüzde 80 zamlandı. Elektrik Üretim AŞ'nin 15 kuruşa sattığı elektrik için halk 75 kuruş ödüyor. 60 kuruş nereye gidiyor? Şirketlerinizin cebine gidiyor; döviz garantili enerji alımlarınız, sildiğiniz milyarlarca liralık vergi borçları da cabası. Bütün bunlar da yetmezmiş gibi, beş yıldır seyahat, temsil ve ağırlama giderlerini de faturalara yansıtıp halktan aldığınız ortaya çıktı. Tepki gelince ne oldu? EPDK hemen açıklama yaptı, "Kaldırdık." Aman, ne iyi yaptınız. Ya, beş yıldır ödenenler ne oldu? Ben buradan soruyorum: Bugüne kadar halkın cebinden dağıtım şirketlerinin ağırlama giderlerine kaç lira gitti? Bu faturalarda haberimiz olmadan ödediğimiz başka neler var? "Elektrik Enerjisi Fonu" adı altında halktan ne kadar para toplandı ve şirketleriniz bu paraları ne yaptı? Hesaplarınıza, sizin bakanlıklarınızın hesaplarına mı yatırdı, yoksa kendi ceplerine mi yatırdı? Sayıştay, bakanlık hesaplarında görememiş. Peki, siz halktan sözde sizin adınıza toplanan paraların kendi hesabınıza yatıp yatmadığını ya da ne kadarının yattığını bilmiyor musunuz? Bal gibi de biliyorsunuz ama fon zaten bu nedenle yapılmıyor mu? Fon zaten bu demek değil mi? Nerede bir fon var, orada soygun var.

Bakın, bu yılın ilk dokuz ayında faturalarını ödeyemediği için 3 milyon hanenin elektrik ve doğal gazı kesilmiş ama yoksulluk sorun olmaktan çıktı, değil mi? Doğru, birilerinin yoksulluk sorunu yok. Milyoner sayısı sadece on ayda 100 bin artmış. Bugün dünyada, nüfusuna göre yurt dışına en fazla servet kaçırılan ülke Türkiye.

Sarayın yoksulluk sorunu yok, günde 10 milyon, yılda 3 milyar 600 milyon lira harcayan saraya bu da yetmemiş, bütçesi yüzde 28 artırılmış. Tam da bu noktada "İtibarın tasarrufu olmaz." diyenlere sormak istiyorum: Açı, yoksulu, cahili olmayan, iş ve gelecek kaygısı olmayan bir toplum mu daha itibarlıdır yoksa 4.500 asgari ücretlinin bir ayda kazandığını bir günde harcayan saray mı? İktidarınızın sadece son bir yılda 2 milyon işsiz, milyarlarca lira borç yarattığını söylemek istiyorum. Her doğan çocuk 50 bin lira borçla doğuyor bu ülkede ve saray ve yandaşları hariç herkes borçla boğuşuyor. İşsiz sayısı 9,5 milyona ulaşmış, insanlar iş bulma ümidini kestiği için artık iş aramaktan vazgeçmiş, Genel Başkanınız çıkıp "Aldığımız tedbirler sayesinde eylülde işsizlik oranı geçen seneye göre 1,1 puan geriledi." diyor. Bugün asgari ücretle çalışan yurttaşların evine 100'e yakın gıda ürünü giremiyor, haberiniz var mı? Yoksulluk sorun olmaktan çıktı değil mi? Devletin elindeyken yüzde 18 KDV'ye tabi Millî Piyangoyu KDV'yi sıfırlayarak devrettiğiniz Demirören'in yoksulluk sorunu yok. Siz Demirören'i bırakın da bu işsizlik, yoksulluk ve salgın koşullarında halkın en temel yaşamsal ihtiyaçlarını yani elektrik, su, doğal gaz, ulaşım, iletişimden KDV'yi sıfırlayın. Ben bu konuda bir kanun teklifi verdim, gelin birlikte onu çıkaralım diyeceğim ama saraydan gelmeyince buradan el kaldıramazsınız değil mi?

Şimdi, asgari ücret belirlenecek, salgın ve ekonomik krizin yarattığı yoksullaşmaya karşı asgari ücretin insanca yaşayacak bir düzeye getirilmesi şart, bu yaşamsal ve biz diyoruz ki: Asgari ücret net 4 bin lira olmalıdır. Bu ülkenin en köklü işçi konfederasyonu DİSK'in size bir çağrısı var: "Bütçeden asgari ücrete nakit desteği sağlanmalıdır." diyor DİSK ve "Vergi dilimlerini düşürdünüz, asgari ücretli bir işçiyi yılın 122 günü vergi ve kesintiler için çalıştırıyorsunuz, asgari ücret tümüyle vergi dışı bırakılmalıdır." diyor. "Salgın döneminde asgari ücret SGK işçi primleri bütçeden karşılanmalıdır." diyor. Şimdi, buna bir kulak asmanızı rica ediyorum sizden; bir kez olsun sermayenin ve sarayın değil, işçi sınıfının, işçi hareketinin örgütünün sesine, taleplerine kulak verin.

Şimdi, gelelim salgın yönetimine, 29 Temmuzdan beri sakladığınız vaka sayılarını açıklamaya başladınız; bunların inandırıcılığı herkes tarafından biliniyor zaten. Sizin iktidarınız döneminde ben, başka bir şeyi özellikle vurgulamak istiyorum: Özel hastanelere yaptığınız, ayrılan teşvikler ve kıyaklar araştırmaya ve geliştirmeye ayrılsa yani ana amaç toplum sağlığı olsa bugün "ondan bir, bundan üç" diye aşı dilenen bir ülke yerine bütün dünya halklarına aşı sunan bir ülke hâline gelirdik.

Değerli milletvekilleri, AKP'nin salgın yönetimi daha yoğun bakım ünitesine gelmeden "ex" olmuştur. Sağlık Bakanı istifa etmelidir ve bütçeden sağlığa ayrılan pay 2 kat artırılmalıdır. Madem burası toplumun tamamının temsiliyeti, toplumun tamamının temsiliyetini oluşturuyor, madem bu salgın yaşlı, genç, kadın, erkek, Kürt, Türk, sağlıkçı, temizlik işçisi, bütün toplumun sorunu... Olağanüstü dönemler olağanüstü çözümler gerektirir. Bu olağanüstü dönem tek bir adamın sorumluluğuna bırakılamaz, sadece sermayenin çıkarları gözetilerek önlem alınamaz; ölüm sayıları sadece bir rakamdan ibaret olarak görülemez.

Gelin, Mecliste bir kurul oluşturalım. Eşit temsile dayanan, oy çoğunluğuyla değil, oy birliğiyle seçilen bir kurul belirleyelim. Bütün bu süreci bu kurul yönetsin. Var mısınız? Ama olamaz değil mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

OYA ERSOY (Devamla) - İşte, bu kadar basit bir çözüm için bile bir sol akla ihtiyaç var çünkü bir sol akıl olmadan bu basit çözümü bile yapamazsınız. Toplumun tamamının sağlığı için, toplumsal adalet için, bir grup ya da zümre için değil herkesin refahı için, toplumun ürettiğinin toplumla eşit ve adil paylaşımı için bu memlekette bir sola, sol akla ve bir sosyalizme ihtiyaç var. (HDP sıralarından alkışlar)