| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 17.12.2020 |
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.
Bir ayı aşkın süredir üzerinde çalıştığımız 2021 yılı bütçesi ve 2019 yılı kesin hesabının görüşmelerini tamamlıyoruz. Son derece yetersiz bulsam da bütçenin devletimize, milletimize hayırlar getirmesini dilerim.
Sayıştay Başkanlığımızın denetim raporlarından, sayın milletvekillerinin kıymetli fikirlerinden faydalandık. İktidarın, yapılan eleştirileri, ikazları değerlendirmesini ümit ederim. Sürecin kahramanı Maliye Bakanının arkasına bile bakmadan kaçmış olduğu bir bütçe teklifini görüşüyoruz. Bütçenin kahramanının kaçış şekli bile tek başına bir skandal aslında. İstifa metninin manası ne kadar ciddi ve düşündürücü ise içeriği ve istifa usulü bir o kadar düzeysiz. Bütçe görüşmelerimizi tamamlarken açıkçası hangi bütçe üzerine konuşmalıyım diye de düşünmedim değil. Bugün sizlere, Sayıştayın denetimlerinden geçmeyen, soru sorup bilgi alabilme imkânımızın pratikte olmadığı paralel bir bütçeden, Varlık Fonundan bahsetmek istiyorum. Varlık Fonu üzerinde en azından konuşmaya hakkımız var diye düşünüyorum. Varlık Fonunun portföyünde finans, enerji, ulaştırma, lojistik, madencilik, teknoloji, telekom, tarım, gıda gibi hayli stratejik ve kârlı sektörler var.
Sayın Cumhurbaşkanının Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Varlık Fonunu yine Sayın Cumhurbaşkanının atadığı Devlet Denetleme Kurulu denetliyor diyoruz. Ama "Denetleme bu mudur?" diye de soramıyoruz. Bizzat Sayıştay Başkanının kendisi Varlık Fonunun Sayıştay denetimi dışında bırakıldığını ifade etti. Varlık Fonunu Meclis yani millet denetleyemezken, hesabı, kitabı bilinemezken bizim de aklımıza doğal olarak şöyle bir soru geliyor: Varlık Fonu ikinci bir paralel örtülü ödenek midir? Ayrıca şunu da göz önünde bulundurmalıyız ki: Bizim bildiğimiz klasik örtülü ödenek Meclisin yani milletin rızası ve onayıyla kullandırılan bir bütçedir. Varlık Fonuyla oluşturulan paralel örtülü ödeneğin ise milletin rızasına, onayına ve denetimine ihtiyaç duyulmayan bir uygulama olduğunu görüyoruz.
Varlık Fonu marifetiyle denetimsiz özelleştirmelerin ve kontrolsüz borçlanmaların önü açılıyor. Dünyada varlık fonları cari fazla veren veya belli sabit gelirleri olan ülkeler tarafından kuruluyorlar. Bu fonların esas kuruluş amacı bugünün fazla veren gelirlerini gelecek nesillere değer katarak aktarabilmek. Oysa Türkiye'de Varlık Fonu bu anlayışa zıt bir biçimde, elimizde olan kaynaklarımızı satmak ve ipotek karşılığı borç bulabilmek için kurulmuş durumda. Bırakın değer katmayı, değerleri düşüyor ve millî varlıklarımız riske giriyor. Türkiye Varlık Fonu, gelecek nesillerin gelirlerini bugünden tüketerek günü kurtarmak için yönetiliyor. Esasında, Varlık Fonu, ülkemiz ekonomisi ve siyasetinin AK PARTİ iktidarı tarafından düşürüldüğü durumun bir sonucu olarak görülmeli. Tek başına Varlık Fonu, hesapsızlığın, sorumsuzluğun ve denetimsizliğin sembolü hâline geldi.
Son on yıldır giderek derinleşen siyasi ve ekonomik yapısal tıkanma süreci Türkiye'nin kalkınabilmek için ihtiyaç duyduğu kaynakların teminini güçleştirdi. AK PARTİ iktidarı ülkemizin değerlerine ve gelecek nesillerin mirasına göz koydu. "Bütçe dışı fonlar" başlığıyla 80'li yıllarda tanıştığımız bu sakat anlayışa Türkiye yabancı değil aslında. Bütçe kapsamının genişletilmesi politikası çerçevesinde 2000 ve 2001 yıllarında 69 adet fon kapatılmıştı. Türkiye disiplinsiz fon uygulamalarından çok sıkıntılar çekti. Ancak Varlık Fonunun bugünkü durumu geçmiş uygulamalardan çok daha fazla zarar verecek potansiyeli taşıyor. Son bir yılda Varlık Fonuna 68 milyar liralık nakit dışı devlet iç borçlanma senedi verildiğini öğrendik. Fona alınan bazı şirketlerin zararlarında son dönemde çok yüksek artışlar da görülüyor. Elde kalan değerlerimiz Varlık Fonu kapsamına alınarak keyfî kullanıma açık ve denetimsiz bir alan oluşturuldu. Türk hazinesinin tüm varlıklarının paralel bir borçlanma aracı yaratmak amacıyla kullanılmasını ve tüm bu süreçlerin kamusal denetim mekanizmasının dışında bırakılmasını kabul edemeyiz. Varlık Fonu kapsamına alınan Türkiye Cumhuriyeti hazinesinin sahip olduğu şirketlerin bizzat hazineden daha düşük maliyetlerle finansman temin edebileceğine dair beklentiye girilmesi bile vahimdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Türk hazinesinin hem içerideki hem de dışarıdaki kredibilitesi sahibi olduğu birtakım şirketlerin kredibilitesinden daha mı düşüktür? Türkiye Varlık Fonunun hazinenin de ortak olduğu şirketlerin ipoteği karşılığı borçlanması, üstelik Hazine ve Maliye Bakanlığından daha düşük maliyetle finansman temin edebiliyor olması ülkemiz hazinesinin ve siyasi inandırıcılığının AK PARTİ iktidarınca nasıl bir felakete sürüklendiğinin en net kanıtı. Ayrıca, böylesine aşağılayıcı bir borçlanma metoduna cüret edilebilmesi bile ayrı bir skandal. Resmî rakamlar özellikle kamu-özel iş birlikleri ve Türkiye Varlık Fonu gibi bütçe dışı yükümlülükleri içermediği hâlde, Türkiye'nin kısa veya uzun vadede temin etmesi gereken finansman ve bunun yarattığı kırılganlıklar hem ulusal hem de uluslararası kamuoyunun maalesef bilgisi dâhilinde. Bilgi saklamakla, gerçeklerden kaçmakla devletimiz itibar kazanmıyor; aksine, zarar veriliyor.
Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)