| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 22.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Büyük Dairesi tarafından bugün bir kez daha Selahattin Demirtaş hakkında verilen kararı sizlerle paylaşmak istiyorum: AİHM, bir kez daha, Selahattin Demirtaş'ın ifade özgürlüğü ve özgürlük hakkının ihlal edildiğine karar verdi, daha da önemlisi serbest seçim hakkının ihlal edildiğini tespit etti. Bu konuda size çağrımdır, hukuka uyun ve seçilmişleri serbest bırakın.
Şimdi, geçtiğimiz haftalarda, Mecliste, çıplak aramayı bol bol tartıştık ve AKP Grup Başkan Vekilleri tarafından reddedilmesi ve özellikle de "Türkiye'de çıplak arama yok, inanmıyorum." sözleri üzerine gözaltı merkezlerinde ve cezaevlerinde çıplak aramaya maruz kalan kadınlar, bu durumu ifşa etmeye başladılar ve "çıplak aramaya sessiz kalma" ve "çıplak aramaya dur de" etiketleriyle sosyal medyada paylaştılar. Mücella Yapıcı'yı hepiniz tanırsınız, özellikle Gezi davasından hatırlarsınız, Gezi direnişinden hatırlarsınız ve kentini ve doğayı savunan eylemlerinden hatırlarsınız. O da bir paylaşımda bulundu ve şunu dedi: "Bir parkı savundum diye beni 60 yaşında, aşağılayıcı bir şekilde çıplak aramaya maruz bıraktınız ve bunu başka kadınlar yaşamasın diye açık açık ifşa etmek zorunda kaldım." Şimdi Mücella abla bu konuda suç duyurusunda bulundu ve henüz yargılama aşaması devam etmekte ve bütün bunlara rağmen "Çıplak arama yok." diyorsunuz hâlâ, gözümüzün içine baka baka "Yok." diyorsunuz, dava sürdüğü hâlde "Yok." diyorsunuz ve ben buradan özellikle savcıları uyarmak istiyorum. Bugün, sosyal medyada ifşa edenler hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı. Hukuksuz emir, hukuka aykırı emir suçtur, emri yerine getirmek suçtur ve buradan çağrım şudur: Yaşadıklarını ifşa edenleri değil, çıplak arama işkencesine maruz kalanları değil, bizzat işkenceyi yapanları soruşturun ve yargılayın.
Şimdi, burada ispat tartışması var. Çıplak arama sadece görevliler huzurunda ve yalnız yapılıyor. Odaya alınan kişiler tek tek alınıyor ve arama yapılıyor. O nedenle şahit yoktur bunda ve ispat yükü de çıplak aramaya maruz kalanların sırtına bırakılamaz. Kadınların beyanı hiçe sayılarak belge istenmesi bunu ispatlamaya yönelik değil, başta İstanbul Sözleşmesi'ne aykırı bir tutumdur bu soruşturmanın açılması ve burada özellikle Meclisin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Elâzığ T Tipi Kapalı Cezaevi, Diyarbakır ceza infaz kurumları, Bakırköy Kadın Cezaevi raporlarında, mahkûmların çıplak aramaya maruz kaldıkları tespit edilmiştir. Bu Komisyon üyeleri aramızda var, Ali Haydar Hakverdi burada. Buyurun açıklayın, tanıklıklarınızı açıklayın. Ben bütün Komisyon üyelerine bu çağrıda bulunmak istiyorum.
Bu çıplak aramanın kaynağı da bellidir, kaynağı bizzat sizin çıkardığınız yönetmeliktir. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 36'ncı maddesinde, cezaevlerinde mahpusların nasıl aranacağına dair düzenleme yapılmaktadır ama bu kanun maddesinde çıplak aramaya dair bir düzenleme yoktur. Çıplak arama, 2006 yılında, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 46'ncı maddesiyle mevzuata girmiştir ve 28 Mart 2020 tarihli Yönetmelik'le de aynen korunmuştur bu düzenleme. Bu düzenleme, Anayasa'nın 13'üncü maddesine açıkça aykırıdır çünkü temel hak ve özgürlükler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir ve temel hak ve özgürlüklerle doğrudan ilişkili olan bu açık, özellikle çıplak aramanın tüzükte düzenlenmesi, yönetmelikle düzenlenmesi Anayasa'nın 13'üncü maddesine aykırıdır ve bu konuda Halkların Demokratik Partisi tarafından Danıştayda açılmış olan yürütmeyi durdurma ve iptal davası hâlen derdesttir.
Gelelim uygulamaya: Uygulamada yönetmeliğe bile aykırı tutum almaktadır özellikle idareciler. 2 tane düzenleme vardır yönetmelikte: Birincisi, genel arama işlemlerine rağmen makul ve yoğun şüphe varsa ve hükümlüler hakkında arama yapılmasını, çıplak arama yapılmasını düzenlemektedir. Ancak yönetmeliğe, bu düzenlemeye rağmen, uygulamada çıplak arama, özellikle sadece hükümlüler değil, tutuklular hakkında da yapılmaktadır ve özellikle cezaevine, gözaltına alınıp gözaltı merkezlerinden cezaevine götürülen tutukluların çıplak aramaya maruz kalmasının hiçbir gerekçesi yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla) - Yine, bir cezaevinden diğer cezaevine nakillerde çıplak arama özellikle yapılmaktadır ve bu tür durumlarda makul ve yoğun şüphe bunun neresinde var? Cezaevine ziyarete gelen ailelere çıplak arama dayatması yapılmaktadır. Küçücük çocuklar, bezleri dahi çıkartılarak aranmaktadır. Makul şüphe bunun neresinde var? Özellikle F Tipi cezaevlerinde, yüksek güvenlikli cezaevlerinde x-ray cihazından geçilerek cezaevine girilmektedir ve teknolojinin bu kadar geliştiği yerde bu tür bir uygulama -açıktır ki- kesinlikle ve kesinlikle bir cezalandırma ve bir işkence yöntemi olarak kullanılmaktadır. Burada şu çağrıyı yapmak istiyorum: Çıplak arama Anayasa'ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve Birleşmiş Milletler İstanbul Protokolü'ne aykırıdır ve bu işkenceye son vermek üzere harekete geçmek Meclisin görevidir.
Çıplak aramaya uğramış olan kim varsa görüşmek, gerçekleri ortaya çıkarmak ve sorumlular hakkında yasal işlem yapılmasını sağlamak bizim görevimizdir. O nedenle araştırma önergemizin kabulünü rica ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)